Barış Pehlivan, Oda TV’deki yazısında, 2011 yılındaki operasyonda “KCK üyeliği” suçlamasıyla gözaltına alınan, ancak daha sonra MİT mensubu olduğu ortaya çıkan Mustafa Özer’in kapısının üç ay önce bir kez daha polis tarafından çalındığını belirtiyor.
İşte o yazı:
Bundan 3 ay önce…
Polisler İstanbul’da bir kapıyı çaldı.
Kapıyı açan anne ve babaya, o evde yaşamayan oğulları soruldu.
Yaşlı çift paniklemişti. “Seni yine gözaltına alacaklar” diye aradılar oğullarını.
“Yine”ydi, zira 8 yıl önce, 2011’de de kapılarına dayanmışlardı.
Polislerin aradığı kişi; eski AFP muhabiri ve MİT görevlisi Mustafa Özer’di.
TARAF’IN DEŞİFRE ETTİĞİ AJAN GAZETECİ
Filmi biraz geriye saralım…
Tarih: 20 Aralık 2011.
PKK/KCK üyesi olduğu iddiasıyla gazeteciler gözaltına alındı. Fethullahçı yargı ve emniyet mensuplarının operasyon düzenlediği isimlerden biri de Mustafa Özer’di. AFP’nin (Fransız Haber Ajansı) dünyaca tanınan muhabiri Özer, savcılık ifadesinden sonra serbest bırakıldı.
Derin dehlizlerde konuşuluyordu: Devletteki Fethullahçı örgütlenme adım adım bir meydan okumaya hazırlanıyordu.
Kısa süre sonra beklenen oldu. 7 Şubat’ta, Müsteşar Hakan Fidan’ın aralarında olduğu MİT yöneticileri PKK/KCK ile ilişkilendirilerek ifadeye çağrıldı. Direndiler ama, FETÖ’nün alternatif planları vardı.
Örneğin…
Hemen sonrasında, 29 Mart 2012 tarihinde Taraf’ın sürmanşeti “Bir ajan gazetecinin itirafları” başlığını taşıyordu. Taraf, PKK’dan gözaltına alınan gazeteci Mustafa Özer’in aslında MİT mensubu olduğunu deşifre etti. Buna göre gazeteci Özer, MİT adına Kandil’e gitmiş, PKK’nın içine sızmış ve hatta Murat Karayılan’la bile görüşmüştü.
FETÖ, MİT’e “hodri meydan” diyordu.
“İSMİMİ GOOGLE’DAN ARAYIN”
Aradan 8 yıl geçti.
7 Şubat, 17/25 Aralık, 15 Temmuz olmuş; devlet FETÖ ile mücadele ettiğini iddia ediyordu.
O halde Mustafa Özer’in kapısı neden yine çalındı?
Özer, araştırma yaptı ama yanıt bulamadı. Bulamayınca da teslim olmadı.
Gelin görün ki, polisler ısrarcıydı; hakkında yakalama kararı çıkacaktı.
Bunun üzerine…
Mustafa Özer ilçe karakoluna gitti.
Ve öğrendi ki, yine PKK/KCK üyesi olmakla suçlanıyordu!
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı açmıştı soruşturmayı.
Neler oluyordu?
Polislere “evet, Kandil’e gittim” dedi ve ekledi; “ismimi Google’dan arayın!”
Özer’in dediğini yapan polisler, internetten okudukları karşısında şaşkına döndü. İşin rengi başkaydı. Özer’in ifadesini almak “boyunlarını aşıyordu.” Hemen telefon trafiği başladı, savcıyla görüşüldü ve ifadenin İstanbul Emniyet Müdürlüğü TEM Dairesi’nde alınması kararlaştırıldı.
Aynı anda…
MİT de bilgilendirildi ve Mustafa Özer’in ifade vermesine “onay” çıktı.
Özer İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yolunu tuttu.
BİR TUHAF SORGU
Tarih: 7 Mayıs 2019.
Mustafa Özer TEM Şube’de görevli iki polisin karşısındaydı.
Gelin görün ki; sorulan sorularda gariplikler vardı.
Yapmadığı telefon görüşmeleri ve bulunmadığı ortam dinlemeleri soruluyordu. DTK’da (Demokratik Toplum Kongresi) ve KCK yapılanması içindeki konumu ve faaliyetleri sorgulanıyordu.
İşin çarpıcı tarafı:
Sorularda PKK/KCK ile ilişkilendirilen görüşmelerin bir bölümü, Mustafa Özer’in MİT mensubu olduğunun ortaya çıkmasından sonraya aitti.
Yani, soruşturma şunu mu demek istiyordu: PKK, deşifre olan MİT mensubuyla birlikte illegal faaliyetler yürütüyordu!
2019 yılında, ne demekti bu?
Mustafa Özer 26 sayfa verdiği ifadesini şu sözlerle bitirdi:
“Bana sormuş olduğunuz tüm sorularda bahse konu olan telefon dinlemeleri, ortam dinlemeleri ve bana isnat edilen suçlamaların tamamı o dönem devletin birçok kurumunun içine sızmış olan FETÖ/PDY terör örgütünün üyeleri tarafından kumpas kurularak uydurulmuş delillerdir. 2012 tarihinde FETÖ/PDY üyesi yargı ve emniyet mensuplarınca KCK içerisinde faaliyet yürüttüğüm gerekçesi ile soruşturmalar açılmıştır. Bu soruşturma ve kovuşturmaların sonucunda suçsuzluğum anlaşılarak beraat kararı aldım. O dönem bana kumpas kuranlar şu anda FETÖ/PDY üyesi olmaktan cezaevinde bulunmaktadır. Ben bu soruşturma dosyasını hazırlayan emniyet ve yargı personelinden şikayetçiyim.”
MUSTAFA ÖZER: NİYET NE, EMİN DEĞİLİM
Eski gazeteci, MİT görevlisi Mustafa Özer ile görüştüm. Özer’e, 8 yıl aradan sonra kapısını çalan bu soruşturmayı nasıl yorumladığını sordum; şu yanıtı aldım:
“Hukuki çalışmalarda çöküş yaşanıyor. Hiçbir şey araştırılmadan operasyon yapılıyor. Peki, ne hissettim duygusal anlamda? Çok trajikomikti. FETÖ ile mücadele, ‘hocaefendi’ denildiği zaman mücadele edenler tarafından yapılmalıydı; ‘hocaefendi’ diyenler tarafından değil! Bunun sonucunu görüyoruz burada. Ben başıma gelende kötü ya da iyi niyet var mı, bilmiyorum. Emin değilim. Çünkü her şey girift haline geldi. Her şeyin tersinin de geçerli olduğu bir durum var artık. Operatif faaliyetlere yardımcı olabilme şansı varken, yargılanma durumuna düşüyorsunuz. Açıkçası, tarifine kelime yok yaşadığımın.”
Öğrendim ki...
Mayıs ayında verdiği bu ifade sonrası, Mustafa Özer’in dosyası kapatılmış.
Ama sorun şu ki; o dosyada Özer dışında başka birçok isim de geçiyor...
Ya onların akıbeti ne olacak?
O halde soralım:
Fethullahçıların devlet olduğu 2012 yılında yapılan, gerçekliği şüpheli dinlemelerle nasıl halen soruşturma yürütülebiliyor?
PKK ile çözüm sürecinin hesaplaşması ve FETÖ ile çözüm sürecinin başlaması arasında köprü mü kuruluyor?