TV5 televizyonunda yayınlanan Mehmet Ali Kayacı ile Buluşma Noktası programına katılan Milli Gazete Yazarı Ali Haydar Haksal ile Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan hakikat kavramını ele aldı.
Programın ilerleyen dakikalarında ikili arasında yaşanan Amerika ve İran gerilimi tansiyonu nüksetti. İki yazar arasında şu diyaloglar yaşandı:
Ali Haydar Haksal : Şimdi islamın evrenselliği tanrının insan veya insan şeyinde olmayışı
Yusuf Kaplan: Antropoformik olmaması
Ali Haydar Haksal: Evet zaten şu anda müslümanlarında temel problemlerinden birisi antropoformik ve diğeride yani tanrıyı insan düzeyine indirmek ve onunla adeta arkadaş olmak gibi bizim edebiyat dünyamızıda bu ciddi anlamda girmiş bulunuyor.
Yusuf Kaplan: Deizm ordan giriyor
Ali Haydar Haksal: Deizm'de ordan geliyor. Mesela Volteire üzerine yapmış olduğum çalışmalardan birisi ilginçtir. Müslümanları ben doğu toplumlarını saf ve vön olarak görüyorum biraz da duygusal olarak bakıyorum. İşte bu yakın zamanda bu dinler arası diyologtur bilmem şudur felan gibi Kafkaf Üniversitesinden bir arkadaş Volteire'in dinler arası hoşgörüsü üzerine 30 sayfalık diyanet yani İlahiyat fakültesinde bir makale yayınlıyor.
Aynı Volteire Peygamber Efendimiz'le dalga geçen bir piesi vardır. O pies türkçeye çevrilmemiştir. Mesela bütün piesleri bütün eserleri çevrildiği halde bu çevrilmemiş. Peygamber Efendimiz Mekke şerifi ile bir savaşa tutuşuyor savaşa giriş gerekçesi Mekke şerifinin çok güzel bir cariyesi var onu elde etmek için onları zehirleyerek öldürmek işte Ömer diye bir adamlada bunları üzerine baskın gelmek. Şimdi bunu kendi eserlerinden romanlarında tuzak olarak kullandığı kimi şeyler var. Benzer şeyi Victor Hugo'da görüyoruz.
Victor Hugo Peygamber Efendimiz ile ilgili mesle onun doğu şiirlerinde İslama ve Peygamberimize saldıran bir cilt şiirleridir. Fakat nedense son zamanlarda Peygamber Efendimiz ile ilgili uzuncabir şiir yazıyor ve bunuda adeta Victor Hugo'nun müslüman olduğunu anlatmaya çalışıyor. Ben üzerine gidip araştırma yaptığımda vardığım sonu şu niçin bu şeyi yazıyor.
Napolyon kayreyi işgal ettiği zaman 3 ayri bildiri yayınlıyor. Birisi Ezher Uleması'na, birisi kendi askerlerine, birisi de Osmanlılara, osmanlı devletine dönüp diyor ki biz malta'da sizin esirleriniz vardı onları serbest bıraktık onlara özgürlük kazandırdık. Ezher Ulamalasına diyor ki bizim sizin dininize , peygamberinize, kitabınıza karşı bir şeyimiz yok ama biz sizi Osmanlı şeyinden kurtarıyoruz özgürleştiriyoruz.
Şimdi o günden beri Müslümanların temel problemi yani üstünde durup düşünülmesi gereken özgürlük, demokrasi, hürriyet kavramları. Yani dikkat edin yapılan btünü savaşlarda işgallerde Afganistan'da demokrasi,özgürlük, insan hakları getireceğiz. Irak işgalinde bu böyle oldu. Arap baharı olarak tanımlanan emparyalizm alaborası dalgası içerisinde söylenen şey buraya özgürük ve demokrasi getirecekti. Suriye'de getirilmek istenen buydu yani bizim yöneticilerimizde bu tuzağa geldi .
Sanki biz kendi içimzde demokrasi'yi, insan hakları'nı, hürriyet, özgürlüklerini çözmüşüz. Oraya hürriyet ve özgürlük götüreceğiz gibi bir yanlışa düşmüş olduk. Şimdi tüm kavramlar islam'dan uzaklaştırılması için Kuran'dan uzaklaştırılması Peygamber'den uzaklaştıması, medeniyetimiz'den uzaklaştırılması, kültürümüz'den uzaklaştırılması.
Volteire şunu diyor müslümanların çok hassas 2 noktası var Ömerciler ve Alicileri nasıl birbirine düşürebiliriz. Şimdi bu durum bugün içinde geçerli yani biz bugün artık mezhep kavgasına giremeyiz. Irk kavgasına giremeyiz. Biz yani İran'dır Türkiye'dir Mısır'dır bu şu kavgasına giremeyiz. Müslümanları çünkü Türkiye Suriye'ye girdiği zaman Üstad Sezai Bey bir uyarı da bulunda dedi ki sakın Suriye'ye girilmesin Müslümanlar Müslümanlarla savaşmasın.
Bunu söyledi kalktı bizim müzefekar medya o bunamış dediler ve bunun başını çeken Zaman Gazetesi ve yazarlarıydı ve orada farkına varılmayan şia kavramı birden bire yüzyıllardır birşey olmuş gündeme getirilmiş oldu. Sanki müslümanların temel problemi bu bu sefer bunları karşı karşıya bir anda hortladı bu.
Yusuf kaplan : Ama orada başka bir şey var. Şöyle birşey var şimdi internetten bir araştırma yapın izlamik tort, izlamik art İslam düşüncesi, islam sanatı, izlamik flozof deyin bakın pat diye adamlar çıkıyor karşımıza kim çıkıyor. Henry Corbin islam felsefesinin, islam düşüncesinin şiir eksenini yazıyor.
Marshall Hodgson islam medeniyet tarihinin yazmış marshall hodgson islam devengerren office birinci sınıf bir eser İran şeyini öne çıkarmak için yazıyor. Ondan sonra izlamik art meselesinde ismail Er'e ahan ödülünü veren insan birinci sınıf iş yapıyorlar ama.
Ali Haydar Haksal : Umberto Eco'nun günün romanı kitabını okuyun. Ordaki entrikalar yaşanan şeyler tamamen o izlamik düşüncesi şeyler üzerine kurgulanmış ve getirilmiş şeyler. Şimdi benim biraz önce söylemek istediğim Volteire olayını gündeme getirmem yani bu iki hassas grubu karşı karşıya getirmek. Şimdi Goethe'de vardır dimi Geothe islama en yakın olanı fakat nedense dikkaet edin. Osmanlı geleneğinden gelen düşünceden ziyade iran geleneğine yaslanma gibi bir durum var.
Yusuf Kaplan : Ayetullah Humeyni Paris'te uçağa bindirildi, tahran'da indi. İran devleti yaşıyor Mursi iktidara geçti demokrasi bilmem zart zurt hikayesi öldürdüler adamı yani burda şunu yapmaya çalışıyor İran burda tuzağa düşmeyelim. Şia'nın önünü açmaya çalışıyorlar iki şeye hilal çekildi bakın bu çok önemli birşey birincisi bir fil şia hilali yani Irak'a, suriye'ye, lübnan'a, körfez ülkesi'ne yerleştirildi.
Ali Haydar Haksal : Şimdi Yusuf Bey ben burda size katılmıyorum.
Yusuf Kaplan : Yaşanan bir şey Irak'a yerleşti mi Suriye'ye yerleşti mi 49 General ölmüş geçen sene 49 İranlı General ölmüş. Bu ordu demek adam ordusuyla geldi oraya Lübnan'a yerleşti mi Körfez ülkelerine yerleşti. Ben burdan mezhep çatışmasını savunmuyorum. İranlıların bakın İranlıların biraz önce birşey söyledim Mısır, Türkiye, İran üzerinden biz İslam dünyasını kurtarabiliriz dedim.
Ben İranın Şia'nın önünü acayip bir şekilde açıldığını acayip bir şekilde güçlendirildiğini İslam felsefesinini Şia temsil ediyor onlar kurdu. İslam sanatını onlar temsil ediyor onlar kurdu. İslam medeniyetini Şia temsil ediyor bu çok tehlikeli bir süreç Ehli Sünnet omurgadır bu omurga çökerse ne Şia kalır ne Sünniler kalır.
Ali Haydar Haksal : Yusuf bey şuan da biz Ehli Sünnet diye bir olgudan bahsedebilir miyiz ?
Yusuf Kaplan : Onu parçadılar onu söylüyorum.
Ali Haydar Haksal : Parçadılar şimdi ben konuşmamın içinde söyledim. Herkesin cebinde şuan da kredi kartları var faizler var şimdi bu insanlar ne kadar Ehli Sünnet. İkincisi Suriye olayında Şia diyoruz dimi Suriye'nin boşalması noldu 12 Milyon insan ordan tehcir edildi. 10 binlerce çocuk götürüldü avrupada'ki kiliselerde vaftiz edildi.
Yusuf Kaplan : İran'ın ne işi var orda ?
Ali Haydar Haksal : Türkiye'nin ne işi var?
Yusuf Kaplan : Hayır hayır İran girmese Türkiye girmezdi.
Ali Haydar Haksal : Hayır Türkiye girdi başta Amerika zaten söyledi siyasiler dediler ki Amerika bizi buraya itti biz buraya girdik.
Yusuf Kaplan : Irak'ı ve Suriye'yi Şia'leştirme politikasi bu, Türkiye kuşatma poltitikası, süni dünyayı tam ortadan vurma politikasi, Suni ve Şii yapay çatışması üretme politikası, sünnileri Mısır, suudi arabistan temsil edermi etmez.
Ali Haydar Haksal : Bizim Müslümanların temel sorunu bu değil bugün Müslümanların temel sorunu bugün Mekke, medine, amerika tarafından işgal edilmiş mi ?
Yusuf Kaplan : Tabi kabul ediyorum
Ali Haydar Haksal: Bugün Suriye işgal edilmiş mi yani Amerika gelmiş 22 bin tırla senin güneyine konuşlanmış mı senin ordan bir adım öteye atmana izin veriyor mu ? . Yani biz şimdi kalkıp sadece Rusya bu işin içerisinde mi emperyalizm dört bir yandan müslümanlara bu kadar şu Filistin garibin insanların bakın Filistinliler eskiden gelip Suriye'de kalabiliyorlardı.
Şimdi bu Arap Baharı dalgasında Flistinliler yapayalnız bırakıldı. Türkiye el uzatamıyor yani şimdi hangi noktaya geldik Amerika veya emperyalizm Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etti mi ? Golan tepelerini şuan da fiilen burası İsrail'in malıdır dedimi ?
Yusuf Kaplan : Bütün bunlar İran desteğiyle oluyor.
Ali Haydar Haksal : Hayır ben buna katılmıyorum
Yusuf Kaplan: İsrail varlığını İran'a borçlu , İran'da varlığını İsrail'e borçlu bakın Deaş'ın bombalamadığı iki ülke 1. İran 2. İsrail
Ali Haydar Haksal : Deaş'ı besleyen kim ?
Yusuf Kaplan : Amerikalılar
Ali Haydar Haksal : İşte bunu sadece İran'la özdeştirmemek lazım
Yusuf Kaplan : Ben basit birşey söylüyorum. İran eğer gerçekten şeytan devlet idi ise neden İran'ı çökeltmediler de 2 sene bile 3 sene bile tahammül edemediler Mursiyi yok ettiler .
Ali Haydar Haksal : Orda Müslümanları tuzağa düşürdüler. Emperyalizm dalgası içerisinde müslümanların
Yusuf Kaplan : Mısır'ın Ehli Sünnet'in iki kalesi var 1- Mısır 2- Türkiye dolayısıyla Mısır2ın teslim alınması elinin kolunun bağlanması var orda ben Şii-Sünni çatışmasını savunabilirmiyin asla tehlikeye dikkat çekiyorum bin sene önce yaşadığımız tehlike o
Ali Haydar Haksal : Şimdi işin tuhafı süreçte en tehlikeli nokta şuydu yani İran, İsrail'den daha tehlikelidir. Dendi mi dendi yazıldı mı yazıldı.
Yusuf Kaplan : Dün kü hikayeyi tekrarlarsa tehlikelidir.
Ali Haydar Haksal : İşte tabi tehlikeli bu noktaya gelince Müslümanlar birbiri ile savaşır hale geldi mi? Orayı bırakalım Türkiye'de 1000 yıldır birlikte yaşamış olan Türkler ve Kürtler yani medeniyet kurucu unsurlarından olan bu insanlar Selahattin Eyüübi'yi biz Sultan Alparslan'dan ayrı tutamayız. Sultan Alparslan'ıda diğerinden ayrı tutamayız. Sultan Alparslan Mısır'a doğru hareket ettiği zaman yani tarihi hakikatleride bilmek lazım o zaman bizans'ın geldiğini haber aldı. O zaman 40 bin askerle geri döndü.
Malazgirt civarında ki Kürtler gelip Sultan Alparslan'a dahil oldu çünkü o bölgeyi o coğrafyayı onlar çok iyi biliyordu o zafer onlarla kazanıldı. Hatta Malazgirt kavramı türkçedir. Melezgirt diyor yani biz erken aldık bir anda Bizan'ı esir düşürdük çünkü bölgeye hakimler şimdi sen kalkıp kürtleri bu medeniyet dairesinin dışarısına itersen emperyalizm'in kucağını itmiş olursun. Bizim Şia şimdi Türkiye'de 15 Milyon'a yakın Alevi kardeşimiz var.
Yusuf Kaplan : Ben onlar ile ilgili bir cümle kurmadım.
Ali Haydar Haksal : Kurmadın ama oraya doğru gidiyor.
Yusuf Kaplan : Hayır onlarında Batılılar Sünni-Şii çatışması icat etmeye çalışıyor. Ben bunlara dikkat ediyorum.
Ali Haydar Haksal : İşte zaten ben de diyorum ki bizim bunlarda şu gün bu tartışmalardan çekilmemiz lazım.
Yusuf Kaplan : Ama vakayı'da görelim .
Ali Haydar Haksal : Bu zihinsel kavramı ortaya koymamız lazım. Müslüman'ın müslümanla savaşmaması lazım. Yani problem burda .
Yusuf Kaplan : Neyse ben iranlılara güvenmem.
Ali Haydar Haksal : O ayrı bir konu
Yusuf Kaplan : Tarihte tartışma çok berbat tarihteki felaket çok büyük bir felaketr Selahattin Eyyübi Tunus'a kadar kovalamasaydı berbat birşeydi. Mısır'ı ele geçirdiler . Suriye'yi Şiileştirdiler. Tunus'u Kuzey Afrikayı şiileştirdiler.
Ali Haydar Haksal : Osmalılar ile İranlılar kardeşçe, komşu olarak ne zaman savaştılar ?
Yusuf Kaplan : O Yavuz'la birlikte bitti.
Ali Haydar Haksal : Yani var mı bi savaşı yok .
Yusuf Kaplan : Yok işte çünkü Ehli Sünent omurga kuruldu onlarda nefes aldı bizde nefes aldık
Ali Haydar Haksal : Geçen yıl bizim Ankara'da bir sempozyum düzenlendi. İranlı insanlarla biz ne kadar Türk milliyetçisi isek onlarda o kadar pers milliyetçisi yani işin tuhafı bu yani bizim ozaman tartışıcağımız konuşucağımız konu İslam medeniyeti dairesi içerisinde ne yapabiliriz. İslam milleti kavramı içerisinde ne düşünebiliriz. İslam milletini nasıl bir araya getirebilir bunları konuşabiliriz. Yani şimdi problemler çok büyük girmeyelim.
Mehmet Ali Kayacı : Peki o zaman konuyu farklı bir noktaya getirim ama sizin o önemsediğiniz sizin dile getirdiğiniz. Aslında aynı şeyi dile getirmek isteyipte farklı dilden belki yorumladınız. Türkiye, mısır, iran diye ilave edilip bende Suriye'yi de bu işin içerisi alayım. Coğrafya olarak da bu işin İslamla çözülebilceğini ortak payda da çözülebileceğini kanatindeyim, hepimiz aynı kanaatteyiz ama bunu siyasi olarak yolunu ya da hukuki olarak farklı yollarını askeri olarak farklı yollarını bulmamız gerekiyor diye düşünüyorum.