Şarap, çeşitli meyvelerin fermente edilmesi ile ortaya çıkan alkollü bir içecektir. Yüzyıllar boyunca törenler, ayinler ve özel günlerde tüketilmiş olması ve birtakım topluluklar tarafından kutsal bir içecek olarak kabul görmesi, şarabı alkollü veya alkolsüz diğer meşrubatlardan ayırmaktadır. Üretildiği meyve, şeker oranı ve bekletilme süresi gibi birçok özelliğe bağlı olarak değişen şarap, tarih boyunca en büyük üne üzüm meyvesinden elde edilen hali ile sahip olmuştur. Şarap, içerdiği üzümün rengine ve üzüm kabuğunun içecek ile temas süresine göre kırmızı, pembe veya beyaz olarak kategorize edilir.
Kırmızı şarap, üretildiği üzüm türüne bağlı olarak menekşe renginden tuğla kırmızısına kadar değişiklik gösterebiliyor. Bir kadehinde yaklaşık 120 kalori enerji bulunuyor ve alkol oranı %15 civarında bulunuyor. Kırmızı şarap içerdiği üzümün türüne göre bekletilmeden veya yıllandırılarak içilebilir, örneğin en popüler üzümlerden biri olan Cabernet Sauvignon’dan üretilen kırmızı şaraplar, onyıllarca bekleyebilmektedirler; fakat sofra şarabı olarak tüketilen ürünlerin taze içilmesi gerekmektedir. Beyaz ve pembe (Rose) şaraplar ise yıllandırılmadan içilirler. Beyaz şarap beyaz üzümden, pembe şarap ise kırmızı ve beyaz üzümlerin karıştırılması veya kırmızı üzümlerin içecekle kısa süre temas ettirilmesinden ortaya çıkmaktadır. Bu şaraplar genellikle kadeh başına 100 kalori enerji verirler ve alkol oranları kırmızı şaraba oranla daha düşük, %13 civarındadır. Şaraplar içlerindeki şekere göre sek, dömi-sek, yarı tatlı ve tatlı olarak adlandırılıyor; tatlılığına göre farklı yiyeceklerin eşliğinde tüketilmesi öneriliyor.
İlk Şarap Ne Zaman ve Nasıl Üretildi?
Bilinen ilk şaraphane Ermenistan’da 2012 yılında bulunmuştur. Uzmanlar tarafından Areni 1 Mağarasında bulunan bu şaraphanenin yaklaşık 6000 yıldır dünya üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Anadolu, bağcılık ve şarap sanatının doğduğu bölgeye oldukça yakındır ve bu sanatın geliştiği en yakın beşiklerden biridir. Arkeolojik ve genetik delillerin de gösterdiği üzere çok sayıda yabani asma türünden biri, belki de en uysalı vitis silvestris kendisini insanlara Kafkas Dağlarının güney bölgesinde, Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki platolarda ve alçak tepelerin yamaçlarında teslim etmiştir. Araştırmacılar tarafından bundan yaklaşık dokuz bin yıl önce yaşamış, Türkiye, Lübnan, Suriye, İsrail, Yunanistan’daki Neolitik alanlarda yapılan kazılarda bol miktarda üzüm çekirdeği, meyve ve salkım kalıntıları ortaya çıkarıldı. Bunlar, şekilleri ve boyutlarından yola çıkarak yabani üzüm çekirdeği olarak tanımlanırlar.
Şarap Tarihi
Şarabın köklerinin Anadolu topraklarına dayandığı varsayılmaktadır. Yapılan kazılarda ilk üzüm çekirdeği örneklerine milattan önce 8400 ile 8200 yılları arasına ait Nevali Çori ve Canhasan Köylerinde rastlanmıştır. Neolitik döneme ait bu kazılarda, üzüm asması üretiminin yapıldığına dair bir kanıt bulunamamıştır. Ayrıca sınırlı sayıda kap şeklinin varlığı sebebiyle şarap üretiminin varlığından emin olunamamaktadır. Kültüre alınmış ilk asma örnekleri, Şanlıurfa ilinde bulunan Hassekhöyük kazılarında bulunmuştur. Bu kazı alanları milattan önce 4800 ile 3000 yılları arasına aittir. Milattan önce 3000’inci yüzyılın ortalarına doğru kral mezarlarında hediye olarak verilmiş şarap şişelerine rastlanması ise bu dönemde şarabın soylu ve zengin kesim tarafından üretilip tüketildiğine yorulmaktadır.
İlk Çağ’da Şarap ve Şarapçılık
Yazının Anadolu Medeniyetleri tarafından kullanılmaya başlaması ile birlikte ortaya çıkan kaynaklarda bağcılık, yaklaşık 1500 senedir yapılan köklü bir uğraş olarak görülmektedir. Milattan önce 2000 yıllarında Asurlu tüccarlar tarafından Anadolu’ya tanıtılan ticari belgelerde de bağ bozumuna dair bölümler bulunmaktadır. Kayseri iline yakın olan Kültepe kazılarında ise milattan önce 2000 ile 1750 yılları arasına ait mühür ve baskılar bulunmuştur, bu ögelerin genelinde tanrılara şarap sunma sahneleri resmedilmiştir.
Hititler Dönemi’ne gelindiğinde kanunlar arasında üzüm bağlarına zarar vermenin cezası bulunmaktadır. Hitit Kültürü’ne ait olan bayramlar arasında bağ bozumunun bulunması ve yazılı kaynaklarda şarap türlerinin nitelendirilmiş olması (tatlı şarap, yıllandırılmış şarap gibi) bu toplumun üzüm ve şaraba verdiği öneme örnek olarak gösterilebilir. İonia’ya yapılan şarap ile alakalı ilk yollama ozan Homeros’a aittir. Ozan, İliada epopesinde “Pramnios” veya Pramnos isimli bir şaraptan bahseder; ikinci epopesi Odysseia’da ise sihirci Kirke’nin Odysseus ve dostlarını Pramnios şarabı ile ayyaş edip alıkoyduğunu anlatır. Pramnios’dan daha sonraki asırlarda Aristophanes, Athenaeus ve yaşlı Plinius gibi yazarlar da methiye ile söz ederler. Urla İskelesi şarabı ile alakalı yazılı kaynaklar Roma periyodunda milattan sonra 1.ve 2. yüzyıllarda görünür.
Orta Çağ’da Şarap ve Şarapçılık
Ortaçağa gelindiğinde şarap imalatı kilise bünyesinde giderek yerleşmeye başlamıştı ve bu Avrupa bağlarının korunmaya alınması anlamına geliyordu. Şaraba verilen önem ortaçağın sonlarına gelindikçe arttı. Bağcılık metotları mükemmelleşti, çeşitli üzüm türleri yetiştirildi ve şarap imalatı yapılan yerlerdeki üzüm sıkma teknikleri gelişim gösterdi. Kalitenin artmasıyla Avrupa’da şarap taşımacılık sektörü ve ticareti hızlı bir şekilde gelişti. Ortaçağın başlangıcında kırmızı şarap yapmak riskli bir işti. Mayalanmış üzümlerin ezilmesi, işçileri karbondioksite maruz bırakıyor ve bu boğulmalara sebep oluyordu.
Ortaçağın sonlarına doğru, şarabın dayanıklılığının önem kazanması sonucunda üzüm pres makineleri meşhur oldu. Çünkü bu preslerden elde edilen üzüm sularının kaliteleri daha yüksekti. Bağbozumu periyotları yalnızca meyvelerin olgunlaşmasına bağlı olarak değil, aynı zamanda ay ve yıldızların konumlarına bakılarak da belirlenmeye başladı. Roma-Germen İmparatorluğunun başında bulunan Şarlman’ın şaraba olan tutkusu da ortaçağda bu sektörün ivmelenmesine katkı sağlamıştır. İmparatorun koyduğu detaylı kurallar, birçok Fransız ve Alman bağcının Karanlık kendini geliştirmesine yardım etmiştir. Ortaçağda manastırların bağları kaliteli şarap üretilmesinde büyük önem arz etmiştir. Fakat bu üretimin ticari olmaması sebebiyle manastırlar haricindeki üreticilerin genel şarap tüketimindeki önemleri giderek artmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Şarap ve Şarapçılık
Osmanlı Devleti’nde bu konuda IV. Murat dönemi dışında katı bir yasaklama görülmemektedir. Şarap üreticilerine ve içenlere verilen herhangi bir ceza uygulaması da olmamıştır. Bağcılık ve şarap üretiminin olduğu gibi meyhaneler de genellikle gayrimüslim halk tarafından işletilmektedir. Diğer taraftan şarap ve içki evlerinden gelen vergilerin saraya önemli gelir kaynakları oldukları bilinmektedir. Sadece Galata’da 1400 tane meyhane bulunmuştur. IV. Murat dahil neredeyse tüm padişahların şarap içtiği bilinmektedir. 1800’lerde Fransa ve Avrupa’da asma biti hastalığı nedeniyle tüm bağlar zarar gördüğünde Osmanlı’ya gelinir, başta Trakya olmak üzere Marmara ve Ege’de geniş ölçekli bağlar kurulur ve milyonlarca litre şarap üretilerek büyük bir kısmı ihraç edilir. Üretilen şarapların oldukça kaliteli olduğu Avusturya’da yapılan şarap yarışmalarında Osmanlı şaraplarının üst üste aldığı birincilik ödülleriyle değerlendirilmesiyle kanıtlanmıştır.
Şarap da dahil olmak üzere içki üretim ve tüketiminin katı kurallarla engellenmemiş olmasına rağmen, Osmanlı Devleti’nde alkol tüketimine dair birtakım kısıtlamalar görülmektedir. Genellikle gayrimüslim halk tarafından üretilip tüketilen şarap ve diğer alkollü içeceklerin Müslüman mahallelerde satılması halk tarafından ayıplanmış, devlet tarafından ise kısıtlanmıştır. Gayrimüslimlerin alkol ticaretine gümrük vergileri ve yasaklarla sınır getirilmesine rağmen birçok kişinin kaçak olarak ülkeye alkollü içecek getirildiği bilinmekteydi. Hatta Osmanlı Devleti’nin yönetici kadrosuna gayrimüslimler tarafından kaçak alkol getirildiği de bilinmektedir. Yalnızca Galata gibi bazı şehirlerde kurallar gevşetiliyor, Türkler dahi içki içiyorlardı.
Türkiye’de Şarap ve Şarapçılık
Türkiye de her yıl ödül alan şarapları ve çeşitli üzümleri ile bu sektöre önemli bir yere sahiptir. Siyah, yumuşak içimli Papazkarası; mor, asit seviyesi yüksek Gamay; beyaz, asit seviyesi düşük Yapıncak; mor Cinsault ve beyaz, kolay içimli Semillon; Tekirdağ bölgesinin en çok üretilen üzüm çeşitleri arasındadır. Özellikle Şarköy ve Mürefte ilçelerinde üzüm ve şarap üretimi oldukça yaygındır.Bu sebeple birçok farklı markanın fabrikaları bu ilçelerde bulunmaktadır.
Türkiye’deki büyük şarap imalat tesislerinin önemli bir bölümünün bulunduğu Nevşehir il sınırları içinde sulu ve beyaz, sek şarap üretiminde kullanılan Emir üzümü ile başlamak üzere Kayseri Karası; kırmızı şarap imalatında sık sık kullanılan, asit seviyesi düşük, şeker miktarı yüksek Dimrit ve Şıradar şarap üzümleri yetişmektedir. Yine Ankara’da birçok şarap üretim tesisi bulunmaktadır. Orta Anadolu’nun en kaliteli üzüm çeşidi olarak da bilinen Kalecik Karası ve Kırıkkale’nin bir kasabasından adını alan düşük asit seviyesine sahip, tatlı beyaz Hasandede üzümü ise bölgede yetişen farklı üzüm çeşitleri arasındadır. Tokat’ın tahta fıçıda eskitme yöntemi ile Narince üzümü ile yapılan, zengin ve dengeli strüktürü ile öne çıkan beyaz şarabı da oldukça meşhurdur.
Ege Bölgesi’nde özellikle meyve şaraplarıyla ünlü Şirince öne çıkıyor. Şirince’nin meyve şarapları neredeyse her meyveden yapılıyor. İzmir’de yetişebilen diğer şarap üzümleri arasında dünyanın en çok bilinen üzüm çeşitlerinden, her iklim türünde kolayca yetişebilen siyah, bol tanenli Cabernet Sauvignon; Fransa’nın güneyinde ve İspanya’da sık sık yetiştirilen kırmızı üzüm çeşidi Carignan; alkol ve asit seviyesi düşük Alicante Bouchet; koyu kırmızı renginde, yoğun aromaya sahip Şiraz; beyaz şarapta aromayı ve meyve kokularını seven kişilerin tercih ettiği Bornova Misketi ve az miktarda yetişen Foça Karası gelmektedir. Son yıllarda İzmir şehir merkezinin dışında Urla ve Çeşme de şarap ve üzüm imalatı ile öne çıkıyor. Ege Bölgesi’nin şarap ile ünlü bir diğer ili olan Denizli’de ise Rose şarap üretimi için kullanılan ve Çal ilçesinden adını alan Çal Karası ve Sultaniye üzümü üretiliyor.
Günümüzde Şarap ve Şarap Kültürü
Günümüzde birçok türde üzümden üretilen binlerce şarap çeşidi olduğu bilinmektedir. Dünyada birçok ülke, şarapları ile gelir elde edilebilmektedir. Bu bölgelere örnek olarak Bordeaux, Kalifornia, Burgonya ve Sicilya verilebilir. Kırmızı şarabı ile dünyanın en meşhur şehirlerinden biri olan Bordeaux, şarap üretiminin bundan yaklaşık iki bin yıl önce başlamış olduğu bir şehirdir. Bölgede günümüzde 9 binden fazla şarap üreticisi bulunmaktadır. Turistler, şehir içindeki kurumlara uğrayarak şarap tadım turları yapabilmektedirler. Son yıllarda şarap ticaretindeki hızlı ilerleyen gelişme sayesinde Fransa ile yarışan Kaliforniya, sık ve çok yağışlı iklimi sebebi ile üzüm imalatı konusunda oldukça gelişmiştir. Ülkenin şarap imalatının yaklaşık %90’ını karşılayan Kaliforniya’da üretilen en meşhur üzüm ise Zinfandel adı ile anılmaktadır. Fransa’da Orta Çağdan beri şarapları ile bilinen bir bölge olan Burgonya‘daki şaraplar genellikle tek tip üzümden imal edilmektedir. Oldukça geniş üzüm bağ alanlarına sahip olan şehrin en güzel şarapları ise kuşkusuz Kot Dor bölgesinde imal edilmektedir.
Şarap, binlerce yıldır insanoğlunun en yakın dostlarından biri olmuştur. Başta üzüm olmak üzere birçok meyvenin fermente edilmesi ile elde edilebilen şarap, keyifli buluşmaların, ciddi yemeklerin, romantik randevuların ve daha nicelerinin baş kahramanı konumundadır. Dünyada şarap üretimi, milattan önce 4000’e kadar uzanmaktadır. Birçok medeniyet tarafından önemsenmiş, dinler tarafından kutsal görülmüştür bu içecek. Günümüzde binlerce çeşidi ile sofralara lezzet katan şarap, birçok ülke için mühim bir gelir ve ün kaynağı durumundadır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu ülkeler, yıllık üzüm hasatı ve şarap imalathaneleri ile hem ihracat yapabilmekte, hem de binlerce turisti kendilerine çekebilmektedirler.
Dinlerde Şarap ve Şarap Kültürü
Tarihte mitoloji ve dinlerde de şaraba büyük önem verildiği görülmektedir. Yunan Mitolojisinde Dionysos, şarap ve eğlence tanrısıdır. Bu karakter, yalnızca şarabın sarhoş edici etkilerini değil, iletişim ve sağlık alanlarındaki avantajlarını da temsil eder. On iki Olimpos tanrısından biri olan Dionysos, Zeus ve Semele’nin çocuğudur. Doğumu üzerine anlatılan hikayelere göre, Zeus’un Semele’ye aşık olmasını kıskanan karısı Hera’nın onu birçok kez öldürmeye çalışmasına rağmen kurtulmuş ve Zeus tarafından bir keçiye çevirilerek uzak bir adaya yollanır. Bu adada şarabı keşfeden Dionysos, satir müritleriyle birlikte dünya turuna çıkar. Sembolü olan asma ağacı da kendisi gibi her yıl yeniden doğmaktadır. Yunan Mitolojisi, yıllar içinde şaraba verilen değeri çeşitli dinlere devretmiştir.
Efkaristiya (Yunanca şükran) Hristiyanlıkta İsa’nın çarmıha gerilmeden önce havarileri ile yediği Son Akşam Yemeği olarak anılan ayindir. Missa Ayini ya da Rabbin Sofrası olarak da bilinmektedir. İsa’nın bu yemek esnasında havarilerine ekmek verip “Bu benim bedenimdir” ve şarap verip “Bu ise benim kanımdır” dediği düşünülmektedir. İncil ve Tevrat’ta yasak olmayan şarabın, Kur’an’da Arap Halkı arasında karışıklıklara ve suça sebep olması sebebiyle yasaklandığı görülmektedir.