Oyuncu Memet Ali Alabora yıllardır memleketinden uzak olsa da Türkiye’den kopmuyor. Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” eserini sahneye uyarlayarak adından söz ettiren Alabora, BBC yapımı “Four Lives” adlı dizide önemli bir rol üstleniyor. Kendisiyle İngiltere ve Türkiye arasındaki çalışma koşullarının farkını ve Türkiye’de olup bitenleri Cumhuriyet Gaazetesine anlattı.
Four Lives” gerçekten yaşanmış bir olaydan hareketle çekilmiş. Hikayede bir de Türk var, senin canlandırdığın...
2014 ve 2015 yıllarında Londra, Barking’te dört genç eşcinsel erkek ölü bulunuyor. Polis bu ölümler arasında bir bağ kurmuyor, bunları cinayet olarak bile değerlendirmiyor. Son kurban olan Jack Taylor’ın ailesi olayın peşini bırakmıyor ve tüm ölümlerin birbiriyle bağlantılı cinayetler olduğu ortaya çıkıyor.
Ardından Aralık 2021’de sonuçlanan soruşturmayla polisin hatalı ve en az 3 cinayetin önlenebilir olduğuna ilişkin rapor yayınlandı. Polis özür diledi ama özellikle LGBT-Q komünitesinin polisteki yerleşmiş homofobi yüzünden bu kadar hatayla dolu bir süreç yürüttüğü suçlamasını kabul etmedi.
Benim canlandırdığım karakter ise öldürülen ilk kurban olan Anthony Walgate’in üvey babası Sami Sak. Kendisi ile de ara ara da konuşuyoruz. Çok çelebi bir adam. Anthony’i kendi çocuğu kadar çok severmiş.
- İngiltere’de BBC için çekilen bir dizide rol almakla Türkiye’de çekilen bir dizide rol almak arasında ne gibi farklar var sence? Özellikle set ve çalışma koşulları anlamında nasıl karşılaştırırsın bu deneyimleri?
Çalışma koşullar karşılaştırılamaz ölçüde farklı. Türkiye’de hâlâ çalışma koşullarının çok kötü olduğunu duyuyorum. Zaten her hafta, hem de 30 haftadan fazla süre boyunca, bir bölümü 2 saati geçen işler çekmeye çalışırsanız, orada insani çalışma koşulları olmasını bekleyemezsiniz. Özellikle “Four Lives”, koşulların daha da iyi olduğu bir işti. Setler Türkiye’ye oranla daha sessiz oluyor. Bunların dışında ise set her yerde set. Bir Türkiye seti ile Britanya setini ziyarete gitseniz fark göremezsiniz.
Pandemi senin ve meslektaşlarının hayatını nasıl etkiledi Birleşik Krallık‘ta? Türkiye‘de örneğin oyuncular, müzisyenler çok zor şartlarda yaşamak zorunda kaldılar. Orada nasıldı durum?
Burada hükümet, kendi vergisini ödemekle yükümlü çalışanlara, üçer aylık 5 paket dağıttı. Son üç yıldaki kazançlarının yüzde 80’ini hibe olarak verdi. Bu bir çok icracı sanatçıyı rahatlattı. Ne var ki bir çok kişinin son üç yılda bu şekilde sabit bir geliri olmadığından onlar çok zorluk çekti. Tanıdığım bir çok kişi başka işler yaparak biraz gelir sağlamaya çalıştı.
Sosyal medyada Erkan Baş ile çektiğin bir özçekim paylaşmıştın. Nasıldı Londra’da onunla birlikte vakit geçirmek?
Türkiye İşçi Partisi’nin dört milletvekilinin üçü benim eskiden beri iyi arkadaşım. Erkan’la ise bir türlü tanışmak nasip olmamıştı. Sonunda Londra’da tanışıp, güzel vakit geçirdik. Birlikte bir de etkinlik yaptık. Çok keyifli bir zamandı, sürekli de irtibat halindeyiz. Dördünün yaptıklarını görünce, insan arkadaşları ile gurur duyuyor.
- Türkiye‘de olan biteni uzaktan da olsa izlemeye devam ettiğini biliyorum. Ne düşünüyorsun son gelişmelere dair?
Bu soru için sanırım ayrı bir röportaj hem de uzun bir röportaj yapmak gerekir. Sadece şunu söyleyeyim, Türkiye’den konuştuğum arkadaşlarımın, ailemin hepsinin sinir sisteminin çok yıpranmış olduğunu görüyorum. Bu beni de etkiliyor. Buradan bizi çıkaracak olan tek şey ise sanırım Türkiye’de, herşeye rağmen vazgeçmeyenlerin inadı olacak.