Cuma günü gösterime giren Ferzan Özpetek imzalı ‘İstanbul Kırmızısı’nın başrol oyuncularından Nejat İşler, son röportajında ölmeyi beklediği hastanede çekim yaptığını belirterek, "Daha ne olsun" değerlendirmesi yaptı. Hayat felsefesi hakkında sorulan soruyu ise "Ben dünyanın bir parçasıyım. Şurayla, burayla ve bedenimle sınırlı değilim" şeklinde cevapladı.
17 film, 20 dizi. 3 kitap ve 4 ödül sahibiolan Nejat İşler, hayatla ilgili acelesinin ölümü yakından görmekten kaynaklandığını belirtirken, hayatının bu döneminde kendini ‘şanslı’ hissettiğini söylüyor. HT Magazin'den Mehmet Çalışkan'ın röportajının tedayları şöyle:
Oyunculuk yapmak gibi emeli yoktu. Okulun tiyatro koluna girmesi tamamen derslerden kaytarmak içindi. Dersler kötü olunca elbette üniversiteyi de kazanamadı. Okulda kazandığı popülerlikle çay partileri düzenleyip para kazanıyordu ama taşıma suyla değirmen uzun süre dönmedi.
O gün 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nüydü. Taksim’de gezinirken bir afiş dikkatini çekti: “Tiyatro oyunları bugün bedava.” Hal öyle olunca girdi, ‘Danton’un Ölümü’nü izledi. Oyun bittiğinde kafasında tek bir düşünce vardı. ‘Ben neden bu işi yapmıyorum?’ Yaptı...
Kolay değil, sepsis hastalığını yendi. Taburcu olur olmaz kendini Bodrum’a attı. Hem kendine daha iyi bakabilmek hem de artık tanıyamadığı İstanbul’dan uzaklaşmak adına. Kaderin garip cilvesiyle, kendi ifadesiyle ‘ölmeye yattığı’ Bodrum’daki o hastanede oyunculuk yaptı.
“Amacım zamanı satın almak. Mülk edinmek gibi bir derdim yok. Sevmiyorum işte” diyerek elindekini olmayana dağıtmakla ünlenmiş İstiklal Savaşı kahramanlarından İpsiz Recep gibi neyivar neyi yoksa dağıtırken, “İnsanların mülk ve güç için en yakınlarına bile neler yaptıklarını gördüm” diyor Nejat İşler.
- ‘İstanbul Kırmızısı’nın hangi özellikleri size ‘Bu filmde ben varım’ dedirtti?
Projenin Ferzan’a ait olması... Ferzan Özpetek’le çalışmak istedim. Aslında kitap uyarlaması gibi yola çıkılsa da hazırlık ve set sürecinde Ferzan’ı daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Projenin noktasından virgülüne her detayı Ferzan’a ait olduğundan yol boyunca sette, çekim sırasında bile ‘Bu sahnede şunu yapalım’ dediği çok ana tanık olduk. Ferzan’la çalışmak güzel bir tecrübeydi.
- ‘İstanbul Kırmızısı’nın kadrosu bir filmi tek başına sürükleyebilecek isimlerden oluşuyor. Böyle bir kadronun siz oyuncular için avantajı nedir, dezavantajı nedir?
Hepsi arkadaşım. Arkadaşlarımla oynamayı severim. Filmde annemi Çiğdem Selışık Onat oynuyor. Evdeki hizmetliyi Serra Yılmaz, kâğıt toplayan adamı Rıza Kocaoğlu... Say say bitmez. Ferzan bir dünya hayal etti, hepimiz az ya da çok bu hayaline ortak olduk.
‘ARTIK İSTANBUL’U TANIMIYORUM’
- Çekimler başlamadan önce nasıl bir set ortamı hayal ediyordunuz, nasıl bir set ortamıyla karşılaştınız?
Son derece profesyonel bir ekiple çalıştık. Her şey şahaneydi...
- Ferzan Özpetek, İstanbul hakkında “Şehrin havasındaki belirsizlik duygusu, bir şehri kaybetmenin hissi, bunun neden ve nasıl olduğunun peşine düşmek beni çok etkiledi. ‘İstanbul Kırmızısı’ bu şehri yaşamış ve yaşatmaya devam eden insanların filmidir” sözlerini sarf etti. İstanbul için siz nasıl bir yorum yaparsınız?
Ben, kendi adıma, doğup büyüdüğüm ve her şeyimi borçlu olduğum İstanbul’u tanımıyorum artık. Yaşadığım mekânlar yok, beraber yaşadığım insanlar uzaklarda. Ben de uzakta olmayı seçtim... Geçmişini yaşatmaya çalışanlar da vardır mutlaka. Ferzan da filminde onlarla tanıştırıyor bizi...
- Ferzan Özpetek gibi bir değerin neden kendi ülkesinde değil de İtalya’da yönetmenlik yaptığını düşünüyorsunuz?
Türkiye’de daha faal çalışmaması Türk sinemasına neler kaybettiriyor sizce? Özgür ve rahat hissettiğin yerdir vatan. Bunun da coğrafyayla hiçbir ilgisi yok. Avrupa ve dünya sinemasına kafa atan birinden bahsediyoruz. Türk olduğunu da herkes biliyor. Daha yeni başlıyorum gibi geliyor. Ciddiyim...
‘ARKADAŞLARIMIN OLMADIĞI HİÇBİR İŞTE ÇALIŞMAM ’
- Oyunculuğunuzun en verimli döneminde gelen birçok teklifi kabul etmeyerek yeteneklerinizi sümen altı etmeniz kendinize ihanet etmek değil midir?
Önümüzdeki sene oyunculuktan para kazanalı 30 yıl olacak. Osman Seden’ler, Atıf Yılmaz’lar, Kartal Tibet’lerle başladım. Bir sürü işte, bir sürü ulusal, uluslararası yönetmenle çalıştım. Milyon tane set gördüm. Daha da göreceğim. Bir sürü arkadaşım oldu bu süreçte. Onların olmadığı hiçbir işte çalışamam. Buna jeneratör kamyonu da dahil...
- Kuvayi Milliye kahramanı İpsiz Recep misali sahip olduklarınızı olmayanlara veriyorsunuz. Geleceğinizle ilgili kaygı taşımıyor musunuz?
İnsanların mülk ve güç yüzünden en yakınlarına bile ne yaptıklarını gördüm. Azla yetinmeyi bilen bir kuşağın çocuklarıyız. Evde ailemden ne öğrendiysem onu uyguluyorum. Asıl kahraman beni büyüten ailem, komşular ve mahalle abilerimdir...
- Yaşama isyan eder gibi, sahip olduklarınızın tadını çıkarmak istemiyormuş gibi bir haliniz var. İsyankâr halinizin nedeni nedir?
Soğukta, gayet konforlu bir arabanın içinde, güvende ve sevdiğine giderken, yolun kenarında, kucağında bebeğiyle dilenen birini görüp, kafanı çevirip hayatına devam edebilir misin? Ben edemem...
‘DÜNYAYI DOLAŞMA HAYALİM VAR’
- Kurduğunuz hayallerin henüz genç yaşlarınızda gerçekleşmiş olması yaşama bakışınızda bir sorun yaratıyor mu?
Örneğin doyumsuzluk yaşıyor musunuz? Daha çok hayalim var. Uğraşıyorum. Hayal gücüm geniştir...
- Bir keresinde “Yarın ölecekmişiz gibi eksiksiz yaşamının peşindeyim” dediniz. Nedir bu aceleniz? Hangi eksikliklerin peşinden koşuyorsunuz?
Acelem, ölümü yakından görmekten. Yine böyle bir şey olur, hayallerimi gerçekleştiremem diye korkuyorum.
- Bundan sonraki hayatınız için hangi hayallerin peşinde koşuyorsunuz?
Çok şey var. Dünya çapında ses getiren bir tiyatro ekibi oluşturmak istiyorum. Spor ahlakına sahip, sadece kazanmayı değil, iyi oynamayı gözeten, rakibine saygı duyan sporcular yetiştirmek istiyorum. Bu işleri güvendiğim birilerine bırakıp, geciktirdiğim hayalimi, dünyayı dolaşma hayalimi gerçekleştirmek istiyorum.
- Bundan sonra hayattan neler bekliyorsunuz?
Birinin başarı öyküsünde katkım olsun istiyorum.
- Hayatınızın bu döneminde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Şanslı. Ölmeye yattığım hastanede çekim yaptık geçen gün. Daha ne olsun...
‘GÜZEL GÜNLER UZAK DEĞİL’
‘MUTLAK MUTLULUK...’
- Sizce mutlak mutluluk nedir?
Mutsuz olmaya alışma halidir...
- Hayatta neyi başarırsanız mutlak başarıyı elde ettiğinizi düşünürsünüz?
Bir kişinin hayatına olumlu bir etkide bulunursam...
‘SEKTÖRDEN UZAKTAYIM’
- Sizi aynı işi yapanlardan ayıran en belirgin özellikleriniz nedir?
Bunu iş arkadaşlarıma sormanız lazım...
- Günümüzde oyuncuların sektörel nedenlere dayalı en büyük sorunu nedir? Kendilerine dayalı en büyük sorunu nedir?
Sektörden epeydir uzaktayım. Sıkıntılar günü gününe değişir...
- Kendinizi güncellemek için nasıl bir metot izliyorsunuz?
Çok fazla film izliyorum.
‘BEN Mİ YOKSA ÇEVREMDEKİLER Mİ ÜNLÜ?’
- Şöhret sizi neden hiçbir zaman ilgilendirmedi?
Çocukluğumdan beri şöhretli bir tiptim zaten. Ayrıca şöhret sana değil, çevrendekilere geliyor daha çok. Onlar başa çıkamayınca dengen bozuluyor. Çevrendekileri de çok verimli seçemediğin muhakkak.
‘İMDAT DEYİNCE GELMEYENE ACIRIM’
- Zor bir zamanınızda ‘İmdat’ deyip yardım istediniz. Meslektaşlarınızdan ilk kim gelir?
Gelen çok olur da gelmeyene acırım.
- Zamanı geri sarabilseydik nelerin yaşanmamasını, nelerin özellikle yaşanmasını isterdiniz?
Çok şey var. “Yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim” diyen tiplerden değilim. Hatası da, sevabı da benim.
- Geçen yıllar size nelerin elzem olduğunu öğretti?
Sabır...
Nejat İşler’in başkanı olduğu Gümüşlük Gençlikspor, bu sezon Muğla Süper Amatör Ligi’nde ikinci sırada yer alıyor.