*Dr. Mahfi Eğilmez
‘Yüksek Enflasyona Karşı Piyasa Nasıl Canlı Olabiliyor’ başlıklı yazımda kurdaki ve enflasyondaki yükselişe karşın piyasada görülen canlılığın nedenlerini talep ve tüketici açısından ele almıştım. Bu kez konuya arz yönünden bakarak satıcıların davranışlarının piyasada fiyatların artmasına nasıl etki yaptığını ve enflasyonda onların sorumluluğu olup olmadığını irdelemeye çalışacağım.
Türkiye’de artan risklere paralel olarak kurlar ve dolayısıyla enflasyon yükseliyor. Kurlardaki yükseliş; üretim açısından doğalgaz gibi girdilerden hammaddelere, mamul maddelerden makine teçhizat gibi araçlara kadar ithal girdilere önemli ölçüde bağımlı olan Türkiye’de üretim maliyetlerini artırıyor. Kur artışı bir yandan da benzin, mazot, yedek parça vb. fiyatlarını ve dövizle tanımlanmış yol, köprü geçişi vb. ücretlerini artırdığı için malın pazara ulaştırılması maliyetlerini de yükseltiyor. Bu maliyet artışları ister istemez satıcıların fiyatlarının ve dolayısıyla enflasyonun yükselmesiyle sonuçlanıyor (risk artışına dayalı kur kaynaklı maliyet artışı etkisi.) Türkiye’nin risklerindeki artışın sorumluluğu yanlış ekonomi politikası uygulayan yönetimdedir.
Sürekli yükselen enflasyon, satın alma gücünü korumak isteyen tüketicileri olduğu kadar satıcıları da bir yandan artan talebi karşılayabilmek, bir yandan da alış maliyetlerine gelecek artışlardan korunmak için mal alıp stoklamaya yöneltiyor ve bu şekilde piyasada ek talep yaratıyorlar. Piyasada ortaya çıkan bu ek talep, fiyatların ve dolayısıyla enflasyonun yükselmesine katkı yapıyor (stoklama etkisi.) Bu davranışların sorumlusu ekonomi politikasının yanlışlığı kadar bunu fırsata çevirmeye çalışan satıcılardır.
Belirsizliğin yarattığı ortamda olası fiyat artışlarından korunmak isteyen tüketici ve satıcıların yarattığı aşırı talep nedeniyle mevcut arzın talebi karşılayamaması fiyatların yükselmesine ve bu durumun devam etmesi de enflasyonun süreklilik kazanmasına yol açıyor (arzdan hızlı artan talebin fiyat artırıcı etkisi.) Bunda da kusur satıcıdan çok uygulanan yanlış ekonomi politikasındadır.
Satıcı, süreklilik kazanan enflasyon ortamında imalatçıdan 25 liraya satın alıp 30 liraya sattığı malın yerine yenisini 25 liraya alamayacağını gördüğünde satış fiyatını 40 liraya yükselterek kendisine kâr edebileceği bir garanti aralığı yaratmaya çalışıyor, bu da fiyatların daha da yükselmesine neden oluyor (zarardan kaçma çabasının piyasa bozucu etkisi.) Burada sorumluluk satıcıyla birlikte yanlış ekonomi politkasının yarattığı belirsizlik ortamıdır.
Böyle dönemlerde fırsatçılık yaygınlaşmaya başlıyor ve bazı satıcılar enflasyon kalkanının arkasına saklanarak ‘ne fiyat istesek satılıyor’ düşüncesiyle fiyatları tekrar artırıyor. Bu davranışın sonucunda enflasyon daha da hızlanıyor (karaborsa etkisi.) Bu davranıştan kaynaklanan fiyat artışının sorumlusu bu şekilde davranan satıcılardır.
Kurlarda görülen oynaklıklar bankaların ve döviz bürolarının döviz alış satış marjını, kazancı garantileyecek şekilde farklı belirlemesine yol açıyor, bu da piyasadaki belirsizliği ve döviz kuru oynaklığını artırıyor (alış satış kur farkı etkisi.) Bu farklılığın piyasada yarattığı belirsizliğin sorumlusu kısmen bankalar ve döviz büfeleri, kısmen de uygulanan yanlış ekonomi politikasıdır.
Her şeyden önce ülke risklerinin yükselmesinin asıl sorumlusu satıcılar ya da tüketiciler değil bu risklerin doğmasına yol açan ya da doğuşunu önleyemeyen ve oluşan riskleri ortadan kaldıramayan yönetimdir. Dolayısıyla yönetimin neden olduğu riskler sonucunda satıcı ve tüketicilerin çeşitli etkiler altında kalarak kendilerini ve/veya şirketlerini korumaya yönelik davranışlarının kur artışına ve enflasyona neden olması onların soroumluluğu olarak değerlendirilemez. Bu tespitin sınırı karaborsa yaratacak ve/veya stoklama ile sonuçlanacak davranışlara yol açmaktır. Bu tür davranışlara giren satıcı da sorumlu olur.
Gerek arz (maliyet) gerekse talep yönünden gelen enflasyonist baskılardan kurtulabilmenin yolu yönetimin, günü kurtaracak çözümlere başvurmasından değil, riskleri azaltarak beklentileri düzeltmeye çalışmasından geçiyor. Riskler azalırsa kur düşer, enflasyon geriler, olumsuz beklentiler tek tek ortadan kalkmaya başlar, piyasa da normal dengesine döner.