DW’den Burcu Karakaş’ın haberine göre, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, "Türkiye'de Kutuplaşmanın Boyutları" başlıklı bir araştırma yayınladı.
Araştırmanın koordinatörlüğünü İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Erdoğan üstlendi. Marshall Fonu'nun desteğiyle yürütülen araştırma kapsamında, Kasım-Aralık 2017 tarihlerinde 16 ilde 2 bin 4 yetişkinle yüz yüze görüşmeler yapıldı.
Araştırmaya katılanlara kendi partilerine en uzak hissettikleri siyasi parti sorulduğunda HDP yüzde 53 ile ilk sırada, AKP ise yüzde 24 ile ikinci sırada yer alıyor. Öte yandan, HDP taraftarları diğer parti tabanlarının tümünde "en uzak hissedilen parti taraftarı" olarak tanımlanıyor. CHP'liler için AKP'liler, HDP'liler içinse MHP'liler en uzak hissedilen parti taraftarları olarak yer alıyor.
En çok güvenilen kurum ordu
Araştırmaya göre, en çok güvenilen kurumların başında ordu geliyor. İkinci sırada yer alan Cumhurbaşkanlığını ise üniversiteler, hükümet ve mahkemeler takip ediyor.
Katılımcıların yüzde 74'ü en uzak hissettikleri partinin taraftarlarından biriyle iş yapmak istemezken, o partinin taraftarlarını komşu olarak istemeyenlerin oranı ise yüzde 70. Çocuklarının en uzak hissettikleri partinin taraftarlarından birinin çocuklarıyla oynamasını istemeyenlerin oranı ise yüzde 68 olarak görülüyor.
Araştırmaya katılanlara Türkiye toplumunda en fazla kırılmaya yol açan olaylar sorulduğunda 15 Temmuz darbe girişimi yüzde 42,4 ile ilk sırada, Kürt sorunu ise yüzde 34,9 oranla ikinci sırada yer alıyor. Gezi eylemleri ise 27,1 ile üçüncü sırada görülüyor.
"Telefonları dinlenebilir"
Katılımcıların yüzde 47'si kendilerini en uzak hissettikleri parti taraftarlarının yürüyüş yapmasına olumsuz yaklaşıyor. Yüzde 44 oranında katılımcı uzak hissettikleri partinin toplantı düzenlemesini, yüzde 43 ise basın açıklaması yapmasını onaylamıyor. Başka grupların telefonlarının dinlenmesini onaylayanların oranı ise yüzde 50.
"Anne çalışırsa çocuklar bundan zarar görür" sorusuna "Katılıyorum" yanıtı verenlerin oranı yüzde 55 iken, "Eğer ülkede insanlar iş bulamıyorsa çalışmak kadınlardan çok erkeklerin hakkıdır" sorusuna evet diyenler ise yüzde 49,7.
Türkiye'ye en büyük tehdit olan ülkelerin başını yüzde 54,3 ile ABD çekiyor. İsrail ise yüzde 14 ile ikinci sırada yer alıyor. Katılımcılara göre Türkiye'nin en önemli ortağı yüzde 28,4 ile Azerbaycan.
Araştırmada "Sevr Sendromu" başlığı altında yer verilen "Avrupalı devletler geçmişte Osmanlı devletini bölüp parçaladıkları gibi şimdi de Türkiye'yi bölüp parçalamak istemektedirler" tezine olumlu yanıt verenlerin oranı 87,6. "Avrupa Birliği'nin Türkiye'den talep ettiği reformlar geçmişte Sevr Anlaşması'nda istenenlerle benzerdir" cümlesine "Evet" diyenlerin ise yüzde 73,2 oranında olduğu belirtiliyor.
"Herkes babasının izinden gidiyor"
Bazı katılımcıların görüşleri araştırmada şu şekilde yer aldı:
* Ben kardeşimle tartışıyorum, kardeşim MHP'li. Çok tartışıyoruz, küstüğü günler oldu benim küstüğüm günler oldu. Sonra siyaset konuşmayalım dedik, yoksa kardeşlik elden gidecek.
* AKP taraftarıyla hiç zaten konuşamıyorum. Bu seçimlerde bir sürü arkadaşımı kaybettim.
* Farklı düşünce yok. Çevrede yok şu anda yeğenlerde, kardeşlerde filan. Herkes babasının izinden gidiyor.
"Daha fazla yakınlaşma ya da kopuş olabilirdi"
DW'ye konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Emre Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra siyasal bir makam olmasının da etkisiyle Cumhurbaşkanlığına güvenin arttığını belirtti. Darbe girişimi ve terör saldırıları gibi travmatik olayların ardından 2015 yılında yapılan aynı araştırmanın sonuçlarından daha farklı bir sonuç beklediklerini ancak bu durumun söz konusu olmadığını ifade etti. Erdoğan, "En uzak hissedilen parti bile hemen hemen aynı kalmış. Daha fazla yakınlaşmalar ya da kopuşlar olabilirdi" dedi. "Sevr Sendromu"nun oldukça yükseldiğine dikkati çeken Emre Erdoğan, "Bu sendrom çok içkin bir şey. Avrupa, Türkiye'ye karşı normal bir davranış içerisinde değil. Türkiye ise darbe sürecinin günah keçilerinden biri olarak görüyor" diye konuştu.
"Muhafazakar damar her partide var"
İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, kadına bakış konusunun bütün siyasi partiler için bir ortalıktan bahsedilebilecek bir alan olduğunu ifade ederek, "Muhafazakar bir damarın her parti için neredeyse var olduğunu görüyoruz" dedi. Siyasi liderlerin var olan kutuplaşmayı kullandığını belirten Prof. Uyan Semerci, "Biz daha doğruyuz. Diğerlerini dinlemeye gerek yok' cümlelerini her taraftan duyar hale geliyoruz. Bu da var olan durumu daha keskin hale getiriyor" diye konuştu. Semerci'ye göre, araştırmanın önemli sonuçlarından biri de gerçeklik algısı. Semerci "Gerçeklere dair farklı algılar çok kuvvetli. Gerçeğin ne olduğu bu kadar baktığınız taraftan şekilleniyorsa bir ortaklık kurmak çok zor oluyor" dedi.
(Burcu Karakaş - Deutsche Welle Türkçe)