Adnan Oktar yapılanmasına karşı başlatılan operasyon kapsamında gözaltına alınan örgütün kilit isimlerinden Oktar Babuna'nın annesi Milliyet'e konuştu. Anne Lütfiye Semin Babuna'nın ifadeleri örgütle ilgili yeni detayları da gözler önüne seriyor.
'Ne yaptıysak kurtaramadık"
Çocuklarını ve torunlarını Oktar'ın elinden kurtarmak için yıllardır mücadele veren anne Babuna'nın ifadeleri şöyle:
"4 kızım bir oğlum var. Kızım Mihrinaz Tuba Babuna iktisat fakültesinde öğrenciyken kamuoyunda 'Adnan Hoca' olarak bilinen kişinin müritleri tarafından kandırılarak bu topluluğun içine girmiş. Önceleri bunu fark edemedim. Farkettiğim de ise oradan ayrılması için her türlü baskıyı yaptık. Kızım bir süre sonra eve gelmemeye başladı. Nerede kaldığını sorduğumuzda arkadaşlarıyla ev tuttuğunu söyledi. Ancak adresini söylemedi. Evlerde toplanıp dini kitaplar okuduklarını söylüyordu. Kızımı kurtarmak için mücadeleye başladım. Ancak kızı oradan alamadık. Kızım mezun olduktan sonra Adnan Hoca grubunun evlerinde kalmaya başladı. Eve 2-3 günde bir geliyordu. Daha sonra daha da seyrekleşmeye başladı."
"Kızımı kurtaracakken hepsi gitti"
"Adnan Hoca, kızımı kullanarak diğer çocuklarımın tamamını yani oğlumu ve diğer 3 kızımla birlikte torunumu da topluluğun içine çekti. Halen 4 kızım, oğlum ve torunum bu yapının içinde. Kızım eve geldiğinde yanında iki kız arkadaşı da kendisine refakat ediyordu. Kızımla konuşur da fikrini değiştiririz diye sürekli olarak gözetim altında tutuyorlar. Oğlum Ahmet Oktar Babuna iyi eğitim görmüş, çok başarılı bir beyin cerrahıdır. Ancak bu insanların içine girdikten sonra mesleğini yapmadı. Babası mesleğini yapması için birçok imkan sunduğu halde kendisi 'Adnan Oktar yap derse yaparım' diyerek kabul etmedi."
"14 dükkân gitti"
"Kızım ile eve gelen arkadaşları ile aralarındaki konuşmalar esnasında anne babaya sevgi göstermenin Allah'a şirk koşmak olduğunu iddia ediyorlardı. Kızlarım da bu şekilde kandırılarak bizden koparıldı. Ayrıca kızlarım ve torunlarım üzerine kayıtlı bütün mal varlıklarını Adnan Hoca'ya ait vakfa devrettiler. BAV Vakfı'nın prensiplerinin Türk aile düzenine uymadığını gördüm. Mesela askerlik görevinin lüzumsuz bir zaman kaybı telakki edilerek çeşitli yollardan tehir ettirildiğini ve sonunda paralı veya kısa dönem olarak yaptırıldığını ailenin ahlaki değerlerinin hiçe sayıldığını, sevmedikleri kişilere yapılan iftiraların olağan sayıldığını biliyorum. Eşim Cevat Babuna yıllar önce Merter'de satın aldığı bir arsanın satışından 14 dükkan çıkmıştı. Bu dükkânları her çocuğa 2.5 olmak üzere paylaştırmıştı. Ancak çocuklar gruba girince bu dükkanların tamamını dolaylı yollardan BAV'a devrettiler. Ayrıca kızım ölen kocasından kalan Ataköy'deki daireyi, Beykoz'daki çiftlik evini, iki adet otomobilini ve bütün nakit varlığını vakfa devretti."