Ülkelerinin kurucusuna olan minnetlerini, kara harp okulu mezuniyet töreninde dile getirdikleri için görevlerinden ihraçları istenen teğmenler kendilerine reva görülen bu uygulama yüzünden zor günler yaşarken başta siyasetçiler olmak üzere çok geniş bir kitle de alınması beklenen bu kararı yoğun bir şekilde eleştiriyor.
Kılıçlı yemin töreni sonrası yaşananlara dair dikkat çeken bir yorum da Uluslararası ilişkiler ve strateji uzmanı Naim Babüroğlu'dan geldi. Babüroğlu Sözcütv ekranlarında yayınlanan Nokta Atışı adlı programda şu açıklamayı yaptı:
Bu sözlere, bu yenime karşı çıkacak herhangi biri bir noktada suç işler... Burada suç ne, anlaşıldığı kadarıyla 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' demek...
Hatırlarsanız, 2019'dan itibaren 10 Kasım'larda Anıtkabir'de anma törenleri yapılıyor. O zamandan bu yana da ortaya dikkat çeken görüntüler çıkmaya başladı. Cumhurbaşkanı tören için açılan defteri imzalıyor ve çıkışta bir grup kendisine tezahüratta bulunuyor.
Bakın öncelikle İslamiyette mezarlıkta bağırılmaz, ayrıca Anıtkabir'in kendisine özel yasası da vardır miting ve benzeri hareketler işte slogan atmalar falan yasaklanmış.
Yaşananlara bakınca aslında teğmenlerin bu sözlerinin yasak sayıldığı hiçbir kanun maddesi ve yasa bulunmuyor. Oysa Anıtkabir'de toplanan grupların sloganları, İslamiyete göre günah olması bir tarafa, kanuna ve mevzuata da aykırı... Bu konuda Milli Savunma Bakanı şimdiye kadar bir adım atmadı.
Teğmenlerin bu yemini, üniversite öğrencilerinin mezuniyet törenlerinde yaptıkları kep atma seramonisi gibi düşünülmesi lazım. Milli Savunma Bakanımızın da Cumhurbaşkanına bu durumu bu şekilde izah etmeli. Bunlar pırıl pırıl teğmenler...
Milli Savunma Bakanı katıldığı bir canlı yayında 'İsrail Türkiye'ye saldırabilir' diyor ki çok büyük bir iddia. Bununla ilgili bir hazırlık yapılmış mı, kuvvet yapımız bu saldırıya göre planlandı mı nereden biliyoruz diye soruluyor "Cumhurbaşkanımızın dediğine göre" ifadelerini kullanıyor. Halbuki Milli Savunma Bakanı bu tehditleri Cumhurbaşkanına söylemesi lazım...
Merak ediyorum, teğmenler aynı yemini 'Cumhurbaşkanının askerleriyiz' şeklinde yapsaydı böyle bir yargılanma olur muydu? Atatürk olmasa ne bu vatan ne de oturdukları makamlar olacaktır. Bayrağımızın dalgalanmasını sağlayan en önemli milli kahramanımızın Atatürk'ün askeriyiz demek aksine ödüllendirilmeli.
Anayasanın başlangıç maddelerinde Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalınacağına dair yemin var! Peki bu teğmenler Mustafa Kemal'in askerleriyiz diyerek bu yeminin bir tekrarını yapmış olmuyorlar mı?
Milli Savunma Bakanı 102 yıl sonra bir Yunan askerinin Türk topraklarına ayak basması gibi meseleyle ilgilenmeyip de teğmenlerin yeminiyle ilgilenmesi dikkat çekici.
Birinci olan teğmenin ihraç edilmesi demek Türkiye Cumhuriyeti tarihi için büyük bir lekedir! Sayın Bakanın döneminde böyle bir şey gerçekleşirse hiç şüphesiz tarihe geçecektir.
Milli Savunma Bakanına önerim şudur: Amirlerini ikna etmeli, cumhurbaşkanına bu yeminin herhangi bir sorun oluşturmadığına dair ikna etmeli bunlar pırıl pırıl çocuklar bunların hangilerinin hangi siyasi yelpazede olduğunu kim biliyor!
Tarikat ve cemaatle bağlantılı subaylar varsa onlarla ilgilensinler, umarım teğmenlere bir şey olmaz.