Seks sinemasına baskın! Işıklar yanınca...
Geçtiğimiz aylarda da bir benzeri Samsun’da yaşanan olayla aynı günlerde patlayan bu haber, akıllara "eşcinsellere yönelik bir operasyon mu?" sorusunu getirdi.
Basılan sinemanın kod adı köfteymiş! Oray Eğin açıkladı!
İşte Radikal Blog’da Murat Renay\'ın yayınlanan o yazısı:
Yurdum insanı daha “Sivas’ta grup seks yapan 30 eşcinsel basıldı” haberinin şokunu(!) atlatamamışken yeni bir “tu kaka eşcinseller" haberi medyayı çalkaladı bugün.
Haber, en doğru biçimde yazmaya çalışan Radikal gibi bir gazetede bile aşağıdaki gibi yer buldu:
İstanbul’da iki sinemaya ’seks’ baskını: 60 kişi gözaltında
İstanbul’un Beyoğlu ve Şişli ilçelerinde bulunan 2 ayrı sinemada seks içerikli filmlerin oynatıldığı ve sinemaya gidenlerin gay ilişki yaşadığı ihbarı üzerine polis, her iki sinemaya bilet alarak izleyici gibi girdi. Sinemaya giren sivil polislerin dışında operasyona katılacak ekipler de sinemaya yakın bir noktada bekledi. Habertürk ’ün haberine göre, seks filmi oynatılan 2 sinemada da film izleyen polislere yanaşan bazı kişilerin gay ilişki teklifinde bulunması üzerine operasyon için düğmeye basıldı.
Dışarıdaki ekibin uyarılmasıyla harekete geçen polis, bir anda sinemaya girerek tüm ışıkların açılmasını, filmlerinse durdurulmasını istedi. İçerde izleyici gibi bulunan ve dışarıdan operasyonu gerçekleştiren ekipler ışıklar açıldığında birçok kişiyi uygunsuz biçimde yakaladı.
Yabancılar da var
2 ayrı sinemaya düzenlenen seks operasyonunda biri Meksikalı biri Alman uyruklu 60 kişi polis tarafından ifadeleri alınmak üzere gözaltına alındı. Sinemada gay ilişki yaşadıkları tespit edilen 60 kişiye fuhuş yapmak suçundan polis tarafından işlem yapıldı. Polis, gözaltına alınanların ve operasyon düzenlenen 2 sinemanın isimlerini açıklamadı.
Haberin içeriğinde suç olarak vurgulanmaya çalışılan “gey ilişki” konusu dikkat çekici. Ancak bu haberdeki asıl suç unsuru “umuma açık yerde fuhuş yapmak” olmalı zira “eşcinsel ilişki” yasalar çerçevesinde suç olarak yer almıyor. Elbette, vazifeşinas polislerimiz bunu kabahatler kanununa dahil etmekte beis görmeyebilirler o ayrı.
Görev aşkıyla yanıp tutuşan polislerimizin vatandaşa biber gazı sıkmaktan fırsat bulduğu zamanlarda düzenlediği bu homofobik operasyon ise bizleri çok duygulandırdı zira İstanbul Emniyet Müdürlüğü sanırım her türlü asayişin berkemal olduğunu düşünüyor ki bu bölgeleri “kurtarmaya” karar vermiş. Umuma açık bir sinemada da olsa kendi rızası ile ilişkiye giren insanları mercek altına almak yerine bu değerli enerjilerini zorla ırzına geçilen veya tacize uğrayan kadınların alınıp satıldığı Laleli ve bilumum malum semtlerde harcamaları daha makbul. Ama demek ki bu aralar seslerini yükseltmeye başlayan eşcinsellerin başları ezilmeye karar verildi. Yoksa bu sinemaların ne amaçla kullanıldığını İstanbul’a bu kadar “hakim” olan emniyet müdürlüğü yeni öğrenmedi herhalde?
Her ne kadar gözlerden uzak bir köşede, karanlıkta, kimseyi rahatsız etmeden bu eylemi gerçekleştiriyor olsalar da umuma açık olarak kabul edilen sinemada fuhuş yapmak suçtur diyeceksiniz belki de. Bir sorun bakalım o adam neden o sinemada ilişkiye giriyor? Neden o sinemada “halt karıştırmaya” mecbur kalıyor diyelim ya da? Sosyal her türlü alanda o adamı dışladığınız için ya da onun cinsel kimliğini gün ışığında rahatça yaşamasına müsaade etmediğiniz için olmasın? Öyle uzaktan bakıp, “reziller, terbiyesizler” demek kolay. Neden bu adamlar ilk buldukları kör delikte birbirlerini bulmaya çalışıyorlar sizce?
Seçme şansı olsa, belki de o adam izbe bir sinema köşesinde can havliyle sevişmek yerine, beğendiği biriyle bir kafede –heteroseksüellerin özgürce yapabildiği üzere- samimi şekilde oturmayı, öpüşmeyi, yakınlaşmayı tercih ederdi. Konuya içeriden bakan biri olarak, çoğu eşcinselin aslında seksten önce sadece hemcinsiyle bir “yakınlığın” özleminde olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Avrupa’da ve birçok medeni ülkede geylerin kendilerini rahat hissettikleri, onlara özel saunalar, sinema salonları olması tesadüf değil. Onları kabul eden gey dostu konaklama mekanları da gün geçtikçe artmakta. Görünen o ki, bizim ülkemizde tersi yönde bir eğilim olan “eşcinsel avı” başladı. Belli ki birileri düğmeye bastı. Son 10 günde ortaya çıkan bu haberlerin tesadüf olması pek muhtemel
değil.
Ancak bu cadı avının zamanlaması pek de yerinde olmadı zira Haziran ayının 30’unda Onur Yürüyüşü ile LGBT’ler ne kadar “çok” olduklarının ne kadar “görünür” olduklarının altını çizecekler. Hem de on binlercesi aynı anda bağıra bağıra.
Hani emniyet illa ki bir av başlatmak istiyorsa, “Crusing-Devriye” filmindeki Al Pacino misali köhne sinemalarda aramızda gizli görevle gezinip -kendi homofobik deyimleriyle – “kestaneyi çizdirme” riskine girmelerine gerek yok zira biz hepimiz Onur Yürüyüşünde orada olacağız. Buyrun, sloganlarımızı dinlemeye, dövizlerimizi okumaya gelin. Hodri meydan!
Murat Renay