Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in yaptığı paylaşımların "yazarı kışkırttığını" belirterek "Herkes gibi ben de Sedat Peker videolarını, tweet’lerini takip ettim ve bu tweetlerin, videoların yaşadığı dünyayı hayal ettim. Sedat Peker’in dile getirdiği rezaletleri bir ailenin içine koyarsam işte buradan bir roman çıkabilir" dedi. Pamuk, Rize'deki sel felaketinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın vatandaşlara çay fırlatmasına da atıfta bulunarak,"Böyle bir felaket sırasında otobüs kapısından çay atarak öfkeli kitlelerin yatıştırılacağını sanmak da yanlış, hatta tuhaf" dedi.
Bianet'ten Nadire Mater'e konuşan Pamuk, "Yazarı neler kışkırtır" sorusuna, "Her şey yazarı kışkırtır. Ben kışkırtma yerine ilham derdim. Kışkırtma deyince hemen siyasi bir şey anlaşılıyor, şart değil tabii. Tabii ki siyasal şeylere de yetişmek isterim. Ya da mesela bir yerde yangın haberi okurum, eski Osmanlı döneminde yangında geçmiş bir roman düşünmeye başlarım ya da geçenlerde herkes gibi ben de Sedat Peker videolarını, tweet’lerini takip ettim ve bu tweetlerin, videoların yaşadığı dünyayı hayal ettim.
Bu korkunç olayları olağan kabul eden aileleri, insanları ya da sabah kalkıp bütün aile bunu izleyen insanları... Kötü insanlar değil, sizin bizim gibi normal insanlar hayal ettim. İşte bir roman düşünmeye başlıyoruz. Bütün aile bir sabah kalkıp video izleyecek. Böyle şeyler kışkırtır insanı ama sonra biraz düşünürseniz, yok bunlarla ilgili hemen bir roman yazmak istemem, çünkü güncel olur, o güncellikte geçip gider üç gün sonra, bu sefer sizin romanınız havada kalır. Güncel şeyi fazla kovalamam. Her şey kışkırtır beni" yanıtını verdi.
"Çay atarak öfkeli kitlelerin yatıştırılacağını sanmak yanlış"
Pamuk, "Felaketler sizi niye ilgilendiriyor?" sorusuna şu yanıtı verdi.
"Çünkü insan hayatını ve acılarını anlatmaya elverişli bir ortam oluşuyor. Siyaset yoğunlaşıyor, tarihi dönüşümler oluyor. Devletin bir şeyler yapması beklenen bir güç olarak ortaya çıkması. Ya da çıkmaması... Bu felaketi önlemeyen, yetersiz kalan, yalnızca yaraları saracağını vaat eden devlete, iktidardaki siyasilere haklı bir öfke oluştu.
“Neredesiniz!” ünlemi çok haklı bir soru. Uçaklar niye vaktinde yetişmedi? Üstelik geçen yıl da –daha küçük ölçüde de olsa- benzeri orman yangınları yaşandı, herkes niye uçaklar çalışmıyor-yok dedi.
Böyle bir felaket sırasında otobüs kapısından çay atarak öfkeli kitlelerin yatıştırılacağını sanmak da yanlış, hatta tuhaf.
Mevcut iktidarın beceriksizliğini kabul etmek, hafife almak zor. Öte yandan felaketten siyasi fayda ummuyorum. Ben BBC’de, diğer haber sitelerinde evleri yanan Manavgat köylüleriyle, diğerleriyle yapılan röportajları uzun uzun seyrettim. Herkes gibi bir suçluluk ve öfke duydum. Bir çaresizlik hissettim."