Darbe girişimini atlatamayan biri var: Erdal Şafak.
Neden mi?
Sorunun cevabına şu ilk cümleyle başlayalım: Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak darbeden bir gün önce izne çıktı ve darbe süresince de “kaptan köşküne” uğramadı.
Erdal Şafak, 14 Temmuz’da daha önceden planladığı yıllık iznine çıktı. Yıllık izin için ise İzmir kökenli olduğu için Çeşme’yi tercih ettiği belirtiliyor, Çeşme’ye gitti. Türkiye tarihine damga vuran 15 Temmuz darbe girişimine Erdal Şafak yıllık izninde yakalandı.
Ancak asıl kriz darbe girişimi gecesinde Erdal Şafak’ın “kaptan köşkünde” olmamasından daha çok, iznini kesip o koltuğa gelip gazeteyi yönetmemesinden kaynaklandı. Yani o kara gecede Erdal Şafak, gazetesine gelmek için herhangi bir girişimde bulunmadı. O gece gazeteyi Yayın Koordinatörü Kemal Kök'ün yönettiği ekip hazırladı.
15 Temmuz gecesi Erdal Şafak’ın gazeteye gelmemesini, daha da ötesi gelmek için çaba sarf etmemesini rezervlerine koydular.
Ancak ‘rezerv’ dediğimiz ‘hoşgörü temelli’ biriktirmenin deposu Erdal Şafak için ileriki günlerde hızla dolmaya başladı. Çünkü bırakın 15 Temmuz gecesini Erdal Şafak, ertesi günlerde de kaptan köşküne gelmedi. Türkiye tarihinin en önemli günlerinde Sabah gazetesi genel yayın yönetmeni tarafından değil onun altındaki isimler yönetiminde çıkarıldı.
Erdal Şafak’ın bol oksijen ve güneşe dayalı ‘darbe teşebbüsünden uzak’ tatilinin son günü de geldi çattı. Derken o gün Erdal Şafak’a, İstanbul ve Ankara’nın üstünde alçak uçuş yapan F16 savauş uçakları misali bir telefon geldi.
Telefondaki sakin ses Çeşme’de adeta savaş uçaklarının sonik patlamalarını anımsatan bir gürültüye neden oldu: “Erdal Bey, izniniz uzatıldı.”
Erdal Şafak’ın o anda zihin sahnesinden hangi film şeritleri geçti bilinmez ama Sabah koridorlarına yansıyan sohbetlerdeki sahneler hayli karanlıktı. Flash back’lerle başlayan Erdal Şafak’a ait kara sahnelerin başında Şule Talu’nun yazdığı o veda mektubu geliyordu. Sahnede şu replikler vardı: “Genel yayın yönetmeni bütün günü bana (yokluğumda) hakaret ederek, küfür ederek, haysiyetimle oynayarak, küfürlerine “sülalemi”, yani ölmüşlerimden çocuklarıma kadar herkesi hedef yaparak geçirdi.”
Şule Talu’nun çalışanlara veda mektubundan öne çıkan satırlardı yukarıdakiler.
Zihinler henüz daha süreci devam eden film sahnelerinde Emre Aköz’ün iznini anımsıyor. Ve koridorlardaki sorular bu sahneyle uçuşuyor:
-Emre Aköz 400 günlük zorunlu izne çıkarılmıştı. Acaba aynı uygulama Erdal Şafak’a da mı yapılıyor?
-Erdal Şafak’ın biriken izinleri kullandırıldıktan sonra bir veda pastası mı kesilecek?
-Erdal Şafak’ın yerine kim geçecek?
Hatta işi geyiğe vuran kimi mizah sever Sabah çalışanları “veda pastası F16 şeklinde olacak” diye de hadlerini aşan cümleler kuruyorlar.
Erdal Şafak’a veda pastası kesilir mi kesilmez mi bilinmez ama daha şimdiden kaptan köşkü için isimler konuşulmaya başlandı.
Bunlardan biri Takvim genel yayın yönetmeni Ergün Diler. Turkuaz Medya’nın Sabah’tan sonraki yavru gazetesi olarak tanımlanan Takvim’deki kurumsal bağlılığı bilinen Ergün Diler güçlü bir aday olarak duruyor.
Mahmut Övür’ün de adı kaptan köşkü için geçiyor. Ama Övür için “yaralı kaptan” adayı ifadesi kullanılıyor.
Gazetenin köşe yazarı Haşmet Babaoğlu’nun da adı geçiyor ama neden geçtiğini bilen de yok. "Gelirse sürpriz olur” deniliyor.
Gelelim asıl ağır topa. O ağır isim Şeref Oğuz. Sabah’ın ekonomi müdürü Şeref Oğuz kaptan köşkü için “yakışır” denilenlerden. Ancak handikapı fazla “ekonomik” olması. Ergün Diler’le kafa kafaya bir kaptan köşkü adayı gibi görüntü veren Şeref Oğuz’un “harekat kabiliyeti” zayıflığına dikkat çekiliyor.
Ergün Diler daha enerjik ve genel yayın yönetmeni tecrübesine sahip rüştünü ispat etmiş olarak bu yarışta boy gösteriyor.
Bakalım 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Sabah, daha kaç gün “kaptan köşküne bomba yemiş” gibi yayınına devam edecek?
Medya Radar