Euronews'in haberine göre, Latince “persona non grata” yani “istenmeyen kişi” diplomasi dilinde ikili ülke arasında ortaya çıkan krizlerde sıkça kullanılan bir terim.
1961 yılında yürürlüğe giren ve uluslararası ilişkilerdeki düzenlemeleri öngören Viyana Sözleşmesi’nin 9. maddesiyle, Viyana Sözleşmesi’nin 1963 yılında yürürlüğe giren konsolosluk işlerini düzenleyen 23. maddesi uyarınca, bir devlet, kararını gerekçelendirmek zorunda kalmadan, kendi topraklarında bulunan bir yabancı misyon görevlisini “persona non grata” ilan etme olanağına sahip.
Bununla birlikte istenmeyen kişi ilan edilen yabancı misyon görevlisi, kendisinin sığınma başvurusunda bulunmasını engelleyen diplomatik statüsünü koruyabiliyor.
Bu durumda istenmeyen kişinin ülkesi tarafından geri çağrılarak, görev yaptığı ülkeden ayrılması sağlanır. Bu kişi, makul bir süre içinde ülkeyi terk etmeyi reddederse, ilgili ülke bu görevlinin diplomatik statüsünü tanımama hakkına sahip.
Diplomaside, “istenmeyen kişi” ilan etmek çok nadir başvurulan bir önlem olarak değerlendiriliyor. Pratikte, bu uygulamayı yapan ülke, misilleme ve mütekabiliyet ilkesi gereği karşı ülkenin de aynı yönde bir karar alacağı gerçeğini göz önünde bulundurmak zorunda kalıyor.
Bu uygulama için, yabancı misyon görevlisinin görev yaptığı ülkede yaptığı uygunsuz davranış, ulusal güvenlik için tehlikeli bir eylemi veya işlediği özellikle ciddi bir suç gerekçe gösterilebilir.
Türkiye daha önce Persona non grata uyguladı mı?
Türkiye son 50 yılda üç diplomatı resmen “istenmeyen kişi” ilan etti. Bunlar Libya Büyükelçisi Abdülmalik (1986) ve Suriye Büyükelçiliği müsteşarı Baladi (1986) ve sonradan dışişleri bakanı olacak İran Büyükelçisi Mottaki (1989) idi.
Resmen “istenmeyen kişi” ilan edilmese bile son yıllarda İsviçre ve Hollanda ile yaşanan krizlerde de Türkiye söz konusu ülkelerle bu diplomatik yolu izlemeyi tercin etti.
1993’de Bern Büyükelçisi Kaya Toperi, PKK’lı göstericilerin büyükelçiliğe yönelik saldırısı sırasında koruma polisleriyle birlikte silahını ateşlemesiyle iki ülke arasında diplomatik kriz baş gösterdi.
Bir göstericinin öldüğü olayların ardından İsviçre, dokunulmazlığı olmasına karşın Büyükelçi Toperi’yi sorgulamak isterken ortaya çıkan krizin ardından misilleme olarak Türkiye de benzer bir uygulamayı İsviçre’nin Ankara’daki büyükelçisi için isteyince iki ülke diplomatik ilişkileri büyükelçilerin geri çekilmesiyle uzun bir dönem gerginlik yaşadı.
Diplomaside son yaşanan krizler neler?
Yine son dönemde, Türkiye’nin Suriye, İsrail ve Mısır başta olmak üzere bazı ülkelerle ilişkileri gerginleşince, resmi olarak “istenmeyen kişi” ilan edilmemesine rağmen ilişkiler koptu ve ülkeler karşılıklı olarak büyükelçilerini merkeze çağırdı.
Son olarak, bu tür bir kriz 2017 yılındaki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın Hollanda tarafından sınır dışı edilmesi ve Bakan’a eşlik eden Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği maslahatgüzarının gözaltına alınmasıyla yaşandı.
Türkiye, Hollanda'nın Ankara ve İstanbul konsoloslukları, Hollanda Büyükelçiliği maslahatgüzarının evi ile başkonsolosun konutuna giriş ve çıkışları güvenlik gerekçesiyle kapattı ve izinli olarak Türkiye dışında bulunan Hollanda Büyükelçisinin bir müddet görevine dönmemesini istedi.