Yazısının başında Yeni Şafak yazarı Ali Saydam’ın “Cızırtıyı yaymak gazetecilik değildir. Bu, bozuk sesler çıkaran bir radyonun önüne amplifikatör koymaya benzer. Bozuk, cızırtılı, kulak kanatan sesi yaymanın yararı yoktur; ama zararları çok ciddidir” sözlerini hatırlatan Bildirici, “Ali Saydam kendi tavrını açıklamakla yetinmeyip bir de gazetecilik öğretmeye kalkıyor. Gazeteci, hiçbir sese, hiçbir iddiaya kulaklarını tıkamaz; taraflı, önyargılı yaklaşmaz. Saydam’ın tanımlamasıyla bir ‘cızırtı’ geliyorsa o sesin ne olduğunu anlamaya çalışır, araştırır, sorgular, sesi netleştirir, nesnel bir gözle değerlendirir ve ondan sonra yayar” eleştirisinde bulundu.
“Sedat Peker’in iddiaları için de gazetecilik aynı yaklaşımı gerektirir; iddialarını tamamen yok saymak gazetecilikle bağdaşmaz, peşinen doğru kabul edip olduğu gibi yayımlamak da… Sedat Peker’in on milyonlarca izlenen videolarıyla ortaya attığı iddiaları konusunda Ali Saydam’ınki ne özgün bir tavır ne de bağımsız” diyen Bildirici, yazısının sonunda ise, “İlk videonun 2 Mayıs’ta yayımlanmasının ardından yaşanan bu gelişmeler, Sedat Peker’in dayanaksız konuşmadığını, söylediklerinin ‘cızırtı’ olmadığını gösteriyor. Bıkmadan, usanmadan araştırmak, sorgulamak gerek bu iddiaları...” ifadesini kullandı.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.