Yetkin yazısında, "Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün, 29 Mart’ta hükümetinin kovit salgınıyla mücadelede maalesef gerilemesini kabul etmek mecburiyetinde kaldı.
Salgın, 29 Mart konuşmasında Erdoğan’ın verdiği bilgiye göre, nüfusun yüzde 80’inin yaşadığı 58 il 'çok yüksek yüksek risk' düzeyine vurdu. Aylardır kendi açıkladığı önlemleri AK Parti il ve ilçe kongrelerindeki kucak kucağa görüntülerle ihlal edilmesiyle övünen Erdoğan dün canlı yayında hâlâ 'maske, mesafe, temizlik' diyordu.
'Maalesef' ve 'mecburiyet' sözcüklerini telaffuz etmeden önceyse hâlâ kendi yönetiminde Türkiye’nin dünyadaki en akılcı önlemleri aldığından söz ediyordu. Bilim insanlarının, tıp insanlarının dilinde tüy bitti, 'yanlış yapılıyor' diye. Ama sadece kovit değil, başka açılardan da Erdoğan’ın Türkiye tablosu adeta tel tel dökülüyor."düşüncesini dile getirdi.
Yetkin şu ifadeleri kullandı:
"Dökülüyor, çünkü en önemli örneği kovit başarısızlığının resmî belgesi sayılması gereken 29 Mart konuşmasında da vardı. Cumhurbaşkanı, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin desteği sayesinde 2017’de kabul edilen yeni Anayasa’dan da memnun değil. T"ürkiye’deki anayasa değişikliği gayretleri asıl metnin ruhuna zerk edilmiş olan darbeci ve vesayetçi maya sebebiyle beklenen neticelere bir türlü varamamıştır.” “Mesela hangi neticelere?” diye sorduğunuz anda propaganda ordusu tarafından darbe şakşakçısı ilan edilmeniz işten bile değil. Kadına şiddete karşı İstanbul sözleşmesini Erdoğan’a iptal ettirmelerini “zafer” olarak gören çevrelerin şimdi kafayı “Hilafeti geri getirmeye” takmış olmaları rastlantı değil elbette. Nedir beklenen neticeler? “Dökülüyor” derken biraz bunlardan söz ediyoruz?
Başka nelerden söz ediyoruz Ayasofya İmamı Mehmet Boynukalın halka yoksulluğa katlanmanın öbür dünyada mükafatı olacağını telkin ettiği sırada AK Parti “yuppilerinin” kokainli, Ferrari’li, Boğaz’da dans alemli videolarından bahsetmeyelim, peki. Yedi yıl önce Kastamonu Belediyesine kaynakçı kadrosundan giren ve uyuşturucu müptelası olduğunu kabul eden Kürşat Ayvatoğlu’nun AK Parti saflarındaki zenginleşmesinden söz edersek “siyasi istismara” girebiliriz. Ama sadece siyaset-etik ilişkisi, değil, başka alanlar da dökülüyor."