Hazal Özvarış'ın haberi şöyle...
‘Yeni Türkiye’, tek kanallı devlet televizyonu yıllarında bile bütün siyasi partilerin liderlerini ekrandaki bir masanın etrafında tartışırken görebilen eski Türkiye'ye uzak. Aksine, seçime katılan siyasi partilere ekranlarda ayrılan yayın süreleri arasındaki onlarca, yüzlerce katı bulan farklar türünde de adaletsizliklere sahne olan bir Türkiye'de yaşıyoruz.
Ekranlardaki öpüşme sahnelerini dahi ‘şehvet’ ve ‘süre’ cetvelleriyle ölçüp yaptırım uygulayan bir anayasal kurum varken bu manzara nasıl ortaya çıkabiliyor?
RTÜK'ten söz ediyoruz, uzun adıyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu.
Yasada kuruluş amacı “radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve denetlemek” ibaresiyle özetlenen RTÜK’ün ilk görevi şöyle tanımlanıyor:
“Yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması, yoğunlaşmanın önlenmesi ve kamu menfaatinin korunması amacıyla gerekli tedbirleri almak.”
Bu görev tanımına rağmen RTÜK, özgürlük veya çeşitlilikten ziyade, şarkıcı Hadise’nin dekoltesini iki toplantı boyunca tartışmasıyla, bir yarışmacı eşinin önünde başka biriyle dans ettiği için Ben Bilmem Eşim Bilir programına ceza kesmesiyle biliniyor.
Ancak RTÜK, bugün bu absürtlük üzerinden tartışılmıyor. İktidara yakın bazı gazeteciler, “AKP’li sanılan üyelerin Fethullah Gülencemaatine bağlı olduğu ve AKP’ye ihanet ettikleri” iddiası eşliğinde ‘RTÜK’ü düzenleyen yasayı değiştirme, olmazsa lağvetme’ çağrısı yapıyor. Zira, TBMM'de siyasi parti gruplarının üye sayısı oranı esas alınarak seçilen 9 üyenin görev süresi 6 yıl. Tutarlı aktör ve yönetimler için uygun, ancak ittifakların kurucularını bile şaşırtan hızda bozulup pazarlığa açıldığı Türkiye'ye kısa gelen bir zaman dilimi.
Peki, mevcut dağılıma göre, 4 AKP, 2 MHP, 2 CHP ve 1 HDP’li üyeden oluşan Üst Kurul nasıl karar alıyor? Şikayetler ne zaman gündemlerine geliyor, kayıtlar nasıl izleniyor? Gülen cemaatinden olduğu söylenen AKP’li RTÜK üyeleri kimler?
Soruları; parlamento muhabirliği dâhil, gazetecilik yollarında yıllarca haber kovalamış tecrübeli bir gazeteci olan İsmet Demirdöğen'e yönelttik. Ankara gazetecileri arasındaki koridor sicili "sakinliği, anlayışı ve nezaketi"yle de yazılan Demirdöğen, 2013 yılında başladığı CHP TBMM Grubu’nda Basın Danışmanlığı görevini bırakarak 3 Eylül 2015’te CHP kontenjanından boşalan RTÜK üyeliğine seçildi.
Öldürülmeden kısa bir süre önce Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin CNN Türk'te dile getirdiği "PKK terör örgütü değildir" sözleri üzerine RTÜK'ün kestiği cezayı da sorduğumuz Demirdöğen'in, T24'ün sorularına çoğunu yazılı, bir kısmını telefon üzerinden verdiği yanıtlar için buyrun.
RTÜK kararları nasıl alınıyor?
- RTÜK en çok kanallara kestiği cezalarla öne çıkıyor. Bu kararların nasıl alındığını anlamamız için bize bir örnek anlatır mısınız; bir şikayet ne zaman gündeminize giriyor, gündeme alındıktan sonra 9 üye oturup televizyonun karşına geçerek kaydı mı izliyor, izlerken nasıl tartışmalar oluyor, tartışmalar nasıl bir üslupla yürüyor?
RTÜK, keşke cezalarla değil, demokrasimiz saat gibi işlerken, düşünceyi açıklama özgürlüğünün en önemli dişlisi olmasına katkı verse... Süreç şöyle işliyor; uzmanlar kendi sorumluluk alanlarındaki televizyonların yayınlarını izliyorlar. Eğer bir ihlal bulgusuna rastlarlarsa rapor yazıyorlar. İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanı bu raporu kendi görüşüyle birlikte Üst Kurul’un gündemine taşıyor. Daire Başkanı uzmanın görüşüne ve önerisine katılmak zorunda değil.
İzleyicilerin yakınması üzerine de raporlar düzenleniyor. Yakınmalar karşısında programın izlenmesi ve rapora bağlanması zorunlu. Bu rapor da yine aynı yolla Üst Kurul’a sunuluyor.
Başkan raporları gündeme alınca üyelere de bir dosya halinde sunuluyor. Haftada bir gün zorunlu olan toplantı öncesi üyeler raporları inceleyip programları izleyerek toplantıya hazırlanıyorlar.
9 üyeli toplantıda geniş bir değerlendirme yapılıyor. Görüntüler tekrar tekrar izleniyor, raporlarda yer alan ifadeler tartışılıyor, sonunda yasanın verdiği görev yerine getiriliyor. Ya “İhlal vardır” ya da “Yoktur” kararı çıkıyor. Bunun için 5 oy gerekli.
Tartışmaların zaman zaman hayli uzun, öğretici ve zaman zaman da sert geçtiğini söylemeliyim. Birbirimizi ikna etmemiz ve kararın yasaya olduğu kadar vicdanlara da uyması için epeyce derinlikli değerlendirmeler yapılıyor. Birbirimizi incitmeden yaralayıcı bir dil kullanmadan her türlü eleştiriyi yapabiliyoruz, görüşleri ifade edebiliyoruz ama az önce söylediğim gibi beş üyenin iradesi sonucu belirliyor.
Erdoğan’ın konuşması RTÜK önüne geldi mi?
- Gözümüzde canlandırabilmek için soracağız: Bu kayıtları izlerken kumanda kimde oluyor? Örneğin, tuvalete çıkmak yasak mı veya ekrana bakmayanlar var mı?
9 üyenin etrafında toplandığı o ünlü müzakere masasında her üyenin önünde bir bilgisayar var. Ekranından görüntüsünü izliyoruz, raporunu okuyabiliyoruz. İhtiyaç halinde yasalara, yönetmeliklere, eski kararlara bakabiliyoruz. Başkan ya da başkanvekili toplantıyı yönetiyor, yani kumanda onlarda.
Toplantılar zaman zaman 10 saat sürebiliyor. Bitmeyince ertesi güne kalıyor. Dosyalar bir hafta sonraki toplantının gündemine ertelenebiliyor. O uzun süren müzakereler sırasında üyeler zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için dışarıya çıkıp gelebiliyorlar ama oylamalar önemli olduğu için mümkün olduğunca çabuk dönüyorlar. Ekrana bakmamak, dosyayla ilgilenmemek mümkün değil.
- RTÜK, şikayetleri ne zaman gündemine alıyor sorusuna kısaca, “uzman değerlendirmeleri ve vatandaş şikayetleri” yanıtı verdiniz. Örneğin hiç Erdoğan’ın bir konuşması için RTÜK toplantısında izleme seansı yaşandı mı?
Toplantıda yapılan konuşmalar, aksine bir karar alınmadığı sürece gizlidir.
“Öpüşmeye şehvet, süre ve yayın saati ölçütleriyle bakılıyor”
- RTÜK’ün anlaşılmaz cezalarından birkaç örnek: Çizgi filme cinsellik cezası, Arkadaştan Öte filmine “Aşk olmadan seks olmaz” cezası, başka kadınla dans eden eş için “Ben Bilmem Eşim Bilir”e genel ahlak cezası veya Sex and The City’deki eşcinsel evliliğe ceza. Bu kararlar nasıl alınıyor?
Yargının verdiği kimi kararlar bile tartışılırken bizim aldığımız kararların, verdiğimiz cezaların tümüyle anlaşılabilir olması mümkün mü? Geçenlerde bir çizgi filme ‘şiddet’ içermesi dolayısıyla yaptırım uygulandı, geçmişte cinsellikten de uygulanmış. Öpüşmeye ‘şehvet’, ‘süre’ ve ‘yayın saati’ ölçütleriyle bakarak yaptırım uygulanıyor.
- ‘Şehvet’ ölçütünü tanımlar mısınız?
Elde bir ölçüt yok, ama tutkulu, ateşli, şehvetli bir sahnenin uzun süreli ekranda kalması, bunun da çocukların televizyon izlediği bir saatte gösterilmesi kimi üyelerce ihlal sayılıyor.
“Devletin tiyatrosu çatalla, üst kurulu da öpüşmeyle uğraşmamalı”
- RTÜK’ün bir görevi de “ahlak komiserliği” mi?
RTÜK Yasası, yani Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun, kurula ifade özgürlüğünün yanı sıra ‘haber alma özgürlüğünü de sağlama’ görevi vermiş. Ancak yasanın yayın ilkeleriyle ilgili maddesinde sıralanan fıkralar ülkedeki genel yaklaşımla örtüşüyor. Yani özgürsünüz ama… İşte o ‘ama’lar bana göre çok fazla ve sübjektif değerlendirmelere fırsat verir türden. Bunlardan biri de sorunuzda belirttiğiniz ‘ahlak komiserliği’ nitelemesine yol veriyor. Cinsiyetçi ve muhafazakâr yaklaşımlarla alınan kimi kararlar da bu nitelemeyi güçlendiriyor, haklı kılıyor. Öpüşme süresi ve biçimine göre yaptırım uygulanması kararlarına bakınca... Devletin tiyatrosu çatalla, üst kurulu da öpüşme biçimiyle uğraşmamalı. İletişim olanaklarının bu denli sınırsız olduğu bir dünyada böylesi kararlarla sanırım kendinize güldürürsünüz sadece.
“Genel ahlak veya müstehcenliğe ilişkin bir RTÜK broşürü yok”
- Genel ahlak, müstehcenlik, ailenin korunması... Yayın ilkeleri arasında geçen bu kavramların ucu hayli açık. Üye olduktan sonra bu kavramların daraltılmış anlamlarını içeren bir broşür veya eğitim var mı, yoksa “Biz neden rahatsız oluyorsak, toplum da ondan rahatsız” anlayışıyla mı ilerliyor?
Genel ahlak, müstehcenlik gibi kavramlar sübjektif ve karşılığı kişiden kişiye, kurumdan kuruma değişen kavramlar. Meseleye özgürlükler, haklar ve demokratik uygulamalar penceresinden bakarsanız, bu kavramlarla sunulan tuzakları aşmanız kolay olur. Ailenin korunmasını dizilerde arama güzelliğinden de mahrum kalırsınız hiç olmazsa.
Bunlarla ilgili bir broşür yok, olması da gerekmiyor. Galiba olsa güzel haber olurdu. Örneğin “Müstehcenliğin el kitabını yazdılar” der, gülerdik. Genel siyasetin, sizi tercih eden siyasi yapının yaklaşımıyla örtüşen bir tutum izleniyor sanırım. Kararlar da bunu göstermiyor mu?
“Erkeklerin kadınlarla ilgili karar almasında bir gariplik var”
- Bir 'hizmet içi eğitim' yok ve “Bizim değerlerimiz, toplumun değerleri” diye bakılıyorsa, RTÜK üyeleri arasında hiç kadın olmaması kararları sizce nasıl etkiliyor?
Üyeler içerisinde kadın olmaması bir eksiklik. Kadın hakları konusunda hayli duyarlı, hassas ve özenli erkek üyeler var. Cinsiyetçi ve ahlakçı yaklaşımları aşmakta kadın üyelerin etkisi ve rolü fazla olabilirdi, erkek egemen anlayışların geriletilmesinde ve kararların oluşumunda belirleyici olmaktan çıkarılmasında da. Erkeklerin kadınlarla ilgili karar alması ve onları korumaya soyunmasında bir gariplik var, haklısınız.
“Ekranda duman tütüyor, ama ağızlarda çiçek resimleri; komik”
- Piyanist’e, Yeşil Yol’a ceza, sigarayı buzlama, alkolü yok etme, seksten öte cinsellik içeren çoğu sahneyi atlama... Siz RTÜK eleğinden geçen kanalları izlerken keyif alıyor musunuz?
Yasaklar, sınırlamalar sadece bizim yasamızda yok, başka yasalar da var. Örneğin, Tütün Yasası. Sigara ve içki görüntüsü yasak. Geçenlerde bir yarışma programında konuk ‘rakı-balık’ diyordu bip’lendi, sonra da ayran içmekten söz etti. Ekranda duman tütüyor, ama ağızlarda çiçek resimleri. Komik bir durum. Belki yeni yapımlar için sigara konusunda bir sınırlama konulabilir, ama klasikler arasında yer almış filmler için bunu uygulamak güldürüyor. Cinsellik içerdiği iddia edilen görüntüler de bundan farksız. Yaptırımlar çok olunca yayıncı kuruluşlar da cinsellik görüntülerini uçuruyor. Ama şunu düzeltelim; programlar yayınlanmadan RTÜK eleğinden geçmiyor. Yasa ve kararlarla oluşturulan bir geniş duvara bakılarak budanmış programlar var. Doğrusu o programlardan çoğu kimsenin hoşnut kaldığını, keyif aldığını sanmıyorum. Tersine yayınlar ve algılar dolayısıyla keyifle bizi anıyorlardır.
RTÜK’ün ‘lan’ yasağı
- “Lan” kelimesine bile “güzel Türkçe” cezası kesen RTÜK üyeleri, aralarında Zeki Müren Türkçesiyle mi konuşuyor?
Dili güzel kullanmak, korumak bir görev olmalı. Yozlaşma iletişimi de zorlaştırıyor. Düşünmekten uzaklaştırıyor. Sohbetlerde de bunu dikkate almak gerek.
“YSK’ya seçim döneminde özel kanallara yaptırım yetkisini AKP verdi”
- RTÜK’ün 1 Kasım seçimi ertesinde hazırladığı, basında yer alan haberlere göre, sayısı 209’u bulan raporlarda 65 yayın kuruluşu mevzubahisti. 239 cezayla A Haber’in öne çıkma nedeni ne?
Bu kanala 1 Kasım’la ilgili uygulanan program ve yayın durdurma yaptırımlarının sayısı 99. (1 Kasım seçim dönemi nedeniyle özel radyo ve televizyon kuruluşlara verilen ceza listesi) Seçim döneminde seçimlerle ilgili yayınların denetimi ve yaptırım yetkisi YSK’ya (Yüksek Seçim Kurulu) geçiyor. Seçimin başlangıç tarihinden seçim gününe kadar, YSK seçim sonuçlarının yayınını serbest bırakıncaya kadar. Bu da 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümlerine İlişkin Yasa’ya dayanıyor. Bakmayın şimdi bazılarının “1961’de çıkan yasaya göre ceza veriyorlar” dediklerine, özel televizyonlarla ilgili yetki 2003 ve 2010’da çıkarılan yasalarla YSK’ya verildi; yani bu iktidar döneminde.
“YSK yaptırım uygulamadan önce uyarıyor”
YSK bir televizyon kanalına çokça yaptırım uygulamışsa bunun nedenini sorgulamak gerek. YSK önce yasadaki deyimiyle ‘yayıncı kuruluşları’ uyarıyor. Eğer siz bir uyarı almışsanız ve YSK da bir yargı kurumu ise o karara uygun davranmanız beklenir. Yargı kararını ciddiye almıyorsanız, bu sonradan verilecek kararlara razı olmanızı gerekmez mi?
1 Kasım seçimlerine ilişkin takvime göre, YSK, 98 televizyonu merkezden denetime aldı. Kuralları bir genelgeyle duyurdu. YSK, kendisi, bazı yayınlarla ilgili ek raporlar istedi. Yurttaşlar, siyasi partiler başvuruda bulununca, YSK, ayrıca izleme raporları düzenlenmesine karar verdi. Sonuçta toplam 216 rapor gönderildi.
“Referandumdan bugüne verilen cezalar toplanarak yeniymiş gibi sunuluyor”
RTÜK’ün bu raporları YSK’ya göndermeme yetkisi yok. Yani hepsini göndermek zorunda. Görüşünüz ne olursa olsun. YSK kendisi karar veriyor. Bir kuruluşa çok fazla yaptırım uygulandığı için adı öne çıktı. Burada bir de fırsatçılık yapıldığını düşünüyorum. Referandum, yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı ve iki genel seçimde YSK’nın verdiği cezalar toplanarak sanki yeniymiş gibi sunuluyor ve rakam büyütülerek tepkinin büyümesine çalışılıyor. Yasayı uyguladığınız için suçlu ilan ediliyorsunuz, ne garip.
- A Haber günün sonunda yayın çizgisi belli, özel bir teşebbüs, dolayısıyla soracağız; YSK-RTÜK’ten kaçmanın çaresi TV8’de haber göstermeyen Acun Ilıcalı’nın yolu mu?
YSK ya da RTÜK’ten kaçmanın yolu habercilikten kaçmak değil elbette. Adil olmak. Seçime katılan partilerin kendilerini anlatabilmesine, ifade edebilmesine fırsat vermek. Habercilikte objektif ve nesnel olmak. Televizyonların bütün partilere eşit süre ayırmasından söz etmiyorum elbette. Özel televizyonların, halkın gerçekleri öğrenme, özgürce kanaat oluşturma hakkına sahip olduğunu unutmamaları, buna uygun davranmaları beklenir. Bu, dünyanın her yerinde böyledir. Çünkü haber alma bir insanlık hakkıdır. Kısacası her düşüncenin kendisini ifade edebilmesinin zemini toplumsal mozaiğin bazı renklerine kapalı olmamalı.