Saba Tümer’i İzmir’den İstanbul’a, NTV’ye geldiği ilk yıllardan beri tanıyorum. Birbirimize derdimizi anlatacak, yanağından makas alacak kadar yakınız, samimi pozlarımız bu yüzden... “Ne yapıyorsun 9 aydır?” dedim; kendi hayatından hikayeler anlattığı bir stand-up hazırladığından girdi, aşk hayatından çıktı, televizyonu özlediğinden devam edip eski anılardan dem vurdu. Bunca yıllık arkadaşımın medyayla ilk tanışmasının 1983’te, babasının bulunduğu THY uçağının Atina’ya kaçırılmasıyla olduğunu yeni öğrendim... İşte Saba tüm bu komik maceralarını anlatmaya hazırlanıyor stand up’ında...
İşte Saba Tümer'in Cengiz Semercioğlu'na cevapları:
◊ Yakın zamanda bir stand-up gösterisine başlıyormuşsun, hayırlı olsun. Nereden çıktı bu fikir?
- Program biteli 8-9 ay oldu. Dinlenme sürecinde ne yapsam diye düşünürken stand-up yapmaya karar verdim. Üniversitelere gidip oralarda konuşma yapıyordum. Hatta bir keresinde gittiğim bir söyleşide moderatör yoktu. Bir anda kendimi sahnede buldum. Orada can havliyle bir sit-com çıktı içimden. “Ben gazeteciliği 8 senede bitirdim, emin misiniz beni çağırdığınıza?” gibi şeyler söyledim. Sonra da bunu süslemeye ve sahnede bir stand-up gösterisine taşımaya karar verdim.
◊ İçeriği nasıl olacak?
- Okul anılarım da olacak içinde programlarımdaki komik anılarımın görüntüleri de. Mesela Rıdvan Dilmen’e “Kaç yaşında milli oldun?” diye sormuştum. Bu aslında çok normal bir soruydu. Ama Rıdvan “Futbolda mı?” diye cevap verince fenomen oldu o soru. Mesela Tan’a “Her gelene veriyor musun?” demiştim. Şarkı veriyor musun anlamındaydı. Ama o soru da başka yere çekilince komik oldu. Bütün bu anıların kamera arkalarını da gençlere anlatacağım bir format çıkardım.
◊ Ne zaman başlıyorsun?
- Şimdi sponsorlarla görüşüyorum. Üniversite festivallerine yetişmeye çalışıyoruz.
◊ Gösterinin tüm metnini sen mi yazdın?
- Ben yazdım. Sonuçta hikaye benim hikayem. Belli başlı konularım var. Salondaki atmosfere bağlı olacak, hem hikayemi anlatacağım hem de gençlerle birlikte görüntüleri izleyeceğiz. Benim yaşadığım şeyler olduğu için çok detaylı bir metne gerek duymadım. Bir de interaktif olacak. Gençlerden sorular da alacağım.
◊ İçinde müzik de olacak mı?
- Yok. Ama çok seversem belki bir dans şov yapabilirim. Salsa dersi alıyorum. Flamenkoya da başlayacağım. Ayak tabanlarım mahvolmasa daha sık derse gideceğim ama bir ders yapıyoruz, sonra tabanlarım zonkluyor.
◊ Gösterin kaç dakika sürecek?
- Bir deneme yaptım. Hikayelerimi telefona kaydettim. 50 dakika sürdü. Bir de görüntüler var. O görüntüler de 30 dakika. Bunları kısaltıp 60 dakikaya indireceğim.
3 SAAT CANLI YAYIN YAPMIŞ KADINIM, SAHNEDEN Mİ KORKACAĞIM?
◊ Canlı yayın yapmak başka, sahneye çıkmak başka. Korkmuyor musun?
- Hiç korkmuyorum. Ben 3 saat canlı yayın yapmış kadınım. Bence 3 saat canlı yayın yapmak bundan daha zor. Sevgilinle 3 saat baş başa kalsan fenalık gelir.
◊ Stand-up işin bana Acun’un ilk sahneye çıkışını hatırlattı...
- Aynen. Onun gibi bir şey. Dünya buna kaymaya başladı. Çok iyi gösteriler yapılıyor.
◊ Hikayelerinden birkaç tanesini anlatsana...
- Kameralarla nasıl tanıştığımı anlatayım. Babamın içinde olduğu bir uçak korsanlar tarafında kaçırıldı. Ben o zamanlar ortaokul birinci sınıftaydım. Annem, kardeşim filan herkes ağlıyordu. Ertesi gün İngilizce özel dersim vardı. Hemen öğretmeni aradım. Dersi ekeceğim ya, öğretmene “Babam kaçırıldı, gelemiyorum” dedim. Bütün İzmir neredeyse bizim evde toplandı. Ben “Kaçırıldı ama nasıl olsa bırakırlar” diye düşünüyorum. MİT Müsteşarı babamın arkadaşıydı. O sürekli evi arıyordu. Sonra bir telefon geldi. Hürriyet Gazetesi’nden fotoğraf çekmeye birilerinin geleceğini söylediler. O yaz Mudo çok güzel yazlık kırmızı çizmeler çıkarmıştı. Ben beyaz pantolon, beyaz gömlek, kırmızı çizmeler giydim. “Ben hazırım” diyerek salona gittim. Evdeki herkes şoke oldu beni grand tuvalet görünce. Fotoğrafımız çekildi. Gazeteye bir baktım belden kesik fotoğraf kullanmışlar. Çok üzülmüştüm çizmelerim çıkmadı diye.
◊ İnanamıyorum sana... Peki, babana ne oldu?
- Babam çok uyanıktır. Korsanlar “Kadınlar ve çocuklar uçağı terk etsin” demiş. Babam da kadınların arasına sıvışıp kaçmış. Sonra evi aradı “Ben iyiyim, uçak bekliyorum, geleceğim” dedi. Ben de o sırada babama Yunanistan’dan getirmesi için telefonda birkaç sipariş verdim. Adam kaçırılmış, evdeki herkes ağlıyor, ben babama sipariş veriyorum. Çok komikti. Benim olaylara bakış açım her zaman değişikti.
KAHKAHAMIN ÇIKIŞ NEDENİ İLK ERKEK ARKADAŞIMDI
◊ İlk birlikteliklerini ve deneyimlerini de anlatıyor musun?
- Kahkahamın çıkış sebebini anlatıyorum. Kahkahamın çıkış nedeni ilk erkek arkadaşımdır. Hep kahkaha atardım da desibeli bu kadar yüksek değildi. Çocuğun adını Remzi koydum, insanlar tanımasın diye. 18 yaşındaydım o zamanlar. Ayrılmıştık. Aşk acısı çekiyordum. İzmir küçük bir yer. Sürekli karşılaşıyorduk. Yıkılmadım, acı çekmiyorum diye göstermek için sürekli onu görünce mutluluk kahkahaları atıyordum. O desibel oradan kaldı. İzmir’i terk etme nedenlerimden biridir aşk acısı. Birkaç sene önce telefonda konuştuk. “Bana çok acı çektirdin, ama bana bütün bu yaptıkların para ve kariyer olarak geri döndü, sayende kariyer sahibi oldum, çok teşekkür ederim” dedim.
◊ Demek aşk acısı yüzünden İzmir’den ayrıldın...
- O sırada İstanbul’dan, NTV’den bir teklif gelmişti. İzmir’de kalmak da istemiyordum. Ege TV’den NTV’ye transfer oldum.
◊ İlk ekrana çıkışın nasıl oldu?
- İzmir’deki Sky televizyonunda muhabirlik yapıyordum. Spiker bir arkadaşımız işten ayrılmış. Haberim yoktu. İşe geldim ve “Ekrana bugün sen çıkıyorsun” dediler. Nasıl yapacağım diye düşünürken can havliyle kendimi ekranda buldum. Sevdim de. Benim Remzi de meşhur kadın severdi. Buradan yürüyeyim dedim.
◊ Bu meşhur ilk aşkın Remzi bizim tanıdığımız biri?
- Yok canım tanımazsınız.
◊ Sonraki yıllarda onun kadar aşk acısı çektiren biri oldu mu hayatında?
- Kahkaha gibi bir şey katan olmadı. Her ilişki bittikten sonra üzülüyorsun, acı çekiyorsun.
40’LI YAŞLARIMDA DAHA SEKSİ BİR KADIN OLDUM
◊ 20 yıl önce genç bir kadındın. Şimdi orta yaşlısın. Arada ne gibi farklar var? Mesela gençken daha mı seksi ya da daha mı toydun?
- Aaa terbiyesiz. Orta yaşlı değil olgun diyeceksin. Şaka bir yana şimdi düşünüyorum da 20’li yaşlarıma dönmek istemem. O yaşlarda çok toysun, kendini bilmiyorsun. 30’lu yaşlar daha güzel 20’li yaşlara göre. Ama 40’lı yaşlar mükemmel bence. Mesela bence 20’li yaşlarımda değil şimdi daha seksiyim. Çünkü bu benim auramda var. Geçenlerde eski görüntülerime bakınca “Ah be Saba ne çektin” diye kendime üzüldüm.
◊ Estetik yaptırıyor musun?
- Bir tek botoks var. Onun dışında bir de sen ortaya çıkarmadan söyleyeyim göz üzerimi aldırmıştım ama uzun zaman oldu.
◊ 40’lı yaşlarda kadın olmanın güzel yanlarını söyler misin?
- Kendini, ruhunu, vücudunu tanıyorsun. Daha seçicisin. Kendinle barışıksın. Her şeyi kabulleniyorsun.
◊ 50’li yaşlarından ne beklentin var?
- Hiçbir beklentim yok. Hayat ne getirirse onu yaşayacağım. Anı yaşama taraftarıyım. Bazen tabii ki kaçırıyorsun ama eğer o sırada bir şey yapmak istiyorsan onu yapmalısın. Niye yapmadım diye pişman olmaktansa yapıp da ne olacağını görmek daha güzel.
ANNEMİ KAYBETMEK HAYATIN EN BÜYÜK SİLLESİYDİ
◊ Anneni kaybettikten sonra hayatında ne değişti?
- Hayat orada başladı. Annemi kaybettiğimde 24 yaşındaydım. Kardeşim 19 yaşındaydı. O hayatımın aslında en büyük sillesiydi. Lay lay lom bir kızken, hayat “Hadi bakalım Saba” dedi. Ondan sonra kariyer yapmak istedim.
◊ Peki, baban bir baskı kurmadı mı?
- Yok. Babam hiç baskıcı değildi. Babam İstanbul’da yaşıyordu. Kız kardeşim de İstanbul’da okuyordu. Buraya gelmemdeki bir sebep de kardeşim Eda’ya sahip çıkmaktı. Ondan sonra başladı her şey. Deli gibi çalışmak, hırs, var olmak, bir düzen kurmak, kendim olabilmek... O yüzden evlilik gibi olayları bir tarafa ittim.
◊ Çok mu hırslısındır?
- Bende gizli hırs var. Hırsım kendimle. “Daha iyi ne yapabilirim” diye. Kiminin hırsı aklının önündedir ya ben hiçbir zaman öyle olmadım.
◊ Paranı nasıl değerlendiriyorsun?
- 9 aydır yiyorum. İnsanın kendi parasını yemesi çok güzel. Başkasının parasını yemek nasıl bir duygu onu hiçbir zaman bilmedim. Hep kendi paramı yedim çok şükür. Bir tane ev aldım. Kalanı da bankada duruyor. Zaten öyle senin hayal ettiğin gibi çok param yok.
GECE PROGRAMI YAPMAK İSTİYORUM
◊ Yıllardır ara vermeden TV programı yapıyordun. Bir yıla yakın zamandır da ekranda yoksun. Özledin mi?
- Tam 20 sene oldu ekran önünde olalı. Yeni yeni özlemeye başladım. Ama bu ara bana çok iyi geldi. Bu sürede ruhum da dinlendi.
◊ Gündüz kuşağına dönüp haftanın 5 günü program yapmak istiyor musun?
- 9 ay öncesine kadar istemiyordum. Gündüz kuşağı teklifleri geldi. Kabul etmedim. Ama o kadar dinlendim ki şimdi 7 gün program yapabilecek durumdayım.
◊ Gündüz mü yoksa gece mi program yapmak istiyorsun?
- Ben aslında yine gece programı yapmak istiyorum. Haftanın 2-3 gecesi, daha önceki yıllarda yaptığım gibi.
◊ En son “Oyuna Geldik” diye bir yarışma programı yaptın.
- 40 bölüm sürdü. Her bölümde 6 ünlü konukla oyun oynuyorduk. Artık davet edecek ünlü kalmamıştı.
◊ Gündüz kuşağı programlarını nasıl buluyorsun?
- Hiç seyredemiyorum. Ama emek verilen her iş güzeldir bence.
◊ Evlilik programları?
- Mesela teyzem evlilik programlarının hastası. “Ne olur Esra’yı ara, kalkıyor mu diye sor” dedi bana. Onlar da keyifli arada seyrediyorum.
◊ Evlilik programlarının kaldırılması taraftarı mısın?
- Her türlü yasaklamaya karşıyım. Sonuçta birçok insan ekmek yiyor o işten.
◊ Esra mı, Seda mı yoksa Zuhal mi daha başarılı?
- Ben hep Esra’yı seyrettim. O yüzden diğerleriyle kıyaslayamayacağım.
Saba Tümer, Cengiz Semercioğlunun sorularını yanıtladı
HAYATIMDA HİÇBİR SEVGİLİMLE TATİL YAPMADIM
◊ “9 ay boyunca dinlendim” dedin. Başka ne yaptın?
- Gezdim. Cannes’a, St. Barts’a, Paris’e, Euro Disney’e gittim. Bu saatten sonra çocuğum olmayacağına göre yeğenlerimle gideyim anımız olsun dedim.
◊ St. Barts’a da yeğenlerinle gitmedin herhalde...
- Arkadaşlarımla gittim. Ben hiç sevgilimle tatile gitmedim.
◊ Aaa, neden?
- Bilmem. Denk gelmedi sanırım. Bir de tatile gitmek çok özel bir şey. Çok bir aradasın. Bir hafta boyunca sabah akşam birliktesin. Hiç olmadı böyle bir şey gerçekten. Özel birisi çıkarsa karşıma onunla giderim.
◊ Evlilik, çocuk filan istemiyor musun?
- Zamanında çocuk istiyordum. Ama kendi ayaklarının üzerinde durmak filan derken o dönemi kaçırdım. Bu yaştan sonra çocuk doğurur muyum bilmiyorum. Çok aşık olmam ve karşımdaki adama çok güvenmem lazım. İyi bir baba olacağına inanmam gerek. Evlenmek istiyorum. Onu da deneyimlemek lazım hayatta. Bu saatten sonra kalıcı bir şey olur zaten. 20’li yaşlarda insan ne istediğini bilmiyor. Ben şimdi ne istediğimi bildiğim bir yaştayım. Daha güzel yürüteceğime inanıyorum.
◊ Seni ne mutlu ediyor?
- Her şeyden mutlu olabiliyorum. Olaylara iyi tarafından bakmayı seviyorum. Mesela “Bu zamana kadar neden evlenmedin?” sorusu bazılarını üzebilir. Ama benim için hiç öyle olmadı. Şu anda vereceğim birliktelik kararı, eminim çok mutlu olacağım bir ilişkinin başlangıcı olacak. Onun için iyi ki zamanında evlenmemişim diyorum.
REHA MUHTAR’LA ÇALIŞIRKEN ANTİDEPRESAN KULLANDIM
◊ Sosyal medyayı aktif kullanıyorsun... Yapılan yorumlara sinirlendiğin oluyor mu?
- Instagram’ı seviyorum. Fotoğraflar filan çok eğlenceli geliyor. Çok canım sıkılırsa Twitter’a giriyorum. Yorumlara sinirlenmiyorum. Genelde gülüyorum. Beni hiç tanımadan olumlu ya da olumsuz olarak eleştirenleri kâle almıyorum. 10 sene önce eleştirilere çok takılırdım. Ama sonra “Bu benim hayatım, daha iyisini yapacaksa buyursun yapsın” dedim ve ciddiye almamaya başladım.
◊ 20 yıllık televizyonculuk hayatında köşe taşlarını belirleyen isimler kimler?
- Nuri Çolakoğlu, Erdoğan Aktaş, Reha Muhtar, Okan Bayülgen ve Acun Ilıcalı.
◊ En keyifli hangisiyle çalıştın?
- En keyifli tek başıma çalıştım. Ama Erdoğan ile Habertürk’te çalıştığım dönem çok keyifliydi. Reha Muhtar’la çalışırken çok zorlanmıştım. Antidepresan kullanmıştım. Ama şu anda baktığımda Reha Muhtar’la çalışmasaydım bu kadar başarılı olamazdım diyorum.
◊ Sonra Reha ile küsmediniz mi?
- Bir dönem küstük ama sonra barıştık.
◊ Çabuk küser misin insanlara?
- Evet küsüyorum, ne yapayım. Aslında çok kredi veriyorum insanlara. O dönemde birtakım vaatler verildi bana. Ben kariyerimi değiştirdim. O vaatler yapılmayınca ister istemez küsüyorsun. Öyle bir alınganlığım var.
◊ Yaşar Nuri Öztürk uzun zaman konuğun olmuştu. Anıyor musun sık sık?
- Nur içinde yatsın. Ondan çok şey öğrendim.
İSTEDİĞİMİZ KIYAFETLERİ BULAMAYINCA KENDİ MARKAMIZI KURDUK
◊ Kardeşin Eda ile aranız nasıl?
- Çok iyi. Biz birbirine çok bağlı bir aileyiz. Kuzenler, teyzeler filan hep bir aradayız. Erken kayıplar insanları daha çok birbirine bağlıyor. Eda ile “Flow” adında bir marka çıkarıyoruz. Trendyol’da satılacak. Üzerimdeki kıyafetler kendi tasarımım. Eda İtalya’da moda okudu. Ben mesela istediğim gibi kıyafet bulmakta zorlanan bir kadınım. Madem hem kaliteli, hem ucuz hem de güzel bir şey bulamıyoruz o zaman kendimiz yapalım dedik. Kumaşlarımızı kendimiz seçtik. 80 parçalık bir koleksiyon hazırladık. Yakında satışa sunacağız.
◊ Türkiye’de iyi giyinen kimler var?
- Çok şık giyinen kadınlar var ama onların zaten harcadıkları parayla mecburen şık olmaları gerekiyor. Ben az para harcayıp şık olma taraftarıyım. Pahalı bir şey alıyorsun mesela, bir şey dökülüyor üzerine ya da bir yere takılıp yırtılıveriyor. Ya da bir başkasının üzerinde görüyorsun. Ben kıyafete o kadar çok para versem içim acır. Bir tek ayakkabıya ve çantaya para veririm.
SIT-COM TEKLİFİ GELİRSE KABUL EDEBİLİRİM
◊ Oyunculuk yapmayı niye düşünmedin?
- Çok meşakkatli bir iş. O kadar okumuş ve her şeyini oyunculuğa vermiş insanlar dururken açıkçası istemedim. Ama çok eğlenceli bir sit-com gelirse belki yapabilirim.
◊ Beğendiğin diziler var mı?
- “İçerde”ye bayılıyorum. Erkek dizisi gibi gözükse de öyle değil. Bir de “Vatanım Sensin” ile “Cesur ve Güzel”i izliyorum.