Koronavirüs nedeniyle yaygınlaşan işsizlik ve gelir kaybı geçim koşullarını giderek kötüleştiriyor. Salgın süresince artan refah kayıplarının telafi edilmemesi vatandaşları en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz noktaya getirdi.
Sözcü'den Mehtep Özcan Ertürk'ün haberine göre, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, hükümetin tedbir almaması durumunda en az 4 milyon kişinin yoksulluk sınırının altına düşeceği uyarısı yaptı.
Prof. Günçavdı ve arkadaşlarının yaptığı analiz, Türkiye'de 10.3 milyon olan yoksulun önlem alınmadığı takdirde en az 14.6 milyona ulaşacağına işaret ediyor. Analize göre salgından önce ülke nüfusunun yüzde 13.2'sini oluşturan yoksulluk oranı da yüzde 18.6'ya çıkabilir.
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik duruma ilişkin soruları yanıtlayan ekonomi profesörü Günçavdı, “Tüketimi harekete geçirmek istiyorlar ama insanlar neyi harcasın. Ek destek verilmesi şart” dedi.
Salgına karşı açıklanan paketlerin büyük bölümü daha fazla borçlanma veya borç öteleme içeriyor. Paketlerin içeriğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'nin açıkladığı önlem paketinin dünyada eşi benzeri yok. İlk defa bir ülke, salgının yarattığı olumsuz etkileri özel sektörden kaynak talep ederek bertaraf etmeye çalışıyor. Dünyanın pek çok ülkesi hane halkına doğrudan destek veriyor ama Türkiye'de uygulamalar bu konuda yetersiz.
Salgının yükü düşük gelir grubu ailelerin sırtında kaldı. Bu insanların salgın süresince refah kayıplarını telafi etmemiz gerekiyordu, ama bu yönde bir çalışma göremedik. Sınıfta kaldık bu konuda.
Salgın bittiğinde ekonomide bizi nasıl bir tablo bekliyor?
Kriz sonrası bir enkazla karşı karşıya kalacağız. Bankalar kredi verdiği kurumların doğru düzgün şirketler olup olmadığını bilmiyor. Zombi şirketler var. Faizler düşüyor düşen faizlerden vatandaş yararlanamıyor.
İşsiz sayısının 4.7 milyondan 10 milyonun üzerine çıktığı hesaplanıyor… Gidişat neyi gösteriyor?
Arkadaşlarım ve ben yeni bir analiz üzerinde çalışıyoruz, tahminimize göre yoksul sayısı 3-4 milyon artacak. Hesaplamalara göre 10 milyon yoksul nüfus var, bu sayı 13-14 milyona çıkacak. Yoksulluk oranımızın salgın öncesi yüzde 13.2 iken, salgın neticesinde bu oranın yüzde 18.6'ya yükseleceğini hesaplıyoruz.
Bu durum hükümetin yoksullukla mücadele için çok daha fazla kaynağa ihtiyaç duyacağı anlamına geliyor. Ücretsiz izne çıkarılan insanlara aylık 1177 lira veriliyor. Kirada ve çocuklu bir aile nasıl geçinir bu parayla. Tüketimi harekete geçirmek istiyorlar ama insanlar neyi harcasın?
Öz kaynaklarımız ortaya çıkarılmalı
İhtiyaç duyulan kaynak için yeni bir ekonomik plan, yeni bir bütçe planı gerekmez mi?
Hükümet bunu normal bir kriz olarak görüyor, oysa değil. Dolayısıyla her zamanki reçetelerle bu işlere yaklaşmak da doğru değil. Bu boyutta bir krizle karşı karşıya iken, öncelikle harcamalar gözden geçirilmeli. Öncelikle bütçeyi tekrar gözden geçirerek, ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarımıza göre tekrar yapmak.
Bu şekilde kamunun elindeki kendi öz kaynaklarımızı ortaya çıkarmak. Bunun uluslararası kredi kurumları nezdinde de olumlu bir sinyal etkisi olacaktır. Ekonomiyi rayına sokabilmek için reformlara ihtiyaç var ve bu reformlar için kaynak ihtiyacı var.
Ancak hükümetin bir reform ajandası yok; böyle bir niyeti de yok. Yeni öncelikleri dikkate alan makroekonomik politikalar ortaya koyması, büyüme önceliklerini gözden geçirilmesi gerekiyor.
Yeni sistemde ‘toplumsal ittifak' gerekiyor
Koronavirüs küresel dengeleri nasıl etkileyecek? Salgından sonra küresel sistemin değişimi ile ilgili öngörünüz nedir?
Dünyada küreselleşme güç kaybedecek ama ortadan kalkması söz konusu değil, çünkü insanlığın ekonomik manada kurtuluşu uluslararası ticaretle mümkün.
Çin yara alacaksa buradan alacak, çünkü tüm dünya şunu anladı ki; arz zincirini Çin'e bağımlı olmak böyle durumlarda bir problem yaratıyor. Dolayısıyla uluslararası ticarette yeni bir tedarik zinciri ortaya çıkacak.
Çin'de bu yönde bir pazar kaybı olacak. Bir süre belirsizlik içinde kalacağız. Cumhurbaşkanı bu süreci fırsat olarak görüyor. Evet bir fırsat. Biz de başımızı sokacağımız bir yer buluruz oluşacak yeni sistemde. Ama bunun koşulları var. Örneğin; belli evrensel değerleri benimsemiş olmak ve bu değerler etrafından bir toplumsal ittifak yaratabilmek.