Oktar’ın bu iki yapıdaki gücünü FETÖ’nün etkisine benzeten Eğin, medyanın Adnan Oktar’ı bir eğlence unsuru gibi gösterdiğini dile getirdi.
Habertürk.com'da bugün (17 Temmuz) yayınlanan yazısının ikinci kısmında kendi gazetecilik geçmişinde yayınlanmayan tek söyleşiyi, Adnan Oktar’ın örgütünün –henüz 18 yaşındayken- şantaj görüntülerini basına dağıttığı Ebru Şimşek’le Radikal için yaptığını belirten Eğin, örgütün hedef aldığı gazetecilerden birinin o dönemde aynı gazetede yazan Parihan Mağden olduğunu da ekledi.
Buradan yola çıkarak gazetenin Adnancıları deşifre etmesinin ‘doğal bir refleks’ olması gerektiğini düşündüğünü de söyledi.
Adnancıların ve FETÖ’nün ardından bugün ‘kim bilir kimlerin’ medya üzerinde etkisi olduğunu ifade eden Eğin devam etti: ‘’Dokunmamak, uzaktan izlemek her zaman daha konforlu bir pozisyondur.’’
"Hem beni, hem gazetemi korumak için..."
Yazarın ‘’Medya tarihine dipnot’’ başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Nedenini hiçbir zaman bilemedim ama bugüne kadar yaptığım tek bir söyleşi yayımlanmadı: 2003’te Radikal’e Ebru Şimşek’le Adnancılar hakkında konuşmuştum. Örgütün, daha 18 yaşındayken şantaj görüntülerini çekip basına dağıttığı bir genç kadın olarak isim yapmıştı Şimşek. Sonradan kamuoyunda Adnancılar’a karşı tek başına mücadele etmesiyle dikkat çekmişti.
Buluştuk, konuştuk, kaseti çözdüm ama basılmadı.
Oysa Adnancılar’ın hedefe koydukları, hakkında fakslar yolladıkları isimlerden biri de Radikal yazarı Perihan Mağden’di. Gazetenin Adnancılar’ı deşifre etmesi doğal refleksi olmalıydı. O yüzden de bu sansür bana hep garip geldi.
Belki nedeni “Aman bulaşmayalım bunlara”ydı. Hem beni, hem gazetemi korumak için…
Doğrusu, bugünden bakınca keşke çarpışsaymışız diyorum. Ama dönemin şartlarında bunun çok mümkün olmadığını da bir şekilde anlıyorum.
Tabii bir de medyanın büyük bölümünün korkak ve çekingen olduğu gerçeği var. Dün Adnancılar, sonra FETÖ, bugün kimbilir kimler… Dokunmamak, uzaktan izlemek her zaman daha konforlu bir pozisyondur.
Yazının tamamını şuradan okuyabilirsiniz.