‘Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği’ başlıklı araştırması nedeniyle tarikatlar hakkında araştırma yaptığı için soruşturma açılan Prof. Dr. Esergül Balcı, “Çünkü Türkiye’de tarikatlar o kadar pervasız ki, yasak olmasına rağmen kanunsuz para toplama; yurt, okul, dershane açma; toplantılar düzenleme; TV açma; Türkiye aleyhine manifestolar yayımlama gibi pek çok konuyu açıktan yürütüyorlar” dedi.
Uşşaki tarikatı liderinin çocuklara yönelik istismarı, dün kendisini ‘hoca’ olarak niteleyen bir kişinin görüntülerinin ortaya çıkması gibi toplumsal hafızayı geri getiren Türkiye’nin tarikatlar gerçeği tekil olaylar nezdinde kendisini gösteriyor.
‘ABD’YE GİTTİĞİMDE KORUNUP KOLLANDIKLARINI GÖRDÜM’
Prof. Dr. Balcı söz onuşu raporunun içeriğini anlatırken, “Raporun konusu, Türkiye’de Eğitim Politikaları kitabımı yazarken, günümüz eğitimini inceleme esnasında gündeme geldi ve 2018 yılında yayımlandı ancak geçmişi epey eski. Böyle bir araştırma yapma fikri, Rusya’da, onların eğitim sistemini incelerken aklıma gelmişti.
FETÖ eski Sovyet coğrafyasına yayılmıştı ama Ruslar bunu tehdit olarak görüyorlardı. Daha sonra eğitim politikaları konusunda araştırma yapmak için ABD’ye gittiğimde korunup kollandıklarını gördüm. Bu tür bir yapının Türkiye için ne kadar büyük bir tehdit olduğuna şahit oldum.
Üstelik altyapılarını eğitim üzerine kurmuş bir örgütten söz ediyoruz. Dershanelerle büyümüş, liseler, üniversiteler ve yurtlar kurmuş, eğitim ve yayın alanında holdingleşmiş bir yapı. Giderek büyütülmüş ve 2002 yılında iktidar ortağı yapılmış bir tarikat. 15 Temmuz’dan sonra tarikatlar konusunda kısır tartışmalar yaşandı” ifadelerini kullandı.
‘TARİKAT ERASMUS’U’
Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e konuşan Prof. Dr. Balcı devletin eğitimden çekildiğini ve bu fırsattan dini öğütlenmelerin yararlandığını, “Devlet eğitimden kademe kademe çekilmiş. Bazı bölgelerde okullar artık kapatılmış. Yoksulluk ve sahipsizlik nedeniyle aileler çocuklarını tarikatlara teslim etmiş durumda.
Yarın bu çocukların hangi amaç için nasıl kullanılacağı meçhul. Eğitimleri dolayısıyla her türlü istismara açıklar. Bu durum terör kadar ciddi bir ulusal güvenlik sorunudur.
IŞİD’e katılanların çoğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden olduğunu mahkeme kayıtlarından biliyoruz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki medreseler Irak, İran ve Suriye gibi sorunlu ülkelerdeki benzer yapılarla bağlantı halinde. Biz bunun için AB’nin programından esinlenerek “Tarikat Erasmus”u ifadesini kullandık. Öğrenciler geliyor, öğrenciler gidiyor. Devlet, bu yapılara yıllarca göz yummuş; ama bu tedrisattan geçenlerin bir kısmı sonra teröre bulaşmış” ifadelerini kullandı.
‘SURİYE CİHADI’NA AÇIKTAN ELEMAN TOPLAYANLAR BİLE VAR’
Tarikatların faaliyetlerini açık ve rahat bir şekilde ifade eden Prof. Dr. Balcı, Çünkü Türkiye’de tarikatlar o kadar pervasız ki, yasak olmasına rağmen kanunsuz para toplama; yurt, okul, dershane açma; toplantılar düzenleme; TV açma; Türkiye aleyhine manifestolar yayımlama gibi pek çok konuyu açıktan yürütüyorlar. Hatta “Suriye Cihadı”na açıktan eleman toplayanlar bile var.
Milli Güvenlik Kurulu’nun 25 Ağustos 2004 tarih ve 481 sayılı kararına istinaden tarikatların yapılanmaları ve çalışmalarına ilişkin faaliyetleri yürüten güvenlik birimleriyle görüşmeler gerçekleştirdik. Farklı illerde tarikat yurt ve okullarına giden öğrenciler ve velileriyle görüşmeler yaptık” dedi.
Söz konusu tarikatların ABD’nin ‘Yeşil Kuşak’ politikasının artığı yapılar olduğunu belirten Prof. Dr. Balcı, “Türkiye’deki tarikatlar aslında Soğuk Savaş artığı yapılar. Komünizmle mücadele için desteklenmiş, daha sonra para ve menfaat ilişkileriyle palazlanmış karanlık organizasyonlar.
Önceleri hac, umre, bağış, fitre, zekât ve kurban derisi gibi gelirleri varken, artık kamudan beslenen devasa holdinglere dönüştüler. Özellikle herkesin bildiği gibi eğitim ve sağlık alanını tercih etmiş durumdalar.
Aslında siyasetle hep iç içeydiler. Kuruluş amaçları bu diyebiliriz. Osmanlı’dan bugüne tarikatlar devlet örgütlenmesi içinde etkin konuma gelmek için içeriden ve dışarıdan her türlü desteği aldılar. Asıl amaçları buydu.
Yoksul öğrencileri ve gençleri ağlarına düşürdüler. Özellikle büyük şehirlerde okumak zorunda olan ancak parası olmayan gençleri topladılar. Yurt ve burs olanakları sağladılar. Mezun olanları da siyasi ilişkilerini kullanarak kamuya monte ettiler.
‘YOKSUL AİLELERE BAŞKA ÇARE BIRAKMAMIŞ’
Hazırladıkları çalışmaya ilişkin çocuklarla ilgili kısıma dair, “Yaptığımız araştırmaya göre, Türkiye’de bir milyon civarında çocuğun tarikatların elinde olduğu sonucuna ulaştık. Çoğunluğu yoksul ailelerden geliyor.
Çaresizler. Özellikle büyük şehirlerin varoşlarında yaşayan, kırsaldan gelen, dinsel ve geleneksel değerlerle çocuklarını koruyabileceğini zanneden ailelerin çocukları” şeklinde konuşan Prof. Dr. Balcı ailelerin çocuklarını neden tarikatlara teslim ediyor sorusuna ise şu şekilde cevap verdi:
“Öncelik ekonomi. Kalabalık ailesinin karnını zar zor doyuran ebeveynler çocuklarını tarikata verince, bir boğaz eksiltmiş oluyor. Sonra “Oğlum-kızım büyükşehirde kapılıp gider, kötü yola düşer, dininde imanında büyüsün” diye düşünenler var. Bir de geldikleri çevredeki hemşerilerinin yönlendirmesi söz konusu.
Bu insanlar kentte tutunamamanın ezikliğini ve ekonomik yetersizliklerinin sıkıntısını “hiç değilse çocuğumuz parasız eğitiliyor” düşüncesiyle azaltmaktadırlar. Bu durum bir yerde “çaresizliğin çaresi” halini almıştır.
Sonuçta çocuğunun karnını doyuran, yatacak yer veren bir organizasyondan söz ediyoruz. Ailenin başka bir seçeneği yok. Devlet 24 Ocak Kararları sonrasında küreselleşme ve özelleştirme kapsamında, kademe kademe sosyal hayattan ve eğitimden çekilmiş, yoksul ailelere başka çare bırakmamış.
Tarikata girebilmek için herhangi bir sınav, test ya da mülakat söz konusu değil. Hatta yoksul aileler, çevrenin etkisi ve öğretmene duydukları güven ile “çocuğum hem eğitim alsın hem de evden bir boğaz eksilsin” diye kendileri çocuklarını buralara götürüyorlar. Girdikten sonra çocukların özelliklerine göre sınıflandırma yapılabiliyor. Yaş ve cinsiyet ayrımına göre sorumlular belirleniyor. Bu sorumlular kendi grubundaki çocukları yönlendiriyor.”
'800’ÜN ÜZERİNDE FAAL MEDRESE VAR’
Prof. Dr. Balcı Türkiye’deki tarikat sayısına ilişkin, “Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu bulunuyor. Sadece İstanbul’da 448 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor. Çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere 800’ün üzerinde faal medrese var. Üstelik büyük şehirlerde kaç apartman medresesinin faaliyette olduğu bilinemiyor” bilgisini paylaştı.
‘TARİKAT YURTLARI HER TÜRLÜ İSTİSMARA AÇIK’
Çocukların tarikatlarda istismara açık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Balcı buralarda alınan eğitimden sonra psikolojik etkilerinin de çocukların çevresindekilere dikkat çekerek, “Medrese öğrencileri yatılı olarak kalıyor. Kapalı ortam, beyin yıkama, korku ve güvensizlik nedeniyle her türlü istismara açık durumdalar.
Siz bakmayın tarikatların İstanbul Sözleşmesi konusunda yaygara kopardıklarına. Karşı cinsle neredeyse hiçbir temasları yok. Battaniyeden tahrik olan ve bu konuda fetva veren şeyhler var. Küçük yaştan itibaren kendilerinden büyüklerle birlikte yaşamak ve onlara tam anlamıyla itaat etmek üzerine kurulu kapalı bir yapının içinde yetişiyorlar.
Biz, tarikat yurtlarında ve okullarında yaşanan tecavüzleri ve istismarları iletişimin olanaklarının artmasıyla öğrenebildik. Oysa bu geçmişten beri olagelen bir durumdu. İstanbul’da bir Kuran kursunda çocuklara, ardından Sakarya’da 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edildi gibi pek çok haber ve bunlara ilişkin tutuklamalar oluyor. Bunlar buzdağının görünen yüzü.
Tarikat yurtları, okulları, kursları ve evleri her türlü istismara açık. Buralarda kalan çocuklar evlerine döndüklerinde kendi psikolojik durumlarını ailelerine, varsa kardeşlerine de yansıtabiliyorlar” sözlerini sarf etti.