Sizi 25 yıldır tanıyoruz. Hep magazine, sansasyona uzak bir portre çizdiniz...
- Haklısın. Bilmiyorum, ya ilgilerini çekmiyorum ya da yaptığım işler dişe dokunur olduğu için buna saygıdan böyle bir yol izlediler. Karşılıklı olarak tatlı tatlı geçen bir 25 yıl...
Peki bunu biraz sıkıcı bulanlar olacaktır...
- Tam bir enerji bombasıyım. Keşke özel hayatımda biraz sakin bir kadın olabilseydim.
O zaman çizdiğiniz bu duruş bir strateji mi?
- Bu, geldiğin yeri bilmek ve yaptığın işe saygı. 17 yaşından beri oyunculuk yapıyorum. İyi işlerde yer alıp şımarmama hakkımı kullandım. Karşımda ne zaman kameraları görsem hep, “Acaba yanlış bir şey mi söylerim” ya da “Kendim gibi olursam çok antipatik mi görünürüm” diye düşünerek kendimi frenledim. İnsanlar da beni böyle görmeye alıştı. Bir de ne kadar enerjik olsam da hep çok utangaçtım. Mesela lise bitene kadar dolmuşta, “İnecek var” diyemeyen, otobüste kalkıp inmek için düğmeye bile basamayan biriydim. Çok içime kapanıktım.
O halde neden bu mesleği seçtiniz?
- Aile dostumuz bir ajans kurmuştu, beni abimle oraya kaydettiler. Kemal Sunal’ın ‘Şaban Asker’de dizisine seçildim. Kamerayı gördüğüm an Kemal Sunal’la yan yana oturduğum andı. Sonra bir çekimde Melih Çardak’la tanıştım. BKM kuruluyordu. ‘Otogargara’ müzikalinde yer aldım. O sahneye çıktıktan sonra, “Doğru yerdeyim” diye düşündüm. Ama hâlâ iş dışında kameralardan çekiniyorum.
25 senedir setlerdesiniz. Bu meslek sanıldığı kadar renkli mi?
- Oyunculuk papatya tarlası değil. Evet, şöhret olmak çok kolay. Ama önemli olan bunu korumak. Ve geçmişe baktığında “İyi ki yapmışım” dediğim şeylerin yüzdesinin çok olması.
Yani şöhret olmak kolay, oyuncu olmak mı zor?
- Oyuncu olmak da çok kolay, özellikle televizyonda. Herkes oyuncu olabilir. Yoldan geçen herkesin televizyondaki bir karaktere uyacak bir tipi vardır. Önemli olan, tiyatroda ne hissettiğiniz.
Biraz daha açsak...
- Dizide her şey çok hızlı. Bir haftada okuma provası yapılıyor, daha karakteri anlayamadan sete çıkılıyor. Tam sen çözerken bir de senarist değişirse... Boğuluyorsun işin içinde. Tiyatrodaysa her oyun başlarken bir doğum yaşıyorsun. O karakteri sahnede yaşatmak için en az iki ay ön çalışma yapıyorsun. Ben aylarca adeta canlandıracağım kadın karakterle yaşıyorum. Ama dizide böyle bir şey yok.
Yani televizyonda yapılan oyunculuk, gerçek oyunculuk değil mi?
-Hayır. Bunu hep söylüyorum, dizilerde herkesin oyunculuk yapabileceğini düşünüyorum. 20 tekrardan sonra taşı bile oynatabilirsiniz.
Peki siz neden yapıyorsunuz?
- Ben iyi hikâyelerin peşindeyim. Televizyon seyircisi sevdiği karakterlerin devamlılığını istiyor. Her dizi bitiminde “Yeni dizi ne zaman” sorusu geliyor. Oyuncu olarak bu yapmanız gereken bir şeymiş gibi size empoze ediliyor. Dizi yapmasam ne olur? Bunu kendime soruyorum. İyi sinema ve tiyatrolarda oynayabilirim. Ama bir şekilde görünmemiz de gerekiyor. Dizilerde geniş kitlelere ulaşıyoruz, bizi ismimizle tanıyorlar. Asıl mesleğimiz olan tiyatroya bu tanınırlıkla daha çok seyirciyi çekebiliyoruz.
'LEO HER ŞEYİ BİLEREK DOĞMUŞ GİBİ'
Oğlum Leo 8.5 yaşında. Ondan çok şey öğreniyorum. Her şeyi bilerek doğmuş gibi. Eğlenceli ve merhametli. Benim oyuncu olduğumun farkında. Hatta filmin afişlerini gördüğü andan itibaren bütün okul filmden haberdar oldu. “O benim annem” diye gururlanmayı seviyor. Fotoğraf çekimlerine gelmeye de bayılıyor. Benimle fotoğraf çektirenler olursa o da kareye giriyor. Çok eğlenceli bir çocuk.
Yakında ‘Açık Aile’ isimli yeni oyununuz başlıyor... Oyun ne anlatıyor?
- Aralık ayında Sahne Maslak’ta seyirciyle buluşacağız. Dario Fo ve eşi Franca Rame’nin birlikte yazdığı, karı-koca ilişkileri üzerine, iki kişilik bir komedi oyunu. Oyun, kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin kaynaklarını acımasız bir mizah diliyle sahnede didik didik ediyor.
Oyun aldatma ve aldatılmayı da merkezine alıyor. Siz bunları yaşadınız mı?
-20 yaşındaydım. Sevgilimi önümdeki arabada başkasıyla ebeledim. O an durumu algılamaya çalıştım, algıladığımda da çok eğlendim.