Moraliniz nasıl? Global bir travma geçiriyoruz.
Ulus’ta Savoy Sitesi’nde 185 metrekare evimde rahatım ama herkes bizler gibi değil. 70 metrekare içinde 5 kişi yaşayan aileler var. Bugünler geçip gidecek fakat toplumda bırakacağı maddi ve duygusal travma beni daha çok düşündürüyor. Mesela, 8 yaşındaki oğlum Yavuz, koronadan korktuğuna dair bir mektup yazmış. Daha bu yaşta geleceğinden endişe duyuyor. Bu sürecin çocuklarımızda ne gibi yaralar bırakacağını zaman içinde göreceğiz.
Sağ elinize ‘özgürlük’ yazan bir dövme yaptırmıştınız. Özgürlük şimdi sizin için ne anlama geliyor?
“Sahilde bir yürüyüş yapayım” demek bile meğer ne kadar kıymetliymiş! Basit sandığımız birçok şeyin kıymetini çok daha iyi anlıyoruz. Sosyal mesafeyi şimdi koruyalım ama bu iş bitince birbirimize çok daha sıkı sarılalım. İnsanı insan yapan şey sarılmaktır, sevgidir. Bu dönemde birbirimize koyduğumuz mesafenin davranışımıza yerleşmesine asla müsaade etmeyelim.
Artık insanların albüm dinlemeye sabrı yok
90’lı yıllardaki müzik sektörünü özlüyor musunuz?
Artık insanların albüm dinlemeye sabrı yok. Herkes single çıkarıyor. Hayat akıyor ve değişime açık olmalıyız. Bu değişim sürecinde en iyi versiyonumuzu ortaya çıkarmalıyız. Mazide yaşamayı sevenlerden değilim. Ama o günleri yaşayabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum... “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” demişler... Geleceğe adapte olamamak insanı hüsrana uğratır.
İçinde bulunduğumuz şartlarda Türkiye’de sizi en çok ne üzüyor?
Biz çok kıymetli ve değerli bir toplumuz. Aile ve toplumsal değerlerimiz çok güçlü. Hem aklı hem duygusal zekasıyla Türk insanı özel bir yerde duruyor ama son yıllarda ülkemizden çıkan tek hikaye tuz dökme hareketiyle Nusret’imiz. En çok buna kahroluyorum. İtalya’da 100 metre yürüsen 10 tane dünya çapında ünlü olmuş marka görüyorsun. Ferrari gibi bir marka yaratabildiğin gün, bütün otomotiv endüstrisinde bir saygınlığın oluyor. Masaya yumruğunu vurabiliyorsun.
Ben neler yaşadım, neler atlattım...
50 yaşındasınız ama göstermiyorsunuz. Yoksa bir estetik harikası mısınız?
Kendime çok iyi bakıyorum. 30 senedir çok sıkı spor yapıyorum. Kendimi kısıtlamadan her şeyi dozunda yiyorum. Masaya baklava gelse bir tane yerim, ikincisini yemem. Uykuma çok dikkat ediyorum. Sağlıklı yaşamın temelini oluşturan sağlıklı uykudur. İnsanoğlu dert olmayacak o kadar şeyi dert haline getiriyor ki gereksiz enerji harcıyor. İşte ben kendimi dramın içine hapsetmiyorum, hayata pozitif bakıyorum. Bir sırrım varsa bu...
Depresyona girdiniz mi hiç?
Kendimi depresif hissettiğim anlar oldu ama yataktan çıkamadığım ya da tedavi gördüğüm olmadı. Ben neler yaşadım, neler atlattım... Biri karşıma geçip yorgun olduğunu söylediğinde gülesim geliyor gülesim... Turnede 70 gece arka arkaya konser verdim. Kimse bana yorgunluktan bahsetmesin.
Onu ilk gördüğüm akşam "Biz seninle evleneceğiz" dedim
Ev karantinası sürecinde dünya genelinde boşanma talepleri arttı. Buna ne dersiniz?
Bir insanın 7/24 kendisiyle yaşaması yeterince zor bir şey, bir başkasıyla olmak işi daha da zorlaştırabilir. Evlilik müessesinden sorumlu biri olsam bazı kurallar koyardım. Evlenmeden önce iki yıl birlikte yaşanmalı. O iki yıl geçtikten sonra aynı coşku devam ederse evlilik olmalı. Bu test, evlenip boşanmaktan iyidir.
Siz Emina Hanım’la böyle bir test yaptınız mı?
Onu ilk gördüğüm akşam, “Biz seninle evleneceğiz. İki de çocuğumuz olacak” dedim ama bunu söyledikten 4 sene sonra evlendik. Birlikte yaşadık, coşkumuz bitmedi ve evlendik. Sonra da bazı şeyler yolunda gitmeyince seviyeli bir şekilde ayrıldık.
Müzikteki yeteneğim mutfağa yansımamış
Ev işi yapıyor musunuz?
Etrafı ufak tefek toparlarım ama derin bir temizlik yapmam. Mutfakta da son derece yeteneksizim. Keyif alarak yemek yapabilmeyi isterdim. O konuda dünyanın en beceriksiz insanlarından biriyim. Müzikteki yeteneğim mutfağa yansımamış. Sabah iki yumurta haşlamaya kalktım, cıvık cıvık oldular. Alt tarafı beş dakika kaynatacaktım yani... Onu bile beceremedim. (Gülüyor)
Yalnızlık zor sizin için o halde?
Yalnızlığın zor tarafları var elbette. Kimse yalnız olmaktan keyif almaz ama uzun süren bir evlilikten sonra yenisi için aceleye gerek yok. Dinlenmek, nefes almak ve kendinle kalabilmek lazım. Aradaki o nefesler çok önemli.
Zaten Emina Hanım’dan sonra ikili ilişkilerde dikiş tutturamadınız...
Emina’yla birlikteliğim 14 senelik bir komaydı. Komadan çıktığımda dünyayı hayli değişmiş buldum.
Evlilik koma süreci mi sizin için?
Dünyadan koparttığı gerçek. Farkında olmadan başka bir konsantrasyonda oluyor insan.
Tekrar evlenir misiniz?
Sanmam. Uzun soluklu bir ilişkim olabilir ama evlilik müessesinin hakkını yeterince verdim. Gerekli gayreti göstererek birlikte 14 sene geçirdik. Güzel bir şekilde ilişkimizi sonlandırdık.
Defne'yle ben eski dostuz birbirimize yeniden sarılırız
Kısa süre önce ‘Beni Ağlatma’ adında bir kitap yazdınız. Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?
Kitap ilk çıktığından beri magazinsel bir şeye dönüştü. Aslında bu kitap; hayat tecrübelerimi, yaptığım yanlışları, doğruları ve farkındalığımın geldiği boyutu anlatıyor. Güldüren ve düşündüren, adeta sayfaların kendini çevirdiği, bir oturuşta akan, çok keyifli bir kitap oldu.
Kitabınızda Defne Samyeli’yle gizli bir aşk yaşadığınızı yazmıştınız. Defne Samyeli bunu inkar etti ve konuyu yargıya taşıdı. Buna ne diyeceksiniz?
Konunun hukuki bir boyutu olduğundan bu konuda pek konuşmak istemiyorum. Biz Defne’yle eski dostuz. Birbirimize karşı kırılabiliriz. O da bana kırılmış ama ben biliyorum ki ileride bir noktada birbirimize yeniden sarılırız. Bu kırgınlık da geçer.
Tek gecelik ilişkiler bana göre değil
Baktığımızda 90’lı yılların Mustafa Sandal’ısınız hâlâ, çok değişmediniz.
Şımarmak ya da değişmek bize göre değil. Bu biraz da annem ve babamdan aldığım görgü ve eğitimle alakalı. Bir şeyi haddinden fazla tüketirsen aynı zamanda yıpratıcı olur. İşte de aşkta da hep dikkatli oldum. İlk albümüm çıktığından beri kısa ilişkilerim olmadı. Tek gecelik ilişkiler bana göre değil.
“Eğlenilecek değil evlenilecek adamım” diyorsunuz yani...
Hem eğlenilecek hem evlenilecek bir adamım. Allah’a şükür, geniş bakış açısına sahibim.
Sosyal medyada insanlar sadece gösteriş yapmak için sahte deneyimler yaşıyor
Sosyal medyayla aranız nasıl?
Genelde işimle alakalı kullanıyorum. Geçtiğimiz yaz çok sevdiğim bir arkadaşımı Göcek’e götürdüm. Hayatında ilk defa Göcek’e gidiyordu. Yol boyunca fotoğraf çekti ve kalan zamanda da fotoğrafını paylaşmak için düzenledi. Koya gelene kadar bir kere kafasını kaldırıp sağa sola bakmadı. Ben böyle sosyal medyanın aklını yiyim ya! Olay çok vahim bir yere doğru gidiyor. Sosyal medya yüzünden insanlar sadece gösteriş yapmak için sahte deneyimler yaşıyor.
Sanatçılar son dönemde Instagram’da canlı yayın açıp konserler veriyor. Siz de yapacak mısınız?
Zannetmiyorum. Biz böyle böyle özleniyoruz işte. Sosyal medya yüzünden bizim için kıymetli ve özel olan birçok duyguyu unutuyoruz. Özlemek bence kıymetli bir duygu.
Sanatçılar eskiden ulaşılmazdı şimdiyse herkesin parmaklarının ucunda. Bunu doğru bulmuyor musunuz?
Sanatçının ulaşılmaz olması da doğru değil. Kimse uzaydan gelmedi. Belli bir samimiyet, saygı ve sevgi dahilinde ulaşılır olmak gerekiyor. İnsanlara olabildiğince gerçek ve samimi duygular aktarmaya özen gösteriyorum. Samimi olmayan sanatçılar gerçek bir iz bırakamaz.
POSTA