Meral Akşener Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk'e konuştu:
"Sokağa çıkmayı yasakladığı andan itibaren devletin, vatandaşının ihtiyaçlarını gidermesi yasal zorunluluktur. İktidar bu zorunluluktan kaçıyor, ekonomik yükün altına girmek istemiyor. Sayın Erdoğan zoru sevmez, kaçar" diyen Akşener, tak karantina olması gerektiğini ifade etti.
Sözcü'den Saygı Öztürk'e konuşan Akşener şunları kaydetti:
"Ankara'ya döndüğümüzde de partideki sağlık kurulumuzun yönlendirmesiyle, ben ve yakın çalıştığım ekibime Koronavirüs testi yapıldı. Sonuçlar negatif çıktı. O zamandan beri de ağırlıklı olarak evde kalıyorum.
Sosyal mesafe kurallarını uyguluyorum. Alışverişleri eşim yapıyor, o da sosyal mesafe ve hijyen kurallarına üst düzeyde özen gösteriyor. Yalnız birkaç gün önce bir olay yaşadık. Evimizde 20 yıldır sigortalı olarak çalışan yardımcım Covid-19 belirtileri göstermesi üzerine hastaneye götürüldü ve yapılan test pozitif çıktı. Biz de yeniden test yaptırdık, sonuçlarımız negatif.
Bu durumu öğrenince büyük tedirginlik yaşadığını belirten Akşener, şöyle devam etti:
"Yardımcımın durumu iyi, kendi evinde karantinada. Biz de eşimle çok şükür iyiyiz, her şey yolunda, kimse merak etmesin. Geçen ay torunum Ayda dünyaya geldi. Ama salgın nedeniyle maalesef göremiyoruz, ona üzülüyoruz. Biz de o dönemde tedirginlik yaşadık. Ama bunu binlerce vatandaşımız yaşadı, yaşıyor. Sonuç pozitif çıkarsa nasıl bir yol izleriz, onu eşimle konuştuk. Sonuçta bugün itibarıyla 25 bine ulaşan Koronavirüs kapmış vatandaşımızın yaşadığı süreci yaşayacaktık."
"Maalesef iktidarın yeterince dikkatli olduğunu söyleyemiyorum"
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, Bilim Kurulu oluşturması ve siyasi zeminden uzak çabalarını başta takdir eden Akşener, şimdiki düşüncelerini şöyle aktardı:
"2 ay önce bazı sorular sordum. Sahra hastaneleri için hazırlıklarınız tamam mı? Salgın hastanelerini belirlediniz mi? İhtiyaç duyulabilecek tıbbi malzeme ve insan kaynağını planladınız mı? Salgının ileri bir noktaya gelmesi durumunda, bulaşımı azaltacak-durduracak önlemler için ön hazırlıklarınızı yaptınız mı? Zaman, bu soruların ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Devlet her ihtimali düşünür, imkanları ölçüsünde yaklaşmakta olan tehlikeye karşı hazırlık yapar. Maalesef iktidarın bu konuda yeterince dikkatli olduğunu söyleyemiyorum.
"Maalesef salgını durdurmaktan çok, neden olacağı hasarı tamire yönelik bir yol haritaları var"
"Sorduğum sorulara cevap ya da bunlarla ilgili bir açıklama alamamıştık. Bugün yaşadıklarımızdan öğreniyoruz ki, aslında verebilecekleri bir cevapları da yokmuş. Çünkü gerektiği gibi çalışmamışlar, dünyada olanlardan ders çıkarıp atılması gereken adımları zamanında atmamışlar. Vatandaşa nakit yardımından, zorunlu karantinaya ve hatta maske kullanımına kadar aslında çoktan değerlendirilip somut kararlar alınmış olması gereken konuları biz daha yeni konuşuyoruz.
Sadece bu bile, iktidarın planlı bir kriz yönetimi sürecinden ziyade her gün nur topu gibi farklı bir krizi yöneten bir süreçle iş götürdüğünü bize gösteriyor. İhtiyaç hasıl oldukça adım atıyorlar ve maalesef salgını durdurmaktan çok, neden olacağı hasarı tamire yönelik bir yol haritaları var. Bu anlayış, salgını durdurmaz.
"Tayyip Erdoğan'ın yönetim biçimi iktidarları boyunca kriz yönetmedi"
Tayyip Erdoğan'ın yönetim biçiminde ‘Azar azar tedbir almak, radikal tedbirlerden kaçınmak, bilime inanmamak, her şeyin arkasında bir komplo aramak' var. Bu arkadaşlar iktidarları boyunca kriz yönetmediler. Kaldı ki, olası bir krizde çok ihtiyaç duyacakları birçok devlet organizasyonunu da çeşitli vehimlerle dağıttılar. Mesela İstanbul'da tablonun kötü olduğunu bir aydır biliyoruz.
"Bu fırsatı değerlendiremediler"
Yakından takip ediyoruz. Bu bir aylık gecikmenin sonunda, durum kontrolden çıkacak aşamaya gelince kentin bağlantısını kestiler. Salgın Türkiye'ye geç geldi, dolayısıyla iktidarın hazırlık yapacak, plan yapacak ve bunun altyapısını hazırlayacak vakti vardı. Bu fırsatı değerlendiremediler, uyarıları da dinlemediler. İktidarın kriz yönetimdeki acemiliğinin bedelini herkes ödüyor.
"Bazı bilgiler alıyoruz..."
Zaman içinde Bilim Kurulu'nun öneri ve taleplerinin yeterince dikkate alınmadığını gördüm. Bazı bilgiler alıyoruz. Bilim Kurulu'nda tam karantina konusuna hassasiyet gösterildiğini biliyoruz. Ancak bu konuda iktidarın tutumu tersi yönde. Krizlerde siyasi irade ve siyasi çıkarlar bilimin önüne geçerse, ne karantina kararını zamanında alabilirsiniz, ne de vatandaşınıza ihtiyacı olan desteği sunabilirsiniz. Sonra gider vatandaşa direkt nakdi yardım yapmak yerine IBAN numarası gönderirsiniz, adına da olmayan tarih bilginizle ‘Tekalif-i Milliye' dersiniz. Allah milletimizin yardımcısı olsun.
"Israrla ‘Tam karantina' diyorum"
Geçinebilmek için sokağa çıkmak zorunda olan insanlarımız var. Onlara, ‘Kendi OHAL'ini ilan et' edebiyatı yapamazsınız. Çünkü bu insanlarımız evde kalırsa ailelerimiz aç kalır. Eğer siz insanlarımızı evde tutmak istiyorsanız, onlara evlerinde huzurla oturabilecekleri, ay sonunu düşünmeyecekleri imkanı sağlamak zorundasınız. İşte bu nedenle ısrarla ‘Tam karantina' diyorum. Başka türlü bu hareketliliğin ve salgının önüne kolay kolay geçemezsiniz.
"Sayın Erdoğan zoru sevmez, kaçar"
Sokağa çıkmayı yasakladığı andan itibaren devletin, vatandaşının ihtiyaçlarını gidermesi yasal zorunluluktur. İktidar bu zorunluluktan kaçıyor, ekonomik yükün altına girmek istemiyor. Sayın Erdoğan zoru sevmez, kaçar. İktidarın elinde bir zorunlu karantinanın ekonomik yükünü karşılayacak kaynak var. Ama atılan adımlar adeta devletin parası yokmuş gibi korkakça.
Bir iktidar düşünün ki, açıkladığı pakette kendisi vatandaşına kredi veriyor, nakit yardım için parayı vatandaşına IBAN göndererek çözmeye çalışıyor. Ama görüyoruz ki, pakette müteahhitlere kaynak yaratmayı unutmamışlar. Müteahhide gelince kaynak bol, vatandaşa gelince IBAN üzerinden bağış kampanyası başlatılıyor. Bir bakın yabancı ülkelerin açıkladığı paketlerin kapsamına. İşte o zaman devlet olmak nedir, devlet yönetmek nasıl olur görürsünüz.
"Ekonomi uçtu, uçuyor, uçacak' dedi. Şimdi devlet vatandaşına IBAN gönderip yardım istiyor. Sorarlar: Nerede kaldı itibar?"
Hangi konuda iktidarı uyardıysak bugün hepsini problem olarak karşımızda buluyoruz. ‘Başkanlık sistemi yanlış. Merkez Bankası'nın kaynaklarına dokunmayın, onlar kefen paramız. Tarıma önem verin. Köprü, tünel, otoyol, havaalanını devlet yapsın, ucuza mal ederiz. Saraydan çıkın, israf etmeyin' dedik. Onlar, ‘İtibardan tasarruf olmaz' dedi. ‘Ekonomi uçtu, uçuyor, uçacak' dedi. Şimdi devlet vatandaşına IBAN gönderip yardım istiyor. Sorarlar: Nerede kaldı itibar?"