Şahane müzik adamı, Canan’ın ve Kenan’ın abisi, Ece’nin eşi, Arya, Lila ve Elya’nın babası, başta annesi Serpil Teyze olmak üzere tüm ailesinin gözbebeği, gecelerin ve kulüplerin yakışıklısı, benim şen kahkahalı arkadaşım Ozan’la Bodrum’dayız.
Dört prensesin yanında pek havalı,
pek gururlu. Bayılı-yorum bu aileye...
Ozan’ın müziğe kattıklarına, sektördeki yeniliklerin başını çeke çeke aldığı tüm risklere kocaman bir bravo.
Eşi Ece ne kadar zarif ve ne kadar özel...
Ozan’la ilgili tüm
dedikodulara inat
gülümsüyor ailesine sımsıkı sarılıp.
Kızlar bizim için bayramlıklarını giydiler... Üç oğlumla beraber, üç kızı olan Doğulu ailesi ile ilerisi için şahane hayallerimiz var...
Ozan’ın Demet Akalın’la yaptığı “Kulüp” şarkısı tüm mekanları sallayadursun, ben mutlu bayramlar diliyorum herkese...
◊ Tanışma hikayenizden başlamak istiyorum. Nasıl kesişti yollarınız?
- Ece Doğulu: Bizi yakın arkadaşım İdil Fırat tanıştırdı. Ozan’la ilk kez kuliste tanışmıştık. Sezen Aksu konseri için Bursa’ya geldiler. Ben Bursalıyım. O zamanlar lise 2’nci sınıftaydım. Onlarla birlikte turneye gittik.
- Ozan Doğulu: Sezen bana İdil ve Ece için “Bu kızlar bizimle turneye gelecek” dedi. “Efendim?” dedim. Tatil amaçlı bizimle turneye katıldılar. “Yandık!” dedim içimden.
- Ece: Biz çok keyif almıştık, niye öyle diyorsun? (Gülüyor)
◊ Flört döneminiz ne kadar sürdü?
- Ece: 3-4 sene flört ettik.
- Ozan: Ece 18 yaşına girdiği gün evlenme teklif ettim.
◊ İnanamıyorum! Ece hemen kabul ettin mi?
- Ece: Evet. 19 yaşında evlendim, 20 yaşında da Arya’yı doğurdum.
◊ Ece, Ozan gibi bir adamla evli olmak zor mu? Birlikte çok güldüğünüzü düşünüyorum gerçi...
- Ece: Evin içinde çok güldüğümüz doğru. Çocuklarla olan düzenle Ozan’ın iş hayatı ve onun getirisi zor olan kısım. İşin içinde çok fazla iş kolu var, neyse ki çocuklar bunun keyifli kısmına şahit oluyor. Evin içinde müzik olması onları besliyor. Öte yandan kendilerine ait bir düzenleri var. Evde sanatçı bir baba olduğu için tatil günlerinin ve uyku saatlerinin ters olmasına alışkınlar. Sanki her baba öyleymiş gibi...
◊ Bence sen de sabırlı bir kadınsın...
- Ece: Evet. Sabrı yüksek biriyim.
- Ozan: Yüksekti. Her güzel şeyin bir sonu var dermişim! (Gülüyor)
- Ece: Bugün saydım, 75’inci kişisel gelişim kitabımı okumuşum. (Gülüyor)
- Ozan: Benim okumama gerek kalmıyor. Bir tişört var, üzerinde “Benim Google’a ihtiyacım yok, karım her şeyi biliyor” yazıyor. Ece de benim Google’ım.
◊ Ozan çocukların okul toplantılarına gidebiliyor mu?
- Ece: Hayır.
- Ozan: Nasıl hayır? Kaç kere gittim toplantılara...
- Ece: Evet ama onlar yıl ortası ya da sene sonu gösterileriydi. O da çok erken saatte değilse...
- Ozan: Veli toplantıları genellikle cumartesi günleri erken saatte oluyor. Ben de çoğu zaman konser nedeniyle şehir dışında oluyorum. Toplantıları hafta içine alın diyorum, almıyorlar. Ben çoğunlukla okul çıkışlarına onları almaya gidiyorum.
◊ Çocukların müzikle arası nasıl?
- Ece: Arya piyano dersi alıyor. Bale ve resim de yapıyor. Genlerinde müziğe yatkınlık var. Ama babaları kadar disiplinli bir müzisyen olurlar mı... Öyle bir durum şu anda görünmüyor.
- Ozan: Ben Arya’dan daha küçük yaştayken günde 4-5 saat piyano çalışırdım. 6 yaşında yılın sanatçısı ödülünü almıştım. Konservatuvara 4 yaşında girdim. Merdivenleri çıkamıyormuşum. Emekliyormuşum sınıfa gitmek için. Arya’nın yaşında virtüözdüm. 6 yaşında Spor Sergi Sarayı’nda 5 bin kişiye piyano çalıp şarkı söylemiştim.
◊ Ailede bir tek kız kardeşin Canan’ın müzikle ilgisi yok sanırım...
- Ozan: Aslında var. O da konservatuvara girdi ama sonradan çıktı. Bale yaptı, ona da devam etmedi. Belki de sevmedi. Sonra modaya sardı. Kıyafet tasarladı. Onu da bıraktı. Şimdi çocuğu oldu; Ozan Can.
◊ Aa tebrik ederim... Adını Ozan Can mı koydular?
- Ozan: Aslında adı Can ama ben Ozan Can diyorum. Annesi ve anneannesi de Ozan Can diyor.
BENİM ÜÇ KIZIM OLACAK DEMİŞTİM
◊ Üç kızın da bu adama âşık mı?
- Ece: Üçü de çok âşık.
- Ozan: Kız çocuğu dünyanın en güzel şeyi. Onlar benim aşklarım.
◊ Bir çocuk daha düşünüyor musunuz?
- Ece: Hayır.
- Ozan: Ece de ben de üç kardeşiz. Biz daha flört döneminde üç çocuk yapacağız dedik. Planlamış gibi olduk.
- Ece: Ozan başından beri “Benim üç kızım olacak” diyordu.
- Ozan: İstedim ve Allah verdi sayende.
BAYRAMLARDA KENAN’LA YENİ AYAKKABILARIMIZI BAŞUCUMUZA KOYARDIK
◊ Çocuklarımız bizim yaşadığımız bayramları maalesef yaşayamıyor. Sizin çocukluğunuzda bayramlar nasıl geçerdi?
- Ozan: Kenan’la birlikte yeni ayakkabılarımız başucumuzda uyurduk. Ranzada yatardık ve kıyafetlerimizi yanımıza koyardık. Sabah uyanır, bayram şarkıları söylerdik heyecandan. Benim çok sevdiğim bir aile adetimiz var. Her bayramda mümkün olduğu kadar kalabalık oluruz. Yaklaşık 30-40 kişi. Yaşı en küçükten en büyüğe göre diziliriz. En küçük el öpe öpe en büyüğe gelir ve onun elini öper. Sonra devam edilir. Mutlaka bayram harçlığı verilir. Her bayramda bunları yapmışızdır.
◊ Çocuklarınız bayramlara nasıl bakıyor?
- Ozan: Onları da alıştırmaya çalışıyoruz. Az önce bahsettiğim adetimizi çok sevdiğimiz için şimdi onlarla da yapıyoruz.
- Ece: Ben de Ozan’ın bahsettiği gibi bayramları yaşadım. Belki de geleneksel olarak bunu yakalayan son kuşağım. Ailemiz, aile büyüklerimiz hep bir arada olurduk. Kalabalık aile duygusunu çok yaşadım. Galiba bu yüzden bunu çocuklarımıza empoze etmeye çalışıyoruz. Çocuklar bayramın önemli bir şey olduğunu artık anladılar. Bayramlarda Ozan’ın genellikle işi olduğu için tatile gitmiyoruz. Bu da işimize geliyor.
◊ Yazları devamlı Bodrum’da mı kalıyorsunuz?
- Ece: Evet. Yazları Bodrum’dayız. Ozan konserlere gidip geliyor.
TÜRKÇE MÜZiK DiNLEMEYi SEVMiYORUM
◊ Müzikle olan ilişkini nasıl tarif edersin? Sen Kenan’la çalışan, Sezen’in orkestra şefliğini yapan, birçok aranjeye imza atan bir gizli kahramanken birdenbire sahneye çıktın...
- Ozan: Gizli kahraman hep sahnedeydi aslında. 5 yaşından beri sahnedeyim. Ama dediğin gibi ikinci adamlık gibi. 1990’ların sonlarında DJ aletlerini merak ettim. Oyuncak gibi geldi. Bir şeyler denemeye başladım. Tiesto’yu izleyince çok etkilendim. Şarkı söylemiyor, istediği şarkıları çalıyor ve arkada da bir şov dönüyordu. Adam rock star gibi. Buna katılsam mı diye düşündüm. Ben aslında piyanistim. Piyanist doğdum ve piyanist öleceğim. Bu işe sardıktan sonra bir süre hep yabancı müzikler çaldım. Hayatımda hiç Türkçe şarkı dinlemedim. Dinlemeyi çok sevmiyorum.
◊ Peki, o zaman nasıl bu kadar popüler şarkılar yapabiliyorsun?
- Ozan: Yapmayı çok seviyorum. Yaparken de çok eğleniyorum. Binlerce kez dinliyorum o şarkıları. Yapmayı seviyorum, çalmayı da. Ama dinlemeyi sevmiyorum.
◊ DJ’likte çıkış noktan ilk albümün mü oldu?
- Ozan: 2010 senesinde ilk albümü yaptım. Herkes benden Türkçe müzik istiyordu. İlk çıkış, Sıla ile yaptığımız “Alain Delon”du. 7-8 sene değişik yerlerde DJ’lik yaptım. Hep yabancı şarkılar ve house müzikler çalıyordum. Ben bunları çalarken “Sen Ozan Doğulu’sun, neden Tiesto çalıyorsun” gibi şeyler söylendi. O zaman bende bir şeyler uyandı. İnsanların benden beklentisi farklıydı. Arya yeni doğmuştu ve bana ilham verdi. O zamanlar Ufuk’la (menajeri Ufuk Ergin) yeni çalışmaya başlamıştık. Ona “Ben bu işi zevk için yapıyorum ama bunu meslek haline getirmeyi de düşünüyorum” dedim. O da bana destek verdi. Sonra bir albüm yapmaya karar verdik. O sırada ben Ajda’nın “Bir Garip Yolcuyum” yorumuna remiksler yapıp kulüplerde çalıyordum. Nasıl sonuç alacağını merak ediyordum. Çok iyi sonuç aldı.
◊ Bu sırada sen Kenan’la, Sezen’le, Ajda’yla ve arada ben dahil birçok sanatçıyla da çalışıyorsun. Böyle bir trafiğin içinde kendine bir de kariyer kuruyorsun...
- Ozan: Aslında niyetim bu değildi. Etnik-senfonik müzik yapmak istiyordum. Hatta henüz çıkarmadığım 14 senelik bir albümüm var. Sonra DJ’lik hoşuma gitti. Gece hayatını seviyorum. Gençlerin hoplayıp zıplaması çok hoşuma gidiyor. Bu açından Türk müzik endüstrisi için güzel bir proje öncüsü olduğumu düşünüyorum.
◊ Sektöre baktığında çok hızlı bir tüketim olduğunu düşünüyor musun?
- Ozan: Kesinlikle öyle. Fast food gibi. Ama aradan bazı şarkılar sıyrılıyor. 10 senedir çaldığım şarkılar var.
◊ Hangi şarkılar onlar?
- Ozan: “Kaybolan Yıllar”, “Dağılmak İstiyorum”, “Uzun Lafın Kısası”, “Alain Delon”, “Namus”, “Güzeller İçinden”, “Meyhaneci”... Bu yarattığımız konsept endüstri için de güzel oldu.
◊ Bengü, Ece Seçkin, Sıla uzun yıllar sizinle çalışan ve yanınızdan çıkan şarkıcılar. Başka var mı bilmediğimiz isimler?
- Ozan: Bir tek Ece vokalistimiz değildi. Mesela Ferhat Göçer’in ilk üç albümünü ben yaptım. İlk çıkış şarkısını yaptığım çok isim var. Kenan, Çelik, İzel, Yıldız Tilbe, Ege...
2 bin 834 tane kayıtlı şarkı var.
◊ Kenan bugüne kadar sana hiç “Ranzadan beri seninle beraberim, şiştim artık biraz ayrılalım” demedi mi?
- Ozan: Beraber karar verdiğimiz ve birlikte çalışmadığımız şarkılar oldu.
ALBÜM YAPAN ARANJÖRLER BANA TEŞEKKÜR ETTİ
◊ Aranjörlerin albüm yapması rekabeti de artıran bir şey, değil mi? Birçok ünlü aranjör albüm yaptı son yıllarda...
- Ozan: Valla hepsi arayıp “Ne güzel bir şey buldun” diye teşekkür etti. Biri de “Abi parasızdık, nasıl para kazanacağımızı gösterdin, Allah razı olsun” dedi. Sanatçı açısından da güzel oldu.
◊ Hangi şarkıyı kimin okuyacağına nasıl karar veriyorsun?
- Ozan: Mesela “Alain Delon”u yaptım diyelim. Bunu kim iyi söyler diye düşünüyorum. Aklıma Sıla geliyor. Sıla’yı arıyorum. “Tamam” diyor doğru fikirse.
Bir şarkı için üç kişiyi aradığım da oldu. İkisi “Bu şarkıyı sevmedim” dedi. 180 milyon tıklanan “Hoşuna mı Gidiyor”dan bahsediyorum. Öyle şeyler de başımıza geldi.
Bazen tam tersi de oluyor. Mesela Bahadır Tatlıöz birçok şarkı yolladı. Sonra “Uzun Lafın Kısası”nı yolladı ve hemen “Gel kardeşim yapalım” dedim. Çünkü harika bir şarkıydı.
“Kulüp”te de mesela bu şarkıyı en güzel kim taşır dedim ve Demet Akalın geldi aklıma.
◊ Şu anda “Kulüp” çok popüler. O biraz inince mi diğer şarkıları daha sık duyacağız?
- Ozan: Evet. Ece Seçkin’in söylediği “Sayın Seyirciler” çıktı şimdi. Albümde Murat Boz, Ayşen, Ferhat Göçer, Hande Ünsal, Merve Çalkan, Ziynet Sali ve Gülden Mutlu-Bahadır Tatlıöz var. Şu anda bütün kulüpler “Kulüp” şarkısıyla açılıyor.
◊ Müthiş bir şey. Şarkının girişinde korna sesine benzeyen bir ses var. O sesi nasıl buldun? Sabah 5’te mi geldi bir anda aklına?
- Ozan: Sabah 5.30 gibi buldum onu. Onu vapur sesi, tren ve korna zanneden çok insan var.
O aslında maçlarda basılan air horn. O sesi alıp birazcık işledim. Orada istediğim o sesi herkesin farklı yorumlamasıydı. Öyle de oldu.
BAZI ARKADAŞLAR BEN DJ’İM DİYEREK ŞARKILARI ESKİTİYOR
◊ Son dönemde DJ’lerin sayısı sürekli artıyor. Ne düşünüyorsun?
- Ozan: Ben 20 yıldır DJ’lik yapıyorum. Bu işi 30 senedir yapan ve bu işe hayatını vermiş müzisyen arkadaşlarım var.
Fakat şu anda farklı bir durum var. Diyelim ki internette çok sevilen bir karaktersin ve kendini göstermek için DJ kabinini seçiyorsun. Eskiden herkes şarkıcıyı olmaya çalışırdı. Şimdi de bazı arkadaşlar “Ben DJ’im” diyerek şarkıları eskitiyorlar. Esprisini kaçırıyorlar.
Kimileri benim setlerimi ezberliyor, ben hangi şarkıya geçiyorsam ona göre çalıyorlar.
Bu arada ben bundan 10 sene önce “Bir gün herkes DJ olacak” demiştim. Şimdi herkesin telefonunda sevdiği şarkılar var. Artık çok kolay.
◊ Orkestra şefi olduğunda bir repertuvar ve hazırlık sürecin oluyor konser öncesinde. DJ performansından önce de hazırlık sürecin oluyor mu?
- Ozan: Tabii ki. Sonuçta bu işe kafa yoruyorum. Tempolar, tonlar, şaşırtmalar, espriler çok önemli.
Bazen bu şarkıdan şu şarkıya geçilir mi diyorsun, geçiyorsun.
Ama geçiş ve efektler önemli. Geçiş anında insanın kafasını hazırlayacaksın.
Genellikle çaldıkça karar veriyorum. Son 1 senedir ilk çaldığım 7-8 şarkı belli. Zaten çoğunu yarım yarım çalıyorum. Sonrasını akışına bırakıyorum.
◊ Vazgeçilmez şarkıların hangisi?
- Ozan: Şu anda “Kulüp”le çıkıyorum. Arkasından Kenan’dan “Tutamıyorum Zamanı”, Tarkan’dan “Bu Gece”...
Ama hepsinin remiksleri. Yani her yerde bulunamayacak şeyler.
◊ Sahnede ne kadar kalıyorsun?
- Ozan: Minimum 1.5 saat. Aslında kitleye bağlı olarak değişiyor. 3 saat sürdüğü de oluyor.
Kitle eğleniyorsa bırakmıyorum. İkinci saatten sonra kendime çalmaya başlıyorum.
- Ece: Çok uzun sürüyor.
◊ Ozan gece yarısı ya da sabaha karşı eve geldiğinde kalkıyor musun?
- Ece: Kalktığım çok oluyor. Şehir dışında olduğunda merak ediyorum.
Çocuklardan önce daha rahat ayak uyduruyordum. Ama çocuklar olduktan sonra sabah 6-7 gibi uyanıyorum.
EN ÇOK OZAN’LA İLGİLİ HABERLERDE ZORLANDIM
◊ Evliliğinizde ikinizin de en çok zorlandığı şeyler ne oldu?
- Ece: Çıkan haberler...
- Ozan: Aile babası olmak birçok sorumluluk gerektiriyor. Bu da insanı bazı yerlerde zorluyor. Benim açımdan asıl öyle zorluklar oldu.
◊ Çıkan haberlerin etkisinden sıyrılman, Ozan’ın desteğiyle mi yoksa kendi kendine mi oldu?
- Ece: Kendim sıyrıldım... Bu evliliğe ben emek verdim. İki kişi yola çıktık ve iki kişi yürüttük. Hep sakin olmaya, hiçbir zaman peşin hüküm vermemeye çalıştım. Çıkan haberler çok şaşırdığım şeyler olmadı. Gerçekten kimi zaman kötü niyet, inat ve hırs gördüm orada. Biz kadınların ani hareket yapma lüksü yok. Üç çocuk annesi olmanın getirdiği bir otokontrol var. İlk haberi gördüğümde, “Tamam o zaman ben de çocukları alıp anneme gidiyorum” durumu olmadı hiçbir zaman.
◊ Ozan’a güvendiğin için mi?
- Ece: Aynen öyle.
- Ozan: O haberlerin aslının olmadığını hepimiz biliyoruz.
◊ Bizim bilmediğimiz bir çalışma hayatın var mı?
- Ece: Üretmeye çalışan bir insanım. Şarkı sözü yazıyorum. Online mecralarda yazılarım yayınlanıyor. Ozan’la yapım şirketinde de ortak çalışıyoruz. Ozan’ın ve diğer sanatçıların albümleri DGL’den çıkıyor. Ben şirkette müzik dışındaki tüm işleri yapıyorum. Birçok şeyi Ufuk’la organize ediyoruz.
12 YAŞINDA HOCA OLDUM İLK ÖĞRENCİM ERDEM KINAY’DI
◊ Orkestra şefliği konusu kapandı mı senin için?
- Ozan: Kapanmadı. Ozan Doğulu Orkestrası diye bir konsept hep var. Ama fazla gündeme gelmiyor. Ben DJ’liğe ağırlık verdim. Yalnız başıma olmak hoşuma gitti.
◊ İlk kez kaç yaşında ünlü bir isimle çalışmaya başladın?
- Ozan: 14 yaşında Erol Büyükburç’la çalışmaya başladım. Babamdan ayrı çalıştığım ilk isimdi. Klavye çalıyordum. 2 sene sürdü. Sonra Ali Rıza Silahlıpoda, Edip Akbayram, Zülfü Livaneli, Kayahan, İlhan İrem, Sertab Erener, Sezen Aksu, Tarkan’la çalıştım. Hepsinin orkestra şefi değildim. Bazılarında sadece klavye çaldım. Üç kez Gloria Gaynor’ın şefliğini yaptım. Sarah Brightman’la da çalıştım.
◊ Babanın müzikle ilgili tavsiyeleri nelerdi?
- Ozan: Babam 12 yaşında beni okulunda hoca yaptı. Erdem Kınay ilk öğrencimdi. İlk piyanoyu öğrettiğim kişidir. Okulda çok güzel öğrencilerim oldu. Babam hep aranjör olmamı isterdi. Buğra Uğur vardı o zamanlar. Çok genç bir aranjördü. Hep onu örnek gösterirdi. Onno Tunç’u da aynı şekilde. Bizim grubumuz vardı. Ben klavye çalardım, babam gitar, amcam bas, kuzenim de bateri çalardı. Kenan da şarkı söylerdi. Babam Gürer Aykal’a götürdü ve ona emanet etti. Ama 15-16 yaşlarında klasik müzikten koptum. Caza merak sardım.
10. YIL MARŞI TÜRK HALKINA HEDİYEMİZ OLDU
◊ 10. Yıl Marşı’nı aranje edip, seslendirdiğiniz için size teşekkür etmek istiyorum. Bunu nasıl akıl ettiniz?
- Ozan: Yaptığımız en iyi işlerden biri. Biz marşı Kenan’la 90’ların başında sahnede çalmaya başladık. Çaldıkça insanların hareketlendiğini, ayağa kalktıklarını gördük. Herkes bir anda kenetleniyordu. Sonra bunu kaydedelim dedik. Para kazanma amaçlı bir şey değildi. Türk halkına bir hediyemiz oldu. 20 yılı geçmiştir yapalı.
BİRLİKTE SADECE BİR KERE KAHVALTI YAPTIK
◊ Ailece en çok ne yapmayı seviyorsunuz? Mesela birlikte kahvaltı yapabiliyor musunuz?
- Ozan: Hayır ama brunch yapıyoruz.
- Ece: Bir kere yaptık. İlk buluşmamızdı. Sabah 8.30’da ilk kez kahvaltıda buluşmuştuk.
◊ Ozan, kesin uyumadan gitmişsindir...
- Ozan: Evet uyumadan gittim. Gözlüğüim vardı gözümde. Ece “Eğer beni görmek istiyorsan sabah 8.30’da Rumelihisarı’nda buluşalım” demişti.
- Ece: O günden sonra ne yapmamam gerektiğini öğrendim...