Abone Ol

O yazıyı Sezen Aksu değil çevresinde benden nefret eden biri yazdı

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Sezen Aksu ile bozulan dostluğuna dair Haber Global'de çarpıcı açıklamalar yaptı.

O yazıyı Sezen Aksu değil çevresinde benden nefret eden biri yazdı

2004 yılında Hıncal Uluç yazdığı bir yazısında, yakın dostu olan Sezen Aksu'nun  estetiklerle ve botoks iğneleriyle yüzünü bozduğunu ileri sürmüştü. Bu yazı ikilinin dostluğunun sonu oldu..

Sezen Aksu, ünlü gazeteciye sert tepki gösterdi.. Resmi internet sitesinde yüz deformasyonunun estetikten değil geçirdiği ölümcül ‘Coushing sendromu’ndan kaynaklandığını belirten Aksu, Uluç’u zalimlikle, samimiyetsizlikle suçlayarak 25 yıllık dostluğun bittiğini ilan etti.

Haber Global'de 40 programına konuk olan ve Jülide Ateş'in sorularını yanıtlayan Hıncal Uluç, Sezen Aksu'yla yollarının ayrılmasına neden olan yazıyla ilgili konuştu.

O yazıyı Sezen Aksu değil, çevresinden bir grubun benden nefret eden elebaşısı yazdı..

İŞTE O VİDEO

İŞTE SEZEN AKSU'NUN O YAZISI:

‘Sen zalim bir insansın Hıncal. Bilen bilir, ne kadar canım yanarsa yansın, ne denirse densin, ne olursa olsun konuşmak, cevap vermek adetim değildir. Bu kadar sert ve zor bir dünyada kişisel sıkıntıların kamuoyu önüne taşınmasını ayıp bulurum. Hırsın, öfkenin; insanın ahlakını değiştirmesine izin vermemenin erdemine inanırım. Kelimelerin gücünü, istenilirse ne kadar zehirli, kıyıcı, mahvedici olduğunu, üstelik bunun en alasını, en acıtanını yapabileceğini bilen biri olarak hiçbir şey için, hiç kimseyi kırıp dökmeye değmeyeceğine bütün kalbimle inanırım.

Ama sen zalim bir insansın Hıncal. Arkadaşlığımız niye bitti biliyor musun?

Senin ikili ilişkilerde de vazgeçemediğin iktidar tutkusuyla, gücünü sınamak için icat ettiğin uyduruk küslük oyunlarına geldiğim için değil. Orta sınıf ahlakıyla yetişenlerin çok iyi bildiği o vefa duygusuyla, bana benzemeyeni de sevebilmeyi, anlayabilmeyi değerli addederek, 25 yıla yakın sürüklediğim bu arkadaşlıkta hep içime sinmeyen, önceleri adını koyamadığım, içten içe hep rahatsızlık veren tuhaf bir sezginin; sonunda, bana rağmen pembe balonu patlatması yüzünden...

Sen en büyük harfler, en iri kelimeler ve büyük kahkahalarla gereğinden fazla sevgiden, iyilikten, dostluktan, sadakatten bahsederken çıkardığın gürültünün bana, hiç durmadan babamın, ‘İnsan en fazla kendinde olmayandan söz eder’ cümlesini hatırlatmasına engel olamadığım için. Sonunda bir reklam filmi hizmetine sunulan o kocaman kahkahayı, bir türlü sahici bir gülüşe benzetemediğim, insanın içine neşe yerine niye korku saldığını bir türlü keşfedemediğim için.

‘Hıncal, ne olur yazma beni köşende’ diye her rica ettiğimde; ‘Bu ülkede seni seveni severler. Çok tepki aldığım zamanlarda patlatıyorum bir Sezen Aksu, ortalık süt liman’ diyebilecek kadar pişkinleşebildiğin için...

Dört yıldır ölümcül bir hastalıkla uğraştığımı, bu hastalığın adının ‘Coushing sendromu’ olduğunu, en önemli belirtisinin kortizona bağlı aşırı yağlanma nedeniyle ‘moon face’ yani ‘ay yüz’ olduğunu ve bel-baş arasında yağ yastıkçıkları tabir edilen geçici doku deformasyonları oluşturduğunu, hastalığımın neredeyse tamamen geçtiğini, bu süreç içinde değil estetikçiye, dişçiye bile gitmemin yüzde yüz yasak olduğunu bildiğin halde, bu durumu başka türlü kullanabilecek kadar şeytanına yenildiğin için...

Benim hiç kimseyi kandırmaya kalkışmayacak kadar akıllı ve saygılı biri olduğumu unuttuğun için... Son olarak ‘zalimin meclisinde oturan da zalimdir’... Zalimin meclisinde oturmak istemediğim için...

Bunları neden yazdığımı daha iyi anlayabilmen için küçük bir hikaye ile tamamlıyorum yazımı:

Bir leylek, kendine yuva yapmak için yer arıyormuş. Epey bir bakındıktan sonra pek ünlü bir alimin evinin bacasına yapmış yuvasını, hem de bir şeyler öğrenirim diyerek. Bunu gören alim, ‘Vay sen benim bacama nasıl yuva yaparsın’ diyerek, büyük bir hiddetle, taş ve sopayla saldırmış leyleğe. Leylek zar zor canını kurtarmış ama kaçarken isabet eden taşlarla bir bacağını kırmış. Leylek adalete inanırmış. Mahkemeye vermiş alimi. Ve kazanmış davayı. Kadı, alimin de bir bacağının kırılmasına karar vermiş. Leylek itiraz etmiş hemen, ‘Aman Kadı efendi, lütfen ayağını kırmayın, kavuğunu alın yeter’ deyince, Kadı sormuş, ‘Neden?’ Leylek cevap vermiş, ‘Kavuğunu alın ki, başkaları da zalimi alim sanıp kırılmasın.’