Abone Ol

Sakız Adası’ndaki ticari ahlâk dersi

Tatilini Yunanistan'ın Sakız adasında geçiren gazeteci Murat Çelik Yunan İşletmecinin tutumunu anlattı Türk işletmecilerin ders almasını önerdi

Sakız Adası’ndaki ticari ahlâk dersi

Salı günü “Neden Yunanistan, gördük” başlığı altında, birçok insanın, Türkiye yerine Yunanistan’da tatil yapma tercihinin nedenlerinden bahsetmiştim. (https://www.posta.com.tr/ yazarlar/murat-celik/nedenyunanistan- gorduk-2741599)

Tatil için Ege’nin karşı kıyısını seçmekteki tek gerekçenin maliyet olmadığını anlatmaya çalışmıştım. Yazı şöyle bitiyordu: “Standart ve ticari ahlâk etkileyici. Turist olarak “Acaba kazıklanıyor muyum” hissine kapılmıyorsunuz.

Aynı tatili Türkiye’de yapmakla Yunanistan’da yapmak arasında ciddi bir fark var. Tek konu maliyet değil. Geleneksel olarak ‘bize özgü’ dediğimiz ama özellikle son senelerde maalesef kaybettiğimiz iyi ‘haslet’ler, karşı kıyıda yerli yerinde duruyor. Asıl mesele bu bence.”

 

‘Ticari ahlâk’ meselesi çok mühim. Bakın biz Sakız Adası’nda ne yaşadık? Akşam yemeğine güzel bir restorana gittik. Adanın küçük, mütevazı bir köyünde; balıkçı barınağından hallice limanın üzerinde, hoş ve tamamen dolu bir mekân…

Yemekte deniz ürünlerinin yanında; ev yapımı, üzümden mamul (sofra) içeceği tercih ettik. Kırmızı değil beyaz… Mantarlı şişede olanlar da var ama bahsettiğim içkiyi açık servis ediyorlar Yunanistan’da. Cam sürahide.

Litresi 11 Euro. Yarım litre isterseniz de yarısı. 5 buçuk Euro. Menüdeki fiyatlar böyleydi. Çok beğenince “Biz giderken bundan birkaç şişe satın alabilir miyiz” diye sorduk garsonumuza.

“Tabii” dedi Dimitris. “Kaç litre?” İki aileydik yemekte. Aile başı ikişer litre alalım dedik. 4 litre.

“Ama kapalı şişe olarak yok. Biz 20 litrelik damacanalar hâlinde alıp yarım ya da 1 litrelik sürahilerde servis ediyoruz. Size litrelik pet şişelere koyup verebiliriz.” “Tamam” dedik.

Litresi 11 Euro’dan 4 litre… Birkaç dakika sonra geldi bizim siparişler. 44 Euro’yu uzattık. Dimitris “No” dedi. “26 Euro ödeyeceksiniz.”

“Türk – Yunan dostluğuna katkı için bize indirim mi yapıyorsunuz” diye sordum gülerek.

Garsonumuz “Tabii ki dostuz ama size özel bir indirim yapmadık” deyip durumu açıkladı:

“11 Euro menüdeki litre fiyatı. Yani bizim servisteki satış fiyatımız. Yemekte içtiklerinizi o fiyattan toplam hesabın içinde ödediniz. Bu 4 litreyi ise burada içmeyeceksiniz. Yanınızda götüreceksiniz. Bunları toptan alıyorsunuz yani. Dolayısıyla biz de size toptan fiyattan veriyoruz. Litresi 11 değil 6 buçuk Euro’dan. 4 litresi de, 44 değil 26 Euro ediyor.”

Şaşkınlık içinde birbirimize baktık masada. 30 Euro’yu uzattık. 4 Euro para üstüyle birlikte 26 Euro’luk kasa fişini de getirdi Dimitris. Defalarca teşekkür edip hatırı sayılır bir bahşiş bırakarak ayrıldık restorandan.

*

“Yunanistan’da tatil nasıldı” diye soranlara önce bu hatıramızı anlatıyorum. Hepimiz çok etkilendik. Dimitris’i ve işletmeyi takdir ederken, bir yandan da şunları konuşarak hayıflandık.

* Bizde olsa ne olurdu? Müessese bu satışı toptan fiyattan yapar mıydı?
* Muhtemelen yapmazdı.
* Dükkân yapsa, çok büyük olasılıkla, garson bizden o 44 Euro’yu alır, 26’sını kasaya verip kalan 18’ini de kendi cebine atardı.

Bunları konuşmaktan kendimizi alamadık. Belki de yanılıyoruz ama aklımıza ilk bunlar geldi. Hayıflandığımız da bu zaten. 2024 Türkiye’sinde hepimizin bu şekilde düşünecek noktaya gelmiş olmamız.