İşte o yazı..
Bir cinsel istismar daha...
Üstelik yine bir okulda geçiyor...
Yine sanık bir öğretmen... Ve yine küçücük kızlar kurban...
9-10 yaşlarında...
Aynen İzmir Menderes’te olduğu gibi...
Bu sefer Van’ın Edremit ilçesinde...
Şöyle bir korkunç tabloyu getirin gözünüzün önüne, külotlu çorabı yarıya kadar inmiş bir kız çocuğu, dehşet içinde okulun koridorunda koşuyor...
Kaçıyor...
Kimden?
Ona cinsel tacizde bulunan ve külotlu çorabını indiren öğretmeninden...
Bu nasıl bir rezilliktir!
Nasıl bir iğrençliktir!
Bu olayla, o okulda süregelen bir cinsel istismar vakası ortaya çıkıyor.
Burada sorun, bu tür suçlara hukukun nasıl yaklaştığı...
Sıradan bir dokunma, temas gibi aldıklarında, suçu basit bir “sarkıntılık” olarak değerlendiriyorlar, o zaman de ceza çok hafifliyor ve iğrenç sapıklar yırtıyor.
Bu neden böyle oluyor?
Çünkü “Bu çocuklar bakire!” deniyor, “Duhul gerçekleşmemiş...” deniyor.
Oysa orta sistematik bir şekilde devam eden, ağır bir cinsel saldırı söz konusu! Duhul dışında da her şey yapılmış! Bu sanıkların en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor!!!
Bana dava, Van Kadın Derneği VAKAD aracılığıyla Avukat Müjde Tozbey Erden’e geliyor, ben de kendisiyle röportaj yaptım.
Hep birlikte bu davanın da takipçisi olalım...
CİNSEL İSTİSMARI SARKINTILIĞA ÇEVİRİYORLAR
Van’ın Edremit ilçesinin bir ilköğretim okulunda yaşanan cinsel istismar rezilliği nedir?
Sormayın...
Gerçekleştiren yine bir öğretmen mi?
Ne yazık ki evet! 20 yıllık bir öğretmen. Kız çocuklarını okul bitiminden sonra etüde alıyor, eteklerini kaldırarak kucağına oturtuyor, külotlu çoraplarını ve iç çamaşırlarını indiriyor, türlü türlü iğrençlikler yapıyor. Dikkatinizi çekerim, bunlar da aniden bir temas ya da dokunma değil, sürekli olan şeyler. Pek çok çocuğa yaptığı söyleniyor...
Felaket...
Evet. Ama şikâyet etmeye sadece iki kız çocuğu cesaret etti. Biri de benim müvekkilim, 9 yaşındaki bir kız çocuğu.
Ailesi ne diyor?
Çok üzgün ve şaşkınlar. Çünkü söz konusu öğretmen tahliye edildi! Ama aile sonuna kadar gitmeye niyetli. Maddi durumu iyi olmayan bir aile. Anne-baba boşanmış. Baba terzilik yapıyor. Çok temiz ve onurlu insanlar. Söz konusu öğretmen de bu aileyi yakinen tanıyor. Aile bağlarının kopmuş olduğunu fark ettiği için de kızlarını kötü emellerine alet edebileceğini düşünmüş olabilir. Terzilik yapan babaya gidiyor. Pantolon paçasını diktirirken, kızının okul durumunu sorup, okul sonrası ona özel ders verebileceğini söylüyor, karşılıksız. Baba da “Nasıl olsa aynı sitede oturuyoruz, hocayı da tanıyoruz!” diye kabul ediyor.
Kızın kendi öğretmeni değil yani?
Hayır. Ama o okulda öğretmen. Aynı şeyleri, gözüne kestirdiği bir başka kız çocuğunun da ailesine söylüyor. O aile de teklifi kabul edince, ikisini okul sonrası etüde alıyor. Kızların ifadelerinde anlattıkları korkunç. “Ders verirken kapıyı kilitleyip, külotlu çorabımızı, külotumuzu indiriyordu...”
İğrençlik!
Evet. Ama bizim kanunumuzda şöyle bir sorun var. “Cinsel istismar”, sadece çocuklara karşı işlenen bir suç. O suçta da “duhul olup olmaması” farkı olduğu gibi, temasların sürekliliğiyle ilgili de bir fark var. Üç ayrım var. Ben bunu özellikle durumu anlayın diye anlatıyorum. Mesela, memeleri okşamak sarkıntılık olarak sayılıyor. Ama bu eylemin sürekliliği olursa, “cinsel istismar” olarak kabul ediliyor. Yani daha ağırlaştırılmış bir şey oluyor. “Duhul” söz konusu olursa, en ağrı oluyor. Ama maalesef, bizim ülkemizde, duhul olmayınca, kızlar, bakire çıkınca, doğrudan tüm hâkim ve savcıların bakış açısı, “Aaaa bu basit bir sarkıntılıktır!”a dönüşüyor. Oysa değil! Benim sürekli davalardaki kavgam da bu. Hele bu davada söz edilen kesinlikle basit bir sarkıntılık değil! Sürekliliği olan bir şey. Adam bunu planlıyor, kızları seçiyor. Sürekli derslere çağırıyor. Her defasında dokunuşlar ve temaslar var. Ve bütün bunları kendi cinsel hazzı için yapıyor...