Belemir Çelebi / Medyafaresi.com özel haberi / Berlin
Corona sebebiyle, müzik ve eğlence sektörü çalışanları aylardır para kazanamıyorlar ve yalnız bırakıldılar. Tam işler yavaştan açılmaya başladı derken, son günlerde yasaklar üzerine yasaklar geldi.
Covid-19 pandemi süresi boyunca, Gazeteciler, Köşe yazarları ve ünlü isimler hem yazılı ve görsel basında, hem de sosyal medya üzerinden, yalnız bırakılan müzik ve eğlence sektörü çalışanları ile dayanışma halinde çok ses çıkardılar.
Ben bu kez konuşmak yerine, susmak ve sektör emekçilerine bırakmak istiyorum bu sayfayı. Sektörün ve binlerce çalışanın durumunu ve gidişatını, birde gerçekten bu sektörde çalışan ve mağdur olan insanlardan dinleyelim istedim.
Sektöre yıllarını vermiş olan, Kazım Çağdaş ve Volkan Bozacı'ya bırakıyorum sözü..
Kazım Çağdaş / Menajer/ Sektör Emekçisi
Müzik sektörü emekçileri direniyor.
Bu sektör ülkenin en çok direnmek zorunda kalan sektörüdür. Yaşadığımız coğrafya belli. Bu topraklarda yaşanan her olumsuzluk önce bu sektörü etkiler. Ve bunu kimse bilmez. Çok geriye gitmeye gerek yok, büyükşehirlerde patlayan bombalar, sınırlarımızın içinde, sınır ötesinde verdiğimiz şehitler, Gezi direnişi, art arda ekonomik krizler, darbe girişimi, iptal edilen, yenilenen seçimler, bitmeyen krizler ve son olarak tüm dünyayı karantinaya sokan pandemi süreci.
Bu sıraladıklarımız önce bizim sektörümüzü, müzik, sahne sanatları ve eğlence sektörünü vurur. Çünkü ilk önce yasaklanacak bu alandır. Yasaklarla sorunun çözüleceğini sananlar, kendi yaşamlarına tüm kuralsızlığı ile devam eder. Ama bu sektörün ortaya koyduğu emek yasaklanınca sorun çözülecek sanılır. Pandemi sürecinin olabildiğince en az insanımızın etkilenerek atlatılması bizim de en büyük dileğimiz. Peki süreç iyi mi, kötü mü yönetiliyor? Rakamlar doğru mu değil mi, önlemler, yasaklar samimi mi, eşit mi? Kamuoyu bunu tartışıyor. Kimse bu sorulara tek bir ağızdan ve içtenlikle “evet” diyemiyor.
Gelelim sektörümüze. Bu sektörden on binler ekmek götürüyor evine. Oysa ülkemizdeki algı, sektörün bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda pop stardan oluştuğunu sanıyor. Yanılgı. Sözünü ettiğim pop starlar büyük paralar kazanıyor olabilirler. Ama onun dışında kalan çok sayıda sanatçımız, grubumuz o starların kazandıklarıyla mukayese edilemeyecek ücretlerle sanatlarını sahneye koymaya çalışıyor. Ve bu sanatçı ve grupların yaklaşık 10 kişilik ekipleri var. Bunlar müzisyeni, sesçisi, ışıkçısı, rodisi (taşıyıcı-sahne kurucu) ulaştırmasından oluşuyor. Üstelik bu insanlar günlük yevmiyeyle çalışıyorlar. En zor durumda olanlar onlar. Kiralarını faturalarını ödeyemeyecek durumdalar.
Bir diğer yanlış sponsor firmalar sektörü düşünmek ve desteklemek yerine aynı isimlerle çeşitliliği olmayan konserlere destek oluyorlar, üstelik sahnede olan sanatçıdan ekibine pek çok müzik emekçisi aylardır tek bir kez bile sahneye çıkmamışken. Korkunç bir gerçek, kamuoyuna yansımadı ama yakın zamanda iki arkadaşımız bu ve buna bağlı sorunlar nedeniyle canlarına kıydılar.
Şimdi gelelim hükümetin sanata katkılarına. Pardon sanat ve hükümet birbirine çok ters iki kelime oldu, tabi ki yandaşları saymazsak. Hükümetimiz öteden beri bizden olanlar-bizden olmayanlar şeklinde bir ayrımcılıkla sektörün çoğunluğuna sırtını zaten dönmüş durumda. Yasaklama ile süreci yönetmeyi tercih ettiler. Yasaklara yasaklar eklediler. İki gün önce yeni bir yasak daha getirdiler. Üstelik ruhsat statüsünden dolayı kafeler, barlar, meyhaneler çalışırken, uçaklar, otobüsler tam kapasite hizmetteyken, cami açılışlarında yüzbinler toplanırken bu yasağı getirdiler. İçişleri Bakanlığı eliyle yayımlanan genelgede şöyle yazıyor;
“Açık alanlarda yapılacak; konser, gösteri, festival vb. etkinliklere 12.09.2020 tarihinden itibaren hiçbir surette kesinlikle müsaade edilmeyecektir.”
Sonra takvimin Sayın Cumhurbaşkanı’nın yapacağı miting ile çakıştığı anlaşıldı ve yasaklar iki gün ertelendi. Bu ortaya çıktı. Yani sorunu çözmek için getirilen yasak iki gün ertelendi. Demek ki ertelemeler, yasakları takvime bağlamalar virüsle mücadeleyi etkilemiyor. Bu virüs öyle ki saat 23.59’a kadar müzik yayınlarında etkili olamıyor, yayın devam ederse çıldırıyor.
Oysa bu sektör işini, özellikle Açıkhava konserlerine bakacak olursak, dünyadaki diğer örnekleri gibi kurallara uyarak gerçekleştirilebilir. Açıkhava’da yapılacak konserlerde sosyal mesafe kurallarına uyulması kolayca sağlanabilir, hijyen, ateş ölçümü önlemleri alınabilir. Kapasite yarıya hatta daha aza bile düşürülebilir. Yeter ki samimi olunsun. Kapalı alanlara göre risk çok daha azdır Açıkhava’da. Ancak destek olmaktansa yasaklamak, dayanışmak yerine nefreti ortaya koymak tercih edildi ve sektörün emekçileri kaderleriyle baş başa bırakıldı.
Peki sadece hükümet mi? Aynı şekilde hangi partiden olursa olsun belediyeler de sektörle yeterince dayanışmadı, dayanışmıyor. Boş durumdaki salonlarını, kira almadan müzik emekçilere açabilir, kurallara tümüyle uygun olarak destek olabilirlerdi. Ama hiçbir partili belediye bunu yapmadı. Şimdi ne mi olacak, yayınlanan genelgeye göre bu insanlar tekrar yalnızlığa terk edilecek ve başlarının çaresine bakmaya çalışacaklar.
Belki konser yerine, tiyatro yerine, müzikal yerine, performans, dinleti yerine “Müzikli miting” adını versek virüsü de çaresizliğimizi de yeneriz. Bilmiyorum...
Volkan Bozacı / Menajer / CES Productions
Sektör olarak son nefesimizi vermek üzereyiz.
İlk vakadan itibaren tüm etkinliklerimizi iptal ettik. Diğer sektörlerde %30-50 azalma varken biz tamamen durmak zorunda kaldık. 3-4 ay hepimiz dişimizi sıktık sonra Açıkhavalarda etkinlik yapabileceğimiz açıklandı. Açıkhava konserleri oldukça maliyetli konserlerdir. Sosyal mesafe kuralları ile birlikte zaten zor ve pahalı olan etkinlikler iyice yapılamaz, kar edilemez hale geldi. Buna rağmen bir çok farklı lokasyonda konserler yapmayı denedik. Ancak şartlar gitgide daha da zorlaştı. Salon , ulaşım ve diğer maliyetlerimiz ciddi şekilde arttı. Biz her ne kadar bir şeyler yapmaya çalışsak da birkaç sanatçı dışında sektör hareket edemedi. Binlerce müzisyen, mekan çalışanı, ses firması çalışanları , transfer hizmetlerimizi yapan firmalar işsiz kaldı, kiralarını borçlarını ödeyemez durumda kaldılar. Çoğu sigortasız olan müzisyenler evlerine bakamaz hale geldiler. Firmalar uçurumun eşiğinde, her gün yeni bir mekanın kapandığını , yeni bir firmanın iflas ettiğini duyar olduk.
Son genelge ile Açıkhava konserleri yasaklandı. Yakında tüm etkinlikler yasaklanacak gibi duruyor. Bir çok başka alanda çok sınırlı kısıtlamalar varken müzik sustu. Müzik yine sadece eğlence olarak görüldü. Bu kadar insanın önümüzdeki 7-8 ay içinde nasıl geçinecekleri hakkında hiçbir fikirleri yok. Maalesef nefesimiz tükeniyor. Müzik sektörü olarak son zamanlarımızı yaşıyoruz.
Not: Benim gibi genelde olaylara pozitif yaklaşmaya, çözümler üretmek için yollar arayan birinin bu yazıyı yazmış olması kendim adına üzücü. Ömrümüz boyunca her alanında çalıştığım sektörün bu hale gelmesi hepimizi çok üzüyor ve karamsarlığa sürüklüyor. Umarım hep birlikte bu süreci atlatabilecek çareler bulabiliriz.
medyafaresi.com