PROGRAM TEKLİFİNİ AYLARCA REDDETTİM. SONUNDA
"Okan beni babamdan istedi"
Son günlerde meşhur kahkahasıyla hayatımıza sızan Saba Tümer'in ekranla olan ilişkisi aslında yeni değil. Ama kim düğmeye bastı da herkes bir anda ondan söz etmeye başladı? Merak ettik ve kendisine soralım dedik. Madem soracağız, bari bunu da Yeni Aktüel'in meşhur stüdyosunda yapalım istedik. Sahi kimdir bu pop star gibi hayranlarına fan club'lar kurdurtan, "Haber Makinası" ve "Lütfen Bu Konuya Girmeyelim" programlarının sarışın starı Saba Tümer? İşte dost kazıklarından merdiven yaparak tırmandığını söylediği yaşam öyküsü.
İzmir Alsancaklı, hali vakti yerinde bir ailenin büyük kızı. Anne ev hanımı, İstanbullu baba işadamı. Saba, babası Yalçın Tümer'in yıllarca İzmir-İstanbul arası mekik dokumasından belki de, teyzeler ve kuzenlerle bir arada büyümüş. Hâlâ devam ediyor bu bağlılık ki, İstanbul'daki evini 25 yaşındaki kuzeniyle paylaşıyor. Zira hem yalnız kalmaktan nefret ediyor hem de İstanbul gibi bir şehirde bir kadının yalnız kalmasını doğru bulmuyor.
"Başıboş kalmak hoş değil. Her zaman evin içinde bir erkeğin olması iyidir" diyor Başarılı televizyoncunun kariyerine bakıp da vaktiyle çok çalışkan bir öğrenci olduğunu sanmayın. Kendi deyimiyle "5'i aşma, 5'ten şaşma" cinsinden bir öğrencidir okul yıllarında. Hele kolejin son yılı defteri kalemi elinden iyice bırakır; hem de arkadaşları harıl harıl üniversite sınavına hazırlanırken. Rahatlığı sınıf arkadaşı Naciye'yi bile tedirgin edip "Saba ne olur sana bir test kitabı alayım da bari benim hatırıma çöz. Bak herkes bir yeri kazanacak, sen ne yapacaksın" dedirtecek boyutlardadır. Saba Tümer'in yanıtıysa "Parana yazık, evde bir sürü test kitabım var" olur. Ta ki üniversite ilk basamak sınavına iki hafta kalana dek. Özel bir öğretmen eşliğinde iki hafta eve kapanıp çalışınca sonuç sürpriz olur; Saba ilk aşamayı başarıyla tamamlar. İkinci basamak sınavına hazırlanmasıysa üniversite adaylarına hiç de örnek teşkil edecek cinsten değil. Ama son gece dahil olmak üzere sadece bir haftalık hazırlıkla girilen o sınavın sonucunda, Saba Tümer ikinci tercihi Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'ne girmeye hak kazanır Üniversiteye girer ama hayal ettiği gibi değildir üniversite ortamı. Kalabalık amfilerde konsantre olup ders dinleyememek; ve muhasebe, istatistik, hukuk gibi iletişime uzak görünen dersler sıkar. Hatta sosyal politika dersinin hocası, kendi deyimiyle "ona kafayı takıp" mezuniyetine kan doğrayınca, sınav kağıdının yeniden değerlendirilmesi için mahkemeye başvurur. Mahkeme kararıyla mezun olur.
"Gülgün Feyman, ders veremem, dedi"
Ünlü televizyoncu Nuri Çolakoğlu'yla akrabalığı dolayısıyla daha okul yıllarında televizyona ilgi duymaya başlamıştır. Nuri Çolakoğlu o dönem Show TV'yi kurmakla meşguldür ve asistanlığını yapmasını ister. Ama annesi karşı çıkarak, "Mezun olmadan bir yere yollamam" der. Durum böyle olunca İzmir'in yerel kanalı Sky TV'de haber spikeri olarak çalışmaya başlar. Ama diksiyon dersi alması gerekmektedir. Kanalın verdiği derslere, annesini ani bir kalp krizi sonucu kaybedince uzun süre ara verir. Durumu telafi etmek için özel ders verecek başka bir hoca aranır. Devreye Nuri Çolakoğlu girer, bir döneme damgasını vuran spiker Gülgün Feyman'ı arar. Feyman'ın "Madem sizin akrabanızÃÂ " yanıtıyla Saba Tümer de valizini alıp İstanbul'a gelir.
Tümer'in ağzından öykünün devamı şöyle gelişir:
"Evine gittim, tanıştıktan sonra bana bir yazı okuttu. Ardından 'E'lerin çok açık' dedi. 'Biliyorum, ne kadar bir eğitim gerekir, İzmir'e dönmem lâzım da' dedim. 'Tamam, yarın gel söyleyeyim' dedi. Ama aradığımda telefonlara çıkmadı. Not bıraktım dönmedi. Günlerce telefon bekledim evden çıkmadan." Bir sorun olduğunu anlayıp Çolakoğlu Feyman'ı arar. Aldığı yanıt, "Saba'nın 's'leri çok patlıyor. Ona uzun süre eğitim vermek lâzım, ben veremem" olur. İlk İstanbul macerası ne yazık ki hüsranla neticelenir.
"Valizimi alıp kös kös İzmir'e döndüm. Ama iyi ki öyle demiş. Dünyanın en iyi hocasını, emekli TRT spikeri Günay Oğuz'u buldum İzmir'de" diyen Saba Tümer altı ay boyunca her gün derslere devam eder. Ve karşılığını da alır, Ege TV'ye transfer olur. Altıncı ayın sonunda Çolakoğlu, bir İzmir ziyaretinde televizyonda haber okurken Saba Tümer'i görünce "Sen olmuşsun artık, yürü bakalım İstanbul'a, NTV'ye" der. Yıl 1997'dir ve yolu ikinci kez İstanbul'a düşer. O günler için radikal bir karar olduğunu düşünse de bugün risk almayı seviyor, risk almadan bir yere gelinemeyeceğini düşünüyor.
NTV'deki dördüncü yılının sonunda Show TV'den, Reha Muhtar'dan teklif gelir. Başlarda muhabirlik yapmasını, ardından kendi bültenini sunmasını ister Muhtar. Gitmeye karar verir. Zira artık amacı farklı şeyler yapmaktır. Ama çevresindekiler pek hoşnut olmaz bu karardan.
"NTV gibi ciddi bir kanaldan sonra rakı içen eşek haberini nasıl sunacaksın" derler. Bu sözlere kulak asmaz, teklifi değerlendirir. Ama işler yine beklediği gibi gitmez: "Reha Muhtar'ın iyi bir gözü vardır, çok iyi habercidir. Çalışmaya başladım ama baktım vaat edilenler gerçekleşmiyor. Çevre baskısı arttı, antidepresan ilaçlar kullandım. Çok zor bir dönemdiÃÂ "
Saba Tümer bir süre Muhtar ile küs de kalır ama bugün "İyi ki onu tanımışım. Ondan çok şey öğrendim" diyor. 2002'de Reha Muhtar Show TV'den ayrılır, yerine Tuncay Özkan ve ekibi geçer. Özkan, Tümer'den kendi bültenini yapmasını ister. Bülten için format çalışmaları sürerken birkaç günlüğüne siyasetçilerle özel röportajlar yapmak için Ankara'ya gönderilir. Ama başlarda birkaç gün denen görev, süresiz olarak uzatılır. Döndüğündeyse verilen sözlerin yerinde yine yeller esmektedir.
Bu arada televizyonda dönen tanıtım filmlerinden gece bültenini bir başkasının sunacağını öğrenir. Neler olduğunu sorduğundaysa kardeş kanal Sky Türk'e gönderildiğini öğrenir. "Yeni kanalın, yeni ve iyi yüzlere ihtiyacı vardı. Hayatımın en güzel dönemini orada geçirdim. Beni anlayan insanlarla çalıştım" diyen Tümer Tuncay Özkan ve ekibi kanaldan ayrılınca gece bültenini sunmak üzere tekrar Show TV'ye çağrılır. Ve kendisini Aktüel'in sayfalarına taşıyan süreç de böylece başlarÃÂ
"Hiç mütevazı olamayacağım, iki yıl boyunca çok iyi şeyler yaptım. Gecenin bir saati bülten yapıp da gündeme gelen kimseyi hatırlamıyorum" diyen Tümer, belki de bugünkü hayran kitlesini o gece programına borçlu. Öyle ya, hangi haber spikerine nasip oldu ki bir pop star gibi fan club kuracak hayran kitlesi? "İnsanlar ekrandan her şeyi anlıyor. Kim numara yapıyor, kim dudağını kalın göstermek için kıvırıyor, poz veriyor. Haber sunmak veya program yapmak rol kesmeyi gerektirmiyor. O elektriği, samimiyeti alıyorlar" diyor.
"İyi ama fan club kurduracak kadar hayranlığın nedeni bundan mı ibaret" dediğimizde, yanıt meşhur kahkahasına eşlik eden "Demek ki çok elektrik vermişim" cümlesi oluyor. Sonra da, "Okan da çok şaşırıyor. 'Böyle ciddi iş yapıp bu kadar hayranın nasıl oluyor' diyor. Valla nedenini bilmiyorum. Sahi sence ne bunun nedeni" diye soruyor.
"Okan'la çalışmak hayalimdi"
"Saba Tümer ile Gece Bülteni" döneminde, yani daha net bir tarihle 2005'in eylül ayında Okan Bayülgen'den "Haber Makinası" için teklif gelir. Yıllar önce sırf programını izlemek için odasına televizyon aldığı, birlikte çalışmayı hayal ettiği, "Nasıl olur da yollarımız kesişir" dediği, "Yaptığım işi takdir ediyor mudur" diye düşündüğü bir isimdir Okan Bayülgen. Ama Bayülgen'e uzun süre "Yapamam" der. Bir türlü ikna edemeyen Bayülgen ise çareyi, onu baba Yalçın Tümer'den istemekte bulur.
"Babamı aradım, Okan seninle yemek yemek istiyor, dedim. 'Neden' dedi. 'Bilmiyorum. Beni kandıramadı, seni kandırır belki' dedim." Yemek boyunca Bayülgen baba Tümer'e "Çok başarılı bir kızınız var, her an pimi çekilecek bomba gibi duruyor. Bir mücevher düşünün, bunun işlenmesi gerekiyor. Olması gereken yer orası değil, mutsuz" deyince baba Yalçın Tümer "Hayırlı olsun" deyip elini sıkar Bayülgen'in. Ve "Haber Makinası" çalışmaya başlar. Yani mutlu son! Yoksa başlangıç mı desek?
Neyse Saba Tümer şimdi çok mutlu. Hem patronu Okan Bayülgen ile CNN Türk'te "Haber Makinası"nı hem de hafta içi her gün Star TV'de Pakize Suda ile "Lütfen Bu Konuya Girmeyelim" programını sunuyor. Üstelik çok eğleniyor. Ve geldiği noktayı bugüne kadar kendisine kazık atan dostlarına borçlu olduğunu söyleyip, teşekkür ediyor.
"O kadar çok dost kazığı yedim ki. İzmir'de de, İstanbul'da da, her yerde. Ama çok mutluyum bu durumdan. Çok şey öğrendim. Benimle hiç kimse uğraşmasaydı belki bambaşka bir yerde olacaktım." Ancak sahte dostları hâlâ çevresinde. Zira patron ve partner Okan Bayülgen olunca, son zamanlarda telefonunun çok sık çaldığını söylüyor.
"Çevremdeki her kadın Okan'a aşık. Erkekler ise nefret ediyor ondan. Uzun zamandır görüşmediğim arkadaşlarım arayıp 'Ay şekerim bir öğlen yemek yiyelim' diyerek arayı sıcak tutmaya çalışıyor. Ama zeki kadınım, anladığım için görüşmüyorum Haberimizin öznesi Saba Tümer ama yazıyı Okan Bayülgen aşığı kadınlara bir tavsiyeyle bitirmekte yarar var. Bayülgen ile tanışmak için sakın Saba Tümer'e yakınlaşmaya çalışıp iltifatlar yağdırmaya kalkmayın. Zira hem ilk dakikada niyetinizi anlıyor, hem de Bayülgen gibi iltifattan nefret ediyorÃÂ
"Matematik zekası olan biri değilim. İki artı ikinin dört ettiğini bilirim ama beş ile yedi deyince parmak hesabı yaparım."
"Kahkahamı tutamam. Yolda aklıma bir şey gelip kahkaha atan bir kadınım. Çok garip, bu kadın deli mi, gibisinden bakışlar da gördüğüm olur."
"Hayat o kadar acı ve acımasız ki, hele birtakım üzücü şeyleri yaşadıktan sonra hayatla dalga geçip her şeye gülmek en doğrusu. Annemin hiçbir şeyi yoktu, bir anda kalp krizinden öldü. İki yıl sonra da teyzem uykusunda kalp krizi geçirdi, öldü. Bunları yaşadıktan sonra otomatikman her şeye gülüyor insan."
"Çevremdeki her kadın Okan'a aşık. Erkeklerse nefret ediyor ondan."
Fotoğraflar: MUZAFFER SAÄLAM