Muhalif televizyon kanallarının ekranlarını karartan ve yayın lisanslarının iptali için kritik süreci başlatan RTÜK'ün, CHP kontenjanından seçilen üyesi İlhan Taşcı, BirGün'e konuştu.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Medyada virüs var" sözünün ardından muhalif kanallar için art arda raporlar hazırlandığını ifade eden Taşcı, Saray'da bir ekibin yayınları takip ettiğini söyledi.
RTÜK Üyesi Taşcı'nın son dönemde yaşananlara yönelik değerlendirmeleri şöyle:
RTÜK'ün en küçük siyasi eleştirileri bile cezalandırdığı bir dönem yaşanıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
RTÜK, sektörü düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulmuş Anayasal bir üst kuruldur. Yasasına göre de idari ve mali özerkliğe sahip ve tarafsızdır. Buna karşın RTÜK her dönem siyasi iktidarların, ülkenin içinde bulunduğu iklimin etkisi altında kalmıştır. Üst Kurul'un yayıncı kuruluşlar üzerindeki baskıcı tutumuna giden yolların taşları, AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte döşenmeye başlandı. Önce kurum dışından partiye yakın isimler üst düzey görevlere getirildi.
O güne kadar görevlerini tarafsızlıkla yapan uzmanlar kızağa çekildi. Ebubekir Şahin’in başkan olarak seçilmesiyle kurulun en önemli birimlerinden olan İzleme ve Değerlendirme Dairesi başta olmak üzere tüm birimlerde çalışan deneyim ve liyakat sahibi uzmanlar işlevsizleştirilip, sürüldü. Şu anda sadece başkanın isteği doğrultusunda raporlar hazırlanıyor.
KANALLARI KAPATACAKLAR
RTÜK’ün bu kadar sert kararlar vermesine etki eden gelişmelere ilişkin neler söylersiniz?
Cumhurbaşkanı'nın medyayı “virüs” olarak nitelemesi tam bir dönüm noktası oldu. Çünkü Cumhurbaşkanı devamla, “Bazı medya virüslerinden kurtulacağız” dedi. O sözlerden sonra her kurul toplantılarında en ağır ceza istemli dosyalar gündeme gelmeye başladı.
Son alınan kararlara baktığınızda verilen cezalar ve cezaların dayanağı olan yasa maddeleri hiç de rastlantısal olmayıp, oldukça zorlayıcı yorumlarla stratejik bir planın uygulanmasına dönük. Şu anda yalnızca cezaların dozu artıyor.
Ama asıl hedef Cumhurbaşkanı’nın “medya virüsünden de kurtulacağız” sözünde gizli. Medyada “virüs” olarak gördükleri kanalları “temizleme” görev emri RTÜK’e çıkartıldı. İktidarın görülmesini, duyulmasını istemediği toplumsal olayları ısrarla takip eden, haberleştiren kanalları kapatacaklar.
Halk TV ve TELE 1 için açıklanan gerekçeli kararı nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Son dönemde verilen cezalara bir bütün olarak bakıldığında RTÜK’ün asla hükümet ile devleti ayırmadığını, tersine hükümete yönelik her türlü eleştiri ve uyarıyı devlete yapılmış bir saldırı gibi yorumladığı görülecektir. İktidar, yazılı ve görsel medyanın tamamına yakınını kontrol altında tutabiliyor ki bu basının yüzde 95’ine denk düşüyor. İstediğini yazdırıyor, istemediğini perdeliyor.
Yeri geliyor aynı manşetlerle gazeteler çıkıyor. Ama şu gerçeğin de fazlasıyla farkındalar, Saray merkezli hazırlanan gazeteler okunmuyor, oluşturulan kurgusal haberler televizyonlarında izlenmiyor. Haberler bir türlü istedikleri etkiyi yaratmıyor. İstedikleri etkinliğe, güvenirliğe ulaşmış olsaydı kendi medyaları belki eleştirel yayın yapanları dert etmezlerdi.
Bütün mesele, iktidara yönelik eleştirel yayıncılık yapabilen gazete ve televizyonların haberlerinin toplumdaki etkisi. Kendi kontrollerindeki yüzde 95’lik medyadan bile daha çok ses getiriyor olması.
ŞAHİN'İN PUSULASI SARAY
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, çıkışlarıyla yalnızca muhalif kanalları hedef alıyor.
Ebubekir Şahin’in pusulası Saray’dır. Kendi deyimiyle Saray'dan gelecek her talimatı emir telakki eder. Cumhurbaşkanı'nın medyayı virüs olarak nitelemesinden hemen sonra art arta talimatlarla hazırlattığı raporlarla belli televizyon kanallarını ağır cezalarla yaptırımlarla kıskaca almaya başladı. Çünkü Cumhurbaşkanı'nın sözleri işaret fişeğiydi. Bazen kanallara verilen cezaların hukuksallığı tartışılıyor. Oysa olay siyasal. Kararlar hukukun ışığında değil, siyaseten alınıyor.
Şu anda RTÜK’ün bütün radarları, eleştirel yayın yapabilen kanallara çevrilmiş durumda. Uzmanlar gözlerini muhalif ekranlardan ayırmıyor. Çünkü yukarıdan gelen talimat öyle. RTÜK içindeki uzmanlar yetmiyor gibi Saray kontrolünde oluşturulan özel bir ekip de muhalif kanalları sürekli izliyor. RTÜK Başkanı, Cumhurbaşkanı, AKP iktidarı hiçbir şekilde eleştirilmesin, yanlışları söylenmesin, yaptıkları sorgulanmasın diye canhıraş uğraşıyor.
Çifte standart kararlar yayıncılığın geleceğini ne şekilde etkiliyor?
Yayıncıların en büyük sıkıntısı ve RTÜK’e sitemi, çifte standart. Çünkü RTÜK, yayındaki ihlalin içeriğinden çok hangi kanalda yayınlandığına bakıyor. Örneğin iktidara yakın kanalda 8 Mart'ta bir dizi boyunca açıkça küfredildi. RTÜK, dilin kötü kullanımından uyarı verdi.
Oysa aynısını iktidar karşıtı olarak gördükleri kanal yayınlansaydı emin olun bedeli çok ağır olurdu. Muhalefet milletvekiline canlı yayında küfrediliyor, iktidara yakın kanal diye RTÜK bunu ifade özgürlüğü sayıyor.