Muazzez İlmiye Çığ, Birinci Dünya Savaşı'ndan, Kurtuluş Savaşı'na, Cumhuriyet'in kuruluşundan, Atatürk'ün devrimlerine kadar Türkiye tarihinin en önemli ve zor zamanlarına şahitlik eden bir Sümerolog, bilim insanı ve tarihçi.
Genç Cumhuriyet'in kadınlara tanıdığı fırsatlardan yararlanarak, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nin ilk mezunlarından biri oldu. Ve o dönem Nazi Almanya'sından kaçan Yahudi eğitimcilerden dersler aldı. Çığ, DW Türkçe'den Felat Bozaslan'a verdiği röportajda, Türkiye Cumhuriyeti'nin Yahudi eğitimcileri nasıl koruduğunu anlattı.
Muazzez İlmiye Çığ, "Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi çok önemli. İşte bu fakülte kurulduktan sonra oradan gelen hocalar Almanya'dan sürülen, yani Almanya'da Yahudi oldukları için kabul edilmeyen hocaları biz kabul ettik" diyor.
15 Şubat 1936 tarihinde Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Hititoloji bölümüne kaydolan Çığ, Alman bilim insanları Prof. Dr. Hans Gustav Guterbock'dan Hitit Dili ve Kültürü ve Prof. Dr. Benno Landsberger'den Sümer ve Akad Dilleri ve Mezopotamya Kültürü derslerini aldı.
Çığ, zor durumdaki Yahudi bilim insanları çoğu ülkeden ret cevabı alırken desteğin Türkiye'den geldiğine dikkat çekiyor. Yahudi bilim insanlarının gidebilecekleri her yere mücacaat ettiğini, ABD'den bile "Hitler korkusu" ile kabul alamadıklarını aktarıyor.
Çığ, Yahudi eğitimci ve bilim insanlarının Türkiye'ye nasıl geldiğini şöyle anlatıyor: "Bunlar dernek kuruyorlar evvela. Kürsülerinden atılmaya başlayınca ne yapacaklar? Hemen İsviçre'de bir yardımlaşma derneği kuruyorlar. Bu dernek vasıtasıyla bütün milletlere müracaat ediyorlar.
Hiç kimse kabul etmiyor. O sırada İsviçre'den bir profesör bize davet edilmiş. Bizde yüksek okul yapılmış. Bazı fikirler almak için davet edilmiş. Bunu duyuyorlar. Bunun vasıtasıyla bu Türkiye denen Cumhuriyet'e müracat edelim diyorlar. Onun vasıtasıyla müracat ediyorlar. Atatürk de hemen gelsinler diyor."
Atatürk'ün Yahudi eğitimcilere desteği
Çığ, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün o dönem Yahudi eğitimcileri nasıl koruduğunu da şu sözlerle anlatıyor:
"Onlarla 1933'te bir antlaşma yapılıyor. Ben onu okuduğum zaman ağladım. Niye ağladım biliyor musunuz? Gözümden yaş geldi, hâlâ da gelir. 10 yıllık bir devletiz daha. Herkes Hitler'den korkuyor. Burada yazıyor, bu şahıslar ister sokakta, ister hapiste olsun, bunlar artık Türk hükümetinin memurudurlar.
Alman hükümetinin onları göndermekte herhangi bir şey yapacaklarını tahmin etmiyoruz. Şayet mani olmaya kalkarlarsa, biz nasıl halledileceğini biliyoruz. Yahu 10 yıllık bir devlet bu. Bunu ben okuduğum zaman ağladım. O kadar heyecanlandım. Ve işte o zaman gelmeye başladılar."
Çığ, Hitler'in iade talebinin ise Türkiye tarafından reddedildiğini söylüyor:
"Bir sene sonra aklı başına geliyor Hitler'in. Diyor ki, gönderin onları, ben size daha iyisini göndereceğim. Göndermedi. İnanın son ana kadar uğraştılar. Gestapo gönderdiler. 1940'larda Gestapolar geldi. Onlar da gönderin dediler yine göndermedik. Hakikaten hükümetimiz çok güzel dayandı bunlara."
Çığ'a göre, o dönem Türkiye'ye gelen Yahudi eğitimcilerin, ülke eğitimine katkısı hala hissediliyor.