Hürriyet yazarı Pucca geçtiğimiz gün Burak Özçivit'le dünyaevine giren Fahriye Evcen'le ilgili bir yazı kaleme aldı.
Neslihan Atagül'ün gelinliğiyle pişti olan Fahriye Evcen'e Pucca şu yazısıyla seslendi:
Gelin olmuş gidiyorsun ama...
Düğün sezonunu Fahriye Evcen ve Burak Özçivit ile açmış bulunuyoruz, hayırlara vesile olsun! Evcen’in ‘gelinlik pişti’si ve ‘garip’ kına gecesi akıllardan kolay kolay silinecek gibi değil. Bu durumlara düşmemek ya da söylentilere hazırlıklı olmak için birkaç tüyo vereyim dedim.
Malumunuz havalar ısınmaya başlar başlamaz düğün sezonu açılmış oldu. Bu yazın ilk düğünü ise, uzun zamandır evlenmesi beklenen, birbirlerine çok yakışan Fahriye Evcen ve Burak Özçivit çiftinden geldi. Eskiden olsa fesatlanarak bu süreci izlerdim de evli çocuklu olunca artık düğün nefretinin anlamı kalmıyor. Yalnız, Fahriye Evcen’in kına gecesi ne kadar felaketse; düğünü de o derece güzel görünüyordu. Tabii Neslihan Atagül’ün gelinliğinin neredeyse aynısını giymeseydi. Yani tamam, belli ki kızla konuşmuyorsun,aranız limoni de bi baksaydın ahh düğün fotoğraflarına! Yani hiç mi “Ben bu gelinliği bir yerden hatırlıyorum” demedin!
Fahriye Evcen, Neslihan Atagül'ün (sağda) gelinliğini çok beğenmiş olmalı ki 'pişti olurum' filan demeden giydi.
Neyse, artık o da işin nazarı olsun. Hazır düğün mevsimi demişken size birkaç tüyo vereyim;
-- Bir kere gelecek olan altınları düşünüyorsanız, ne bileyim “Altınlarla balayı yaparız, yok düğün salonunu kapatırız” gibisinden o zaman o düğünü aileler için yapacaksınız. Arkadaşlardan toplanacak olan altınla ancak çıkışta çorbacıya gidersiniz çünkü.Yok, ille “Düğünde halamın eniştesi gelmesin, ben hayvan gibi eğlenmek istiyorum” diyorsanız ise nikâhı akrabalara yapıp, düğünde siz eğleneceksiniz.
-- O çıkışta millete hatıra olarak verdiğiniz şekerler olsun kavanozların içinde kekik mekik artık neyse dolduruyorlar ya; onlar için de çok para harcamayın derim. Gelenlerin çoğu o hediyecikleri masada bırakıyor. Kalanı ise iki üç gün sonra çöpe atıyor. Haa sapık gibi saklayan vardır onu bilemem. Ben mesela, kit dağıtmıştım. İçinde prezervatifinden göz bandına kadar her şey vardı. Arkadaş düğünü yaptığımız için, düğün sonunu tahmin etmiştik çünkü.
-- Kına gecesi mevzuuna gelirsek, ben pek sevmiyorum ama hastası var orası ayrı. Kimisi de düğünde hiç eğlenmiyor, kınada basıyor göbeği. Bekârlığa veda yapıyorlar bir de. Hatırlarsanız, bir ara bir olay kopmuştu. Sosyete düğününden önce, kadın parti veriyor. Sonra Amerika’ya gidiyorlar. Hoop çocukları bir oluyor, çocuk siyahi! Partideki dansçılardan biri “Çocuğuma bakmaya hazırım” diye açıklama yapmıştı hatta. Böyle bir örnek olunca tabii, bizim bekarlığa vedalar kafasına kırmızı tütü giyip, eller havaya yapan kızlarla oluyor. Erkeklerin ise rakı masası konseptli.
Oyuncunun kına gecesi, sosyal medyada 'zevksizlik abidesi' yorumlarıyla yer aldı.
-- Kır düğünü, yalı düğünü, deniz düğünü, salon düğünü diye kafamızın karıştığı durum var. Neden hayalimiz kır düğünü onu da bilmiyorum. O topuklularla çayırda çimende milleti nasıl oynatacaksın? Yalılar da yani bayağı pahalı. Tekne düğünleri ise bana korkutucu geliyor. Orada biri düşse, kaybolsa al başına belayı. O yüzden hâlâ en iyi düğün nerede olmalının cevabını bulamadım.
-- Düğün müzikleri mevzuu var bir de. Ben haftalarca kendime bir liste hazırlamıştım. Elalemin düğünlerini izleyerek hangi şarkı daha yakışıyor diye bakmıştım. Sıralamasından, aralarda vereceği ese kadar planlamıştım ki, kocam listeyi DJ’e vermeyi unuttu! Ama anladığım kariyer, yaş, cinsiyet, konum fark etmeksizin Türkçe şarkılarda insanlar olağanüstü eğleniyor!
-- Ayy eskiden tek gelinlik seçiyordun, işin bitiyordu. Şimdi evden çıkma gelinliğin, düğün başlama gelinliğin, düğün ortası gelinliğin, eve dönüş gelinliğin ve daha bir tomar saçma şey almalısın. O da herhalde en azından biri güzel çıkar da milletin ağzı büzülür diye.
-- Yurtdışı düğünleri iyi hoş ama ya insan elinde güzel bir foto olsun istiyor. Devlet Su İşleri Müdürlüğü’nde evlenir gibi tahta masanın arkasında, sıkış tepiş o fotoğrafı hangi sehpanın üstüne koyacaksın? “Hımm demek Veysel’i çağırdın ama bizi çağırmadın oraya” diye küsecek bir tomar insan da cabası.