"Şunu herkes bilsin ki 2010 yılında filmi çektiğim dönemde, siyasetin içinde olanların bir çoğu o cemaate gönülden bağlıydı" diyen Kırmızıgül, "Fethullah Gülen'in hayatını yaptığımı ima etseydim film, 10 milyon gişe yapardı. O gün de, bugün de hep aynı yerdeyim. Gerçekten ne cemaatlerin ne de tarikatların adamı olmadım. Ben öyle filmler yapmam, çünkü ilgimi çekmiyor" ifadesini kullandı.
Kırmızıgül ayrıca, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, nefret ve ayrımcılık yapan sosyal medya hesapları, bazı gazeteciler ve bazı internet siteleri" hakkında işlem yapılması için Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a çağrı yaptı. Kırmızıgül, "Ben art niyetli olan, yalan yanlış haber yapan herkes için adli işlem yaptıracağımı beyan ediyorum" dedi.
Yeni Akit gazetesinin, Kırmızıgül'ün yeni filmi "Vezir Parmağı" ile ilgili olarak yayımladığı haberinde "Bu ahlaksız filme izin vermeyin", "New York'ta Beş Minare" filmi ile teröristbaşı Fetullah Gülen'in propagandasını yapan, Mucize isimli filminde eşcinsel sapkınlığı doğal bir şeymiş gibi gösteren ve her fırsatta terör örgütü PKK'nın propagandasını yapan Mahsun Kırmızıgül, şimdi de Gezici ve STV'nin tetikçilerinden oluşan bir kadro ile Müslümanlara saldırıyor" ifadeleri yer almıştı.
1999 yılında Cumhurbaşkanımızın yasaklı olduğu dönemde büyük bir konser düzenlendi. Sen de bu konserde yer aldın ve destek oldun. O günlerde neler hissettin?
Biz bir dönem inandığımız herkesin arkasından yürüdük. O dönem yalnız bir adam vardı. Sadece ben değil birçok kişi inanmıştı. Birçok sanatçı konsere katıldı. O, yoksul halkın umudu olmuştu. Çünkü bu ülkeyi aydınlıkla tanıştıracak, Avrupa Birliği sürecinde batıyla tanıştıracak, reformlar yapacak çok devrimci söylemleri vardı. Biz o dönem sonuna kadar arkasında durduk. 15 yıldır benim hakkında o kadar şey yazılıp çizildi, konuşuldu ki hiç kimseye cevap verme gereği bile duymadım. Cehalet çirkefleştirir insanı… Eğer yıllardır susuyorsam efendiliğimden susuyorum.
Son dönemde hakkında çıkan iddialar için neler söyleyeceksin?
Her lafa verilecek cevabım var. Lakin ben daha çok ürettiklerimle, başarılarımla cevap verenlerdenim. Yapmış olduğum işler ortada. Takdir halkımızındır… Bu ülkede oyuncu, şarkıcı, politikacı, şöhret olmak çok kolay, fakat sanatçı olmak çok zordur. Ben böyle karalamalar yapanları anlamıyorum. Gerçekten inanamıyorum. Ben bu ülkenin aydınlıkla buluşabilmesi, birliği ve beraberliği, kardeşlik ve barışı için hayatımı adadım. Kimi zaman şarkılar söyledim, kimi zaman filmler yaptım. Hatasız kul olmaz, yanlışlar yapmış olabilirim. Ama hiç kimseye zerre kadar zarar vermedim. Kul hakkı yemedim. Kimsenin ahını almadım. İnsanları dilinden, dininden, ırkından dolayı asla ayrırmadım. O yüzden içim çok rahat. Şu kısacık hayatta onurumla, şerefimle çocuklarıma, yarınlara bir şeyler bırakabilirsem dünyanın bir kazan olduğunu düşünürsek o kazana bir iki tuz tanesi atabilirsem en büyük mutluğum o olur. Mezarlıklar zengin insanlarla, politikacılarla dolup taşıyor. Bizler bugün üreten insanları, aydınları, bilim adamlarını anıyoruz. Onları dünyaya bıraktıklarıyla anıyoruz. İnan belki de sustuğumdan dolayı üstüme geldiler. Üretmeden konuşan insanları anlamıyorum.
Diyarbakır Sur'da operasyonlar yapılırken bir tweet atmıştın. O tweet bugünlerde yine gündeme geldi. Neler diyeceksin?
Çocukları, yaşlıları korumak devletin görevi değil mi? Sizin yaşadığınız mahalle, sizin doğduğunuz ev, sizin okuduğunuz okul , gittiğiniz cami yıkılsaydı? Orada yaşayan akrabalarınız komşularınız ağlayarak yardım isteseydi ne yapardınız? Son zamanlarda oradaki komutanların birçoğunun FETÖ'den tutuklandığı ortaya çıktı. Mevkiler, makamlar kimsenin babasının tapulu malı değildir. Ben vergisini veren bir sanatçı olarak, Sur'da doğup büyüyen biri olarak nasıl isyan etmeyeyim? Hayatım boyunca hiçbir zaman ayrım yapmadım. Benim verecek cevabım bellidir. Ben 25 yıldır ne yapıyorum? Kardeşlik Türküsü, Canlara Kıyanlar, Ülkem Ağlar gibi insan hakları türküleri söyledim. Benim savaşlara, ölümlere ve her türlü zulme karşı birlik beraberlikten barıştan yana olduğumu herkes bilir. Birlik beraberliğe zarar veren, insan öldüren ister İŞID, ister ister FETÖ, ister PKK kim olursa olsun her zaman terörü lanetledim.
“New York'ta Beş Minare” ve “Mucize” filmin hakkında “Fethullah Gülen'in hayatı ele alındı, hatta destekledi” deniyor. Bu iddialar için neler söyleyeceksin?
Şunu herkes bilsin ki 2010 yılında filmi çektiğim dönemde, siyasetin içinde olanların bir çoğu o cemaate gönülden bağlıydı. Filmde Hacı Gümüş karakteri Bitlisli bir Kürt'tür, eşi ise Amerika'lı bir Hristiyan'dır. Bir kızı olan ve kızını kilisede evlendiren çok iyi derecede İngilizcesi olan bir karakterdir. Hacı Gümüş karakterinin Fethullah Gülen'le hiçbir benzer tarafı da yoktur. O dönemde Fethullah Gülen'in hayatını yaptığımı ima etseydim film, 10 milyon gişe yapardı. O gün de, bugün de hep aynı yerdeyim. Gerçekten ne cemaatlerin ne de tarikatların adamı olmadım. Ben öyle filmler yapmam, çünkü ilgimi çekmiyor.
“Mucize” filmi için neler diyeceksin?
1960 yılında geçen bir hikayeyi bile FETÖ'ye uydurmaya çalıştılar. Filmin kahramanı Aziz şu an hayatta. Hiç kimse benim hiçbir filmimle ilgili şunu yap, bunu yap diyemez. Ben kendi hikayelerimi çekiyorum. Ben ötekileştiren değil birleştiren bir yönetmenim.
Yeni filmin “Vezir Parmağı” için hem dinimizi hem de ecdadımızı aşağılıyor, küçük düşürüyor gibi iddialar var. Bunun için neler diyeceksin?
Allah herkese akıl fikir versin. Daha filmimiz vizyona girmeden, daha izlemedikleri bir film için konuşan insanlara ne söylesem boş… Bu kadar fitne, bu kadar yalan iftiralarla insanların ahını alanlar dinimizi ağzına almasınlar. Bunların dinle, imanla, İslamiyetle uzaktan yakından alakaları yoktur. Ben hiçbir filmde dinimizi karalamadım, karalamam. Ben tam tersi dini kullanan din bezirganlarını, din üzerinden her türlü menfaat elde edenleri konu ederim. Ülkemizde bu kadar olay yaşanırken benim filmimin konuşulmasını çok yanlış buluyorum. Bu kötü niyetli insanlar benimle uğraşacaklarına keşke şehitlerin gelmemesi, çocukların yetim kalmaması, anne ve babaların ağlamaması, Müslümanları katleden ve kendilerine Müslüman diyenler için de bir şeyler söyleyebilseler… Ben buradan Adalet Bakanlığı'nı ve ülkenin savcılarını göreve davet ediyorum. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, nefret ve ayrımcılık yapan sosyal medya hesapları, bazı gazeteciler ve bazı internet siteleri için çok acil işlem yapılması adına çağrıda bulunuyorum. Ben art niyetli olan, yalan yanlış haber yapan herkes için adli işlem yaptıracağımı beyan ediyorum.
Son olarak eklemek istediğim şeyler var mı?
Bu filmde emeği geçen çok değerli oyuncular var. Dizi, tiyatro ve sinemaya büyük katkıda bulunmuş değerli oyunculara “PKK'nın kadrosu, aldığınız her bilet PKK'ya gidecek” diyenlerin karşısında olmak gerekir. Bunlar en büyük bölücülük yapanlardır. Bunlar terör örgütünden de daha tehlikelidirler. Yıllardır tanıdığım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı sosyal medyada karalamalar başlayınca İstanbul'daki açık hava reklamcılığıyla ilgili bir sorun için aradım, fakat telefonuma çıkmadı. Gerçekten çok üzüldüm. Keşke telefonuma çıksaydı… Son sözüm, herkese barış dolu bir yıl diliyorum. Umarım ölümler olmaz, umarım çocuklar yetim kalmaz, umarım anneler babalar ağlamaz, hiç kimsenin burnu kanamaz. Ben bu ülke, yarınlar ve çocuklarım için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Tek mirasım filmlerimdir.
İnsanların büyük çoğunluğu sosyal medyada çıkan paylaşımlara inanmıyorlar. Bu filmin misyonerliği yok. Bu bir komedi filmidir. Bu halk hiçbir zaman doğru insanı yalnız bırakmaz. Bu ülkede iyi şeyler yapmak, kalıcı olmak için ben 25 yılımı verdim. Ben sadece filmlerimle gündeme gelmek istemiyorum.