İşte o röportaj:
* Pascal Nouma ile çektiğiniz reklam filmleri çok konuşuluyor. Bir anda reklam yıldızı oldunuz...
- Ben yıldızlara yakın mesafedeyim. Hiç uzak olmadım ki. Ayla güneş arasındayım. Oradan yansımanın farklılığı. Sevenlerim bu yansımayı sevdiler. Karşılıklı sevgi.
* Reklam öncesinde aranızda bir samimiyet var mıydı Nouma’yla?
- Çok severdim ama bir gün karşı karşıya geliriz diye düşünmemiştim. Hayat bir oyun, bu oyunun içinde iyi ekipler var. İki santrafor kafa kafaya verip gol atar ya, bizimki de o.
* Siz “Uzaydan geldim” diyorsunuz, Nouma Fransız asıllı. Ortak diliniz neydi?
- Pascal çok saygılı ve samimi biri. Bir de akıllı, ülkemizi sevmesi sevgimizi hak ediyor. Onunla çalışmaktan keyif aldım. (Gülüyor) Ben reklam konusunda çok seçiciyim. Bir-iki reklam çektiysem, üç katı teklif gelmiştir. Dünyaca ünlü bir fast food firmasından da teklif geldi, beğenmedim mesela. Çünkü doğal halim olmayacaktı, o da insanlara samimi gelmeyecekti. İnsanlar, samimi olmayan şeyi dikkate almıyor. Pascal’la oynadığımız bu işte ise iyi bir şey yaptık ve insanlar dizi gibi devamının gelmesini bekliyorlar. Reklam izlemeyenler bile şimdi reklamların çıkmasını bekliyor.
* Sadece doğallık mı sevilmenizin nedeni?
- İzledikleri keyif veriyor mu, doğal mı diye bakıyorlar. Beni de bu hassasiyetleri koruduğum için seviyorlar. Bu ince ayrıntılara ben de çok dikkat ederim.
ÜZÜLDÜĞÜM ZAMAN İÇİME ATARIM
* Siz hep mutlusunuz. Gerçekten öyle misiniz, yoksa bu bir imaj mı?
- Tamamen insanların mutluluğu ve keyfi üzerine kurulmuş bir dünyam var benim. Bu yüzden üzüldüğüm zaman içime atarım. Başkaları da üzülmesin diye içime ağlarım.
* Nereye kadar içinize atacaksınız böyle?
- Zaman zaman o içine atmalar beni öyle bir fırlatıyor ki. Ağlamam gerektiği yerde ağlıyorum ama onu da yansıtmıyorum ki karşımdaki kişi etkilenmesin. Bence çok sağlıklı. Aldığım enerji, kainattaki enerjiyle bütünleşiyor. Benden sana, senden bana yansıyan bir enerji var. Onu da alıyorum.
* Kainat, evren, uzay... Sanki astroloji eğitiminiz var gibi anlatıyorsunuz...
- Neyin içinde ne var? Her şeyin içinde aradığında mutlak bir olgu var.
* Sizi ne zaman tam olarak anlayabileceğiz diye bakıyorum şu an gözlerinizin içine...
- Çok mütevazı olmak istiyorum. Bunu yaparken anlatımlarda insanlara çok saygılıyım. Acaba benliğin ortaya çıkardıkları net mi değil, bilmiyorum. Diyelim ki kendimi anlattım, ama bugün anlattığımla yarınki Mustafa aynı değil...
* Bugün anlattırabilirsem, yarın yine denerim. Laf çevirme konusunda elinize su dökebilecek biri yok
- Estağfurullah. Kalp atışları gibi, iniş çıkış olarak düşünelim.
ACUN, SURVIVOR’DA O KADAR KALACAĞIMI TAHMİN ETMİYORDU
* “Günlük 1 milyon dolar verseler Survivor’da yeniden yarışmam” dediniz. Neden?
- Hakikaten yapılacak bir şey değil ya. Benim konumumdaki birinin orada yarışması olmaz. Ben bile kendime sordum; “Niye buradayım?” dedim ama oradaydım işte. Çok zor ya!
* Zamanında niye gittiniz?
- Bana “Tatil gibi düşün” dediler, ben de inandım. Sonra baktım ne tatili! Suç işlemiş mahkûmlar bir adaya atılmış, kazanırsanız yemek var, kazanmazsanız farelerle yılanlarla birlikte yaşayacaksınız. (Gülüyor) Acun (Ilıcalı) o kadar kalacağımı tahmin etmiyordu. “Bir-iki hafta kalır, elenir” diyordu herhalde. Ama ben oraya gidince kendimi kuvvetli bir yarışmacı olarak hissetmeye başladım.
* Hakkını da verdiniz yarışmanın...
- O bir yarışma ama ben hayatta kimseyle yarışmadım. Kendimle yarıştım. Şimdi günlük 1 milyon dolar verse...
* O zaman yeniden gidilir işte...
- Gidilmez. Gidersem de anlaşmalı giderim. Yemeğimi yerim, yarışmalara katılırım. Kalacağım yer de fareli, akrepli bir yer olmaz.
DÜNYANIN İLGİSİNİ ÇEKECEK BİR PROGRAM YAPMAK İSTİYORUM
* Yeni sezon için bir proje yok mu?
- Ben proje vermem, değerlendiririm. Ama beni sadece programa çağırıyorlar. Reyting için çağırıyorlar, program yaptırmıyorlar.
* Size güvenmiyorlar mı?
- Ben onlara güveniyorum, onlar mı bana güvenmeyecek? Demek ki iyi anlatılmıyorum.
* Ne kadar oldu sektöre gireli?
- 30 yılı var kesin.
* “30 yıldır kendimi anlatamadım” mı diyorsunuz?
- Benim kendimi koyduğum bir yer var. Çok değişik müzisyenlerle, dünyanın ilgisini çekecek bir program yapmak istiyorum. İnsanlar “Bu ülkede iyi işler yapılıyor” desin.
EŞİMLE BARIŞALI ÇOK OLDU
* Geçen yıl eşiniz
Derya Topaloğlu, ona dayak attığınızı iddia ederek sizi şikayet etti ve mahkemelik oldunuz. Nedir son durum?
- Onda bilerek vurduğum hissiyatı oluştu. Ama ben ona bilerek vurmadım. Elimi salladığımda yanlışlıkla gözüne geldi. Nasıl olduğu Allah’ın bilgisinde. Ben de öyle bir şey yapmam.
* Ama eşinizin gözü mosmordu, öyle yanlışlıkla el çarpmış gibi değildi...
- Elimi ters salladım, sert geldi. Eşim geç anladı ama kasten yapmadığımı anladı.
* Barıştınız mı?
- Barışalı çok oldu. Davanın haftasında sıkıntı yoktu.
* Birbirinize neler söylediniz, nasıl barıştınız?
- Beni anlamamasına çok kızdım. Beni bilen biri olarak kasten olduğunu nasıl düşünebildi? Ben yürürken yere bakarım karıncaları ezmeyeyim diye. Bunu niye anlamadı diye üzüldüm. Tepkim onaydı.
* Nasıl ikna ettiniz birbirinizi peki?
- Araya aileler girdi. Onlar da benim gibi düşündüler. Ben de eşimin tepkisini normal karşıladım.
Hürriyet / Sinem Vural