Nur cemaatinin "Yeni Asya" koluyla aynı adı taşıyan gazetede, 16 Nisan'da halkoyuna sunulacak anayasa değişikliği teklifine neden "Hayır" denilmesi gerektiği, Bediüzzaman (Çağın insanı) yakıştırması yapılan Said Nursi'nin sözleriyle anlatıldı. Açıklamada "Üstadımız 'Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim', 'Meşrutiyette şahs-ı mütehakkim değil, efkâr-ı amme hakimdir' ifadeleri ile tek adamlık anlayışını ve buna dayalı bir sistemi reddederken, 'Kuvvet kanundadır, şahıs hiçtir' diyor" ifadesine de yer verildi.
Yeni Asya'da "Neden hayır?" başlığıyla yayımlanan (13 Mart 2017) yazı şöyle:
16 Nisan’da halk oyuna sunulacak olan “cumhurbaşkanlığı hükümeti” paketinde öngörülen değişikliklerle ilgili olarak, konunun gündeme gelmesinden bu yana yayın kurullarımız ile sosyal ve siyasî komisyonumuzda, Risale-i Nur ölçü ve prensipleri esas alınarak yapılan müzakere ve istişarelerle belirlenip gazetemizde ifade edilen yaklaşım ve değerlendirmeler 4 Mart’ta olağanüstü toplanan umumî temsilciler heyetince ittifakla onaylanmış ve “hayır” tercihimizin gerekçesiyle kamuoyuna deklare edilmesi kararı da oybirliğiyle alınmıştı.
Neden hayır?
Çünkü:
Oysa getirilmek istenen düzen, “çift başlılığı önleme” iddiasıyla, cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında icra organını “tek adam” ekseninde olağanüstü yetkilerle çok fazla güçlendirirken, yasama ve yargıyı zayıflatıyor ve demokrasinin en temel esaslarından biri olan kuvvetler ayrılığı prensibini ciddî anlamda ihlâl ediyor.
Cumhurbaşkanlığı kabinesindeki CB yardımcıları ve bakanları doğrudan CB’na karşı sorumlu kılmak ve denetleme mekanizmalarını bertaraf etmek suretiyle, Meclisin hükümet üzerindeki denetimini büyük ölçüde ortadan kaldırıyor.
Son süreçteki hukuk dışı uygulamalarla zaten iyice dibe vurmuş olan yargı bağımsızlığını da, yeniden yapılandırılan Hâkimler ve Savcılar Kurulunun teşekkülünde CB ile onun kontrolündeki Meclis çoğunluğu belirleyici hale getirerek kalıcı bir şekilde berhava ediyor.
Halbuki Üstadımız
* “Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim,” “Meşrutiyette şahs-ı mütehakkim değil, efkâr-ı amme hakimdir” ifadeleri ile tek adamlık anlayışını ve buna dayalı bir sistemi reddederken, “Kuvvet kanundadır, şahıs hiçtir” diyor.
* Adaleti meşrutiyetin, yani demokrasinin üç temel prensibinden biri olarak tanımlıyor ve mahkemelerin hiçbir tesir altında kalmadan, hiçbir tarafgirliğe girmeden münhasıran adaleti tesis ve tecellî ettirmekle vazifeli olduğunu söylüyor.
* Milletvekillerinin de hür olması ve hiçbir tesir altında kalmadan vazifelerini yapmaları gereğini vurguluyor.
* Özellikle çağımızda devleti ancak “milletin kalbi” hükmündeki Meclisin, “ümmetin fikri” makamındaki meşveretin ve medeniyetin kuvveti olan fikir hürriyetinin taşıyabileceğini söylerken; “Hükümet Meclisin emrinde ve hizmetindedir” diyor.
“Hayır” tercihimizi ana hatlarıyla ve özet olarak bu gerekçelere dayandırırken, konuyu bütün boyut ve detaylarıyla ihata eden geniş izahları, hazırlığı içinde olduğumuz ve mümkün olan en kısa zamanda çıkarmaya çalıştığımız broşürümüze havale ediyoruz.