Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Silopi ilçesinde Taybet İnan'ın cenazesinin 7 gün boyunca sokakta yatması ile ilgili olarak, "Savaş koşullarında böyle şeyler olur" dedi. "Dokunulmazlığımızı kaldıracaklar. Durum öyle gösteriyor. Ve tutuklanacağız. Ama bunun bu meselenin çözümüne hiçbir katkısı olmayacak" diyen HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in açıklamalarını da değerlendiren Doğu Perinçek, "O çok iyi olur. Çok doğru olur. Bunu yapmazsa zaten, Türkiye bu meseleyi kesin sonuca götüremez. Ben Sırrı için falan demiyorum, hangi milletvekili PKK'nın yaptığı eylemlerine ortak oluyorsa, yoksa HDP'liler tutuklansın demiyoruz, ama PKK ile suç işleyenler tutuklansın diyoruz" diye konuştu.
Haberdar'dan Volkan Koç'un Doğu Perinçek'le yaptığı söyleşi şöyle:
Başkanlık tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
Türkiye'de başkanlık sistemi olmaz. Mümkün değil. 1876'dan beri gelişen bir parlamenter rejim seçeneği var. Bu Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde bugünlere geldi ve olgunlaştı. Başkanlık rejimi mafya sisteminin uygulanmasıdır.
Nasıl?
Yani başkan hem planladığına göre yasama üs organı üzerinde bir otoritesi olacak hem yürütme organı olacak. Türkiye bunu kaldırmaz. Olmayacağı görülüyor. AKP içinde de çatlaklar görülüyor. Bu olmaz ve bu olamayacak da. Bozguna uğratacağız. Başta Vatan Partisi... Zaten bunu biraz da AKP diğer yeni anayasayı geçirmek için öne sürüyor.
Nasıl bozguna uğratacaksınız?
Türk Milleti ile bozguna uğratacağız. Türk Milleti başkanlık sistemini kabul etmez. Türkiye'nin yapısına, siyasal süreçlerine, geçmişine uygun değil. Atatürk bile başkanlık sistemi kurmamıştır.
Cumhurbaşkanı, Hitler'i örnek verdi. Bir süredir bunu tartışıyoruz...
O nasıl oldu?
Cumhurbaşkanı'nın lafı...
Onu sizden öğrendim. Çok büyük bir gaf! Ne diyeyim rezalet. Kendisi açısından vahim… Çocuk bile bu hatayı yapmaz. Kendisini kaybettiğini gösteriyor. Bu konuyu pek bilmiyorum yorum yapmayayım. Açıklamayı dikkatle incelemek lazım ama Hitlerden bahsetmek çok vahim! Düşünmeden yapılacak ve bütün kamuoyunu karşısına alan bir açıklama.
AKP, 7 Haziran seçimlerinde ciddi bir oy kaybettiği hâlde, 1 Kasım'da ne oldu da bu kadar oy alabildi?
Bir şey oldu. 24 Temmuz'da TSK, PKK'nın üzerine yürüdü ve çok büyük başarılar kazanmaya başladı.
TSK sayesinde mi aldı?
TSK'nın oyları hükümette olduğu için AKP'ye gitmiş oldu. Ama o oyları veren CHP'dir.
Nasıl ve neden?
Şöyle verdi: Biz CHP'ye gelin vatan bütünlüğü, teröre karşı mücadele, Türkiye'nin birinci önceliğidir. Bunu biz temsil edelim, bunun önüne geçelim ve iktidar olalım dedik. CHP ise PKK ile işbirliği şıkkını tercih etti. Yani PKK'yı koruyan, PKK'yı IŞİD'e karşı mücadele ettiği için hoş gören ve ona dokunulmasını istemeyen bir pozisyona girdi. Bizim de teklifimizi reddetti. Sonuç itibariyle, yüzde 9 oyun AKP'ye gitmesi, CHP'nin bu büyük vahim hatasının sonucudur.
Sizin söylediğinizin aksine hep MHP suçlandı. Bahçeli'nin seçim akşamında erken seçim çağrısı yapması ve ondan sonraki süreçlerde AKP ile aynı çizgide profil çizdi...
Erken seçim olabilir de MHP "Ben HDP ile hükümet kurmam" dedi. Çok doğru.
Siz kurar mıydınız?
Kurulur mu? Çünkü bölücü terör örgütünü destekleyen bir parti yasal olabilir mi? Kapatılması gerekir. Onun için MHP'nin HDP ile aynı hükümette bulunmama siyaseti son derece yerinde. Burada yanlış olan CHP… HDP'yi hükümete sokarak, ne olacaktı? Tepetakla giderlerdi. Türk Milleti bunu kabul eder mi? Böyle bir hükümet Türkiye'ye karşı kurulurdu.
CHP seçim hükümetinde yer almadı ama...
Yalvardı... CHP, AKP'ye yalvardı hükümet kurmak için. AKP dedi ki ancak seçim hükümeti kurarım. Yalvardıklarını kamuoyu gördü. Koalisyon görüşmesi yapıyoruz diye görüşmeler 1 ay sürdü. Sonra görüşmelerin koalisyon hükümeti için değil geçici bir hükümet için olduğunu AKP açıklayınca, CHP çok zor durumda kaldı.
7 Haziran seçimleri öncesinde, HDP sakin bir siyaset izledi. Kandil de herhangi bir eylemde bulunmadı. 7 Haziran sonrasında ise ciddi bir savaş ortamına girdik. HDP bunun sorumlusu olarak AKP'yi suçluyor...
Burada bir hakikat var. Nedir o? PKK'yı ezen milletin desteğini alır. Hakikat basit. Bakın HDP kendisi bu hakikati itiraf ediyor.
HDP, sivillerin de öldürüldüğünü söylüyor...
Hayır! Siviller öldürülmüyor. (Tepki gösteriyor)...
Ben iddiaları söylüyorum
Ben de iddialara yanıt veriyorum. Sivilleri öldüren PKK... TSK, orada bölücü terör örgütünün başını eziyor. Ezmesi de lazım. Bu Vatan Partisi'nin programıdır. AKP'nin değil. AKP, PKK'yı besleyip, büyüttü. PKK'ya belediyeleri teslim etti. PKK'yı bu hâle getirdi. AKP'nin tarihi vebali var. O açılımı kim destekledi? CHP. Bu AKP ile CHP, PKK'yı destekledi.
Bir söyleşide 'Güneydoğu'da vatan savaşı yaşanıyor' dediniz...
Bir söyleşide değil her gün söylüyorum. Türkiye, 24 Temmuz'dan bu yana vatan mücadelesi yürütüyor. Toprak mücadelesi için yürütülüyor. Ve TC'de bir silahlı terör örgütü var. Diyor ki ben silahımı bırakmam. Hatta en son Kürdistan'a özerklik ilan etti ve yanlış hatırlamıyorsam, 13. madde. Benim silahlı güçlerim olacak, vazgeçmem diye açık açık söylüyor. Silahtan vazgeçmeye kalksa ABD buna izin vermez. ABD ona silah veriyor. PKK ile ABD'nin ilişkisi artık çok açık. Ne diyor Obama? Onlar bizim kara gücümüz. ABD'nin piyonu. Askeri işbirliği şimdi kamuoyuna açık bir şekilde ortaya konuyor. Böyle bir örgüte devletin yaptırım gücünü uygulamak dışında başka çözüm yok. Biz dedik. Bunlar silah bırakmaz. Milleti aldatmanın âlemi yok. Bunlar ancak silahla uslandırılır. Silah kullanarak da bastırılması gerekir. 24 Temmuz'dan bu yana da Vatan Partisi'nin programı uygulanıp, hayata geçiriliyor.
Az evvel sivilleri PKK öldürüyor dediniz. İki taraf da birbirini suçluyor. Örneğin bir kadının cesedi 1 hafta boyunca sokakta kaldı. Kimse gidip alamadı!
Savaş koşullarında böyle şeyler olur. Ben sizin için telefon edeyim, Cizre'ye, Van'a, Beytüşşebab'a, oradaki insanları dinleyin. Artık oradaki halkımız PKK'dan nefret ediyor.
Pekiyi PKK'ya destek verenler…
Bir avuç kaldı. Artık, halk örgütleniyor, toplantılar yapıyor. 83 dernek Bingöl'de, PKK'ya karşı protesto gösterisinde bulundu. Daha önceden PKK'ya yumuşak bakan dahi artık sevmiyor.
Küçük çocuklar buzdolabında bekletiliyor. İnsanların cenazeleri oradan sağlıklı bir şekilde çıkarılamıyor. Yegâne sorun PKK mı?
Tabii PKK'dan kaynaklı… Türk devletinden mi kaynaklı? Rica ederim. PKK’dan kaynaklı değil de Türk askerinden mi kaynaklı olacak? Orada kalkışmayı yapan o. Eline silahı örgüte Türk Ordusu ne yapacak, orayı onlara mı bırakacak? Vatanımızın o bölümünü onlara teslim mi edeceğiz? Orası bizim vatanımız mı değil mi önce ona karar vereceğiz? Orada biz bölücü terör örgütünü otorite alanları kurmasına izin vermeyiz. O silahlı güç bastırılırken, o olur şu olur bu olur. Bunlar olur.
Sırrı Süreyya Önder, verdiği bir söyleşide, 'Dokunulmazlıklarımızı kaldırıp, bizi tutuklayacaklar' diyor. Ne diyeceksiniz?
O çok iyi olur. Çok doğru olur. Bunu yapmazsa zaten, Türkiye bu meseleyi kesin sonuca götüremez. Ben Sırrı için falan demiyorum, hangi milletvekili PKK'nın yaptığı eylemlerine ortak oluyorsa, yoksa HDP'liler tutuklansın demiyoruz, ama PKK ile suç işleyenler tutuklansın diyoruz. Ama Mehmetçiği vuranlara ortak olanlar tutuklansın. PKK'ya yardım edenler elbet tutuklanacak. Vekil olmak onları kurtarmamalı.
Geçmişe gitmek istiyorum. Kürt Sorunu’nu, 90’larda bunu Türk Sorunu olarak tanımlıyordunuz.
Evet, yine Türk Sorunu... Bu bizim sorunumuz. Bizim Türkiye’mizin sorunu. Başka bir şeyin üstüne atmanın âlemi yok. Zaten o sorun çözülüyor. Ama o sorunun nasıl çözüleceği başka bir şey. Benim bununla ilgili kocaman kitabım var.
1991’de Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanırken, “Kürt halkı yeni bir devrim yapacak, biji serhildan, biji halkımız. Bir referandum yapacağız, Kürt halkına soracağız. Hakkâri’den başlayıp, Antep’e kadar herkese soracağız. Bu topraklarda ayrı bir devlet kurmak istiyor musunuz? Evet mi? Hayır mı? Sosyalist Parti iki halkın bir federasyonda birliğini, ortak iktidarını savunacak. Sosyalist Parti Türk ve Kürt halkı arasındaki son köprüdür... Doğuda özel savaşa son vereceğiz, her iki milleti eşit düzeye getirerek sonunda biçim olarak bir federasyonda çözerek son vereceğiz...” bu sözleri söylemişsiniz...
Nerede okudun bunları?
Hasan Karakaya’nın sizinle ilgili yazdığı bir yazıda…
Valla bunlar, şimdi, biz geçmişte Kürt yurttaşlarımıza yapılan haksızlıklara karşı çıktık. Ondan sonra yine karşı çıkıyoruz. Kürt köylüsünü, Kürt yurttaşımızı, işçisine, emekçisine halkına çeşitli baskılar oldu onlara karşı çıktık. Bunları yaptığımız için oralarda seviliyoruz. Onları yapmadan zaten Türkiye buralara gelemezdi. Ama bu söylediğimiz ifadeleri Karakaya nereden almış?
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde söylemişsiniz…
Hayır, böyle bir şey yok. Şöyle şeyler her yerde söyledim: Biz Kürt yurttaşlarımıza yapılan baskılara karşı çıkıyoruz. Hatta tek başımıza karşı çıktık. Herkes en sonunda kabul etti. Türkiye hangi noktaya geldi? O eski baskılar zorbalıklar kalmadı. Bizim mücadelemizle oldu. Ve orada serhildanları başlatan da ilk biziz… Van’da, Silopi’de, Şırnak’ta, Nusaybin’de o halk hareketlerini örgütleyen biziz.
Öcalan ile ‘karanfilli’ bir fotoğrafınız var. O günle bugün arasında ne değişti?
Ben Öcalan’a karanfil vermedim. O fotoğrafta ne var? Bir kere fotoğrafı yanlış biliyorsunuz. O fotoğraftaki karanfil değil, gelincik. Olay gelincik değil. Arazide topladığı gelincikleri bana uzattı. Ne yapmalıydım? O fotoğrafı kim yayınladı. Utansak yayınlamazdık.
Son dönemlerde özyönetim ilanları yapılıyor. Buna mukabil Karayılan “Kürt halkının Kuzey Kürdistan’da başlatmış olduğu direniş ulusal bir direniş” derken, siz de “Vatan savaşı artık bütün gerçekliğiyle meydandadır…” İki taraf da vatan savaşı olarak görüyor…
Valla siz ne görüyorsunuz? Orası bizim vatanımız. Burada tarafsız kalanlar bertaraf olur onu söyleyeyim. Bu bir vatan savaşıdır ve vatan savaşında tarafsız olunmaz. Gazeteci vs herkes bu vatanda yaşıyor. Vatanseverlik bütün yurttaşlarımızın paylaştığı bir görev, sorumluluğudur ayrı mesele ama iki taraf diye bir şey yok. Orası Türkiye Cumhuriyeti toprakları… Gidelim Kürt yurttaşlarımıza soralım. Büyük çoğunluğu orayı Türkiye toprakları olarak görüyor. Kürdistan olarak görmüyor. Orada, şu da çok önemli, arkasında ABD var. Orası ikinci İsrail olur. Karayılan ikinci İsrail adına konuşuyor. Onların piyonları durumunda, stratejik piyondur. Şimdi belleri kırılıyor. Bir süre sonra konuşamayacak.
Pekiyi savaşı istemeyenler ne yapacak? Özellikle de anti-militarist olanlar?
Anti-militarist olmak, emperyalizmin militarizmine hizmet eden bir konu! Anti-militarist olarak ABD’yi, İsrail’i ikna edebilir misiniz? Siz anti-militaristsiniz diye İsrail silahları bırakacak mı? Yalnız kendi milletlerinizin içinde, İran gibi Türkiye gibi, Suriye gibi mazlum milletler içerisinde anti-militarizmle milletin vatan sorumluluklarını törpüleyebilirsiniz.
Size çok rahat bir şekilde militarist diyebilir miyiz?
Diyemezsin. Ben vatanseverim. Bakın militarizm başka bir şey, anti-militarizmi eleştirmek militarist olmak değil. Ama ben şunu biliyorum, vatan bugünkü koşullarda, ancak silahla savunulabilir. Şimdi siz İstiklal Savaşı koşullarında Atatürk’e militarist diyebilir misiniz? Bu savaş da emperyalizme karşı yapılan savaş. ABD ve İsrail’e karşı, onun piyonuna karşı.
HDP kapatılsın diyorsunuz. Yasal bir parti olarak görmüyor musunuz?
Hayır değil. Bölücü terör örgütünün açıkça uzantısı olduğunu kabul eden, sırtımızı biz onlara dayıyoruz diyor. Bölücü terör örgütünün başından ‘Serok Apo’ (Başkan Apo) olarak bahsediyor. Orayla bağlantısını inkâr etmiyor. Bölücü terör örgütüne erzak taşıyor. Belediye araçlarını tahsis ediyor. Bunlara nasıl yasal parti diyebiliriz? Türkiye’de terör yapma özgürlüğü olabilir mi?
Kapatıldığında çözülecek mi her şey?
Tek başına kapatmakla çözülmez. Topyekün bir programla ve mücadeleyle çözülür. Ama bir yandan nedir HDP? Bir silah gibi bir araç! PKK’nın elinden silahı alıyorsunuz ama HDP denen tüfeği bırakıyorsunuz? HDP nerede kullanılıyor? Yol kesmede, asker ve para toplamada, araç temin etmede. HDP’nin dağa gönderdiği adamı dağda kovalıyorsunuz. O adamı dağa gönderen HDP’yi kovalamayacak mısınız? Onun erzak götürmesine müsaade mi edeceksiniz?
Öcalan’la bir süredir görüşme yapılamıyor…
O da plan içinde
Kimin ve neyin planı?
24 Temmuz’dan bu yana yürütülen bir mücadele var ve göreceksiniz, Öcalan kendisine verilen rolü oynayacak. O rol için şimdi anladığıma göre görüşmelerden uzak tutuluyor. Rolü geldiği gün sahneye çıkarılacak.