"Rivayet o ki, 14 Ekim gecesi Melih Gökçek kimseye haber vermeden İstanbul’a gelmiş. Beyaz TV’nin İstanbul’daki binasında gizli bir görüşme yapmış sonra da Ankara’ya dönmüş" diyen Şendir, "Gökçek’in görüştüğü kişi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da çok saygı duyduğu ve bu saygısını gösterdiği bir isim" ifadesini kullandı.
Özay Şendir'in Milliyet'teki yazısı (23 Ekim 2017) şöyle:
Rivayet o ki, 14 Ekim gecesi Melih Gökçek kimseye haber vermeden İstanbul’a gelmiş. Beyaz TV’nin İstanbul’daki binasında gizli bir görüşme yapmış sonra da Ankara’ya dönmüş. Gökçek’in görüştüğü kişi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da çok saygı duyduğu ve bu saygısını gösterdiği bir isim.
İki oğlu var, Türkiye, iki oğlunun adını da gayet iyi biliyor ama babanın adını sadece bilenler biliyor. Bu bilgiyi bana aktaran kişi görüşmeden yüzde 100 emin ama görüşmenin içeriğini bilmiyor. Akla en yatkın senaryo, Gökçek’in bir süre daha, en azından Ankapark’ın açılışını yapacağı Nisan 2018 sonuna kadar görevde kalma konusunda yardım isteğinde bulunduğu.
Beyaz TV’den de Melih Gökçek’in bu hafta görevinden istifa edeceği söylendiğine göre, tahminen istenen destek çıkmadı o görüşmeden.
AK Parti, belediye başkanlarının istifasının kamuoyunda durmadan tartışılmasından ve yılan hikayesine dönmesinden çok rahatsız. Yani sorun bu hafta ya çözülecek ya da çözülecek...
Lider demokrasisinde sandıkla gidilmez...
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’ydu. Genel Başkan Kılıçdaroğlu parti yönetiminden aldığı yetkiyle, ortak adaya ve isme karar verdi. Bir sürü CHP’li seçmen, aday içine sinmese de CHP’nin adayı diye oy verdi.
CHP, 2014 seçimlerinde kazanması kesin gibi gözüken, Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy belediye başkan adaylarını değiştirdi. Bu ilçelerde oturan seçmen hiç tanımadığı isimlere partileri aday gösterdi diye oy verdi.
Bu durum AK Parti, MHP seçmeni için de geçerli. Türkiye’de seçmen adaya bakarak oy kullanmaz. Seçmen liderini beğendiği partinin aday gösterdiği isme oy verir.
Parti aday gösterdiği için seçim kazanan isimler, parti istemediği zaman istifa etmek zorunda kalır. Ortada demokrasi adına bir yanlış varsa, o yanlış adayların belirlenmesinden başlayan bir yanlıştır.
En siyasi derbiler...
Diktatör Mussolini’nin talimatıyla, çeşitli takımların birleşmesiyle kurulan Roma ile bir başka faşist general sayesinde bu birleşmeye katılmayan Lazio arasında yaşanan rekabettir. Roma zaman içerisinde solcuların takımı haline geldi, Lazio yine sağda kaldı.
İskoçya’da Glasgow derbisinde karşı karşıya gelen Rangers, İngiltere’ye bağlı kalmayı savunan Protestanların, Celtic İrlanda gibi bağımsızlığı savunan Katoliklerin desteklediği takımdır.
Kahire derbisinde Al Ahly İngiliz sömürgesine karşı çıkan milliyetçilerin, Zamalek ise önce yabancı yanlılarının sonra da Kral Faruk yanlılarının takımıdır.
Madrid derbisinde Real Madrid her zaman kral ve diktatör Franco yanlılarının takımı oldu, Atletico Madrid işçi sınıfı ve Cumhuriyetçilerin takımı oldu.
İspanyol milliyetçisi, diktatör Franco destekli Real Madrid ile Katalan bağımsızlığını savunan Barcelona, iç savaş döneminden beri politik bir derbidir.
Galatasaray-Fenerbahçe derbisi, siyasi sebepleri olmayan, sportif başarı üzerine kurulu bir derbi aslında.
Bugün kazanan kaybedenle dalga geçebilecekse ne ala...