Independent Türkçe'den Okan Can, Çarşı grubu tribün liderleri ve amigosu ile konuştu.
İşte o röportaj:
Sarı Murat: Bizim grup olarak, çocukluğumuzdan beri statlarda yetiştik. Semtimiz de burası, Dolmabahçe'ye yakın. 10-11 yaşından beri hep statlarda yetiştik.
Apoçino: Önce biz semt çocuğuyuz, Beşiktaşlıyız. Semtler arasında koyulan lakaplar vardır. Tribün liderimiz, başkanımızın adı Murat'tır, 'Sarı Murat' diye bilir herkes, bütün tribünler de bilir. Benim ismim Abdullah olduğu için Abdullah uzun geliyor, Apo demek insanlara kolay geliyor ama 'Apoçino' demek daha sempatik oluyor. O yüzden herkes 'Apoçino' diye tanımlıyor beni.
Bakü: İsmimi herkes bilmez, ama lakabımı herkes biliyor. Herkes bize, semtte, tribünde 'Bakü' diye hitap ediyor. Azerbaycanlı olduğumdan dolayı Bakülüyüz. Lakabımız 'Bakü' olarak kaldı.
- Siz Azerbaycan'dan gelip, burada amigo mu oldunuz?
Bakü: Azerbaycan'dan Beşiktaş sevdasına geldik 2013 senesinde. Onun öncesinde eski İnönü stadında kapalı tribünde Beşiktaş'ın maçlarına geliyorduk bir haftalık arkadaşlarımızla. Sonrasında kısmet oldu buraya yerleştik. Beşiktaş sevdasına geldik buralara, üniversite okumak adıyla. O da tabi bir bahaneydi, aileye konuşulmuş küçük bir yalandı diye söyleyelim. Üniversite yalan oldu, bizim de hayat üniversitemiz Beşiktaş oldu.
Sarı Murat: Eskiden gelen bir şey var, Beşiktaş için çoğu arkadaşımız; ben ya da diğer arkadaşlarım canını kanını… daha önceden tabi daha farklı böyle olaylar vardı. Diğer arkadaşlarımız, kardeşlerimiz de sağ olsunlar tabi bizi benimsediler. Biz de canımızla kanımızla hep mücadele verdik.
Bakü: Amigo nasıl oluyor; işte öncelikle seni tribün isteyecek, tribün kabul edecek, kendi jenerasyonun kabul edecek, büyükler sana destek olacak, o yolu açacak; senden önce sette olan insanlar sana destek olacak… Yoksa her isteyen 'Oraya geleyim, o tribünü yöneteyim' ile olmuyor.
Veya bu sadece amigonun yapabileceği bir şey değil. O tribünün üst tarafında bulunan arkadaşların, davulcunun davul ritmini tutması… Bunlar birlik beraberlik içinde olan bir şey. Yoksa ben tek başıma çıkayım oraya “ha hu” yapayım; bunla olacak bir şey değil.
Beni tribünün kabul etmesi lazım önce, tribün beni kabul etmezse ben oraya çıkıp dursam da hiçbir fayda etmez. Tribün beni kabul edecek, kendi jenerasyonum kabul edecek, bir bütünlük içinde olacağız, organize bir iş bu.
- Sevilmek gerekiyor…
Kesinlikle. Sevilmeden hiçbir şey olmaz. Ve işini de severek yapacaksın. Jenerasyonun seni kabul edecek, tribün kabul edecek. Ondan sonra arkası geliyor Allah'ın izniyle.
Apoçino: Tabi, Çarşı grubu Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütüdür. Futbolda, taraftar grubu olarak, her şeyin ilkinde en önce olarak bizizdir. Çarşı grubu olarak en önde biziz. Bizim yaş gruplarımızda abilerimiz, semtlerdeki bütün tribün liderlerinin amigoların yanında hep gençler vardır. Bu gençler, abilerinden, büyüklerinden gördüğü, mahalle kültürüyle büyüklerine saygıyı, kardeşleri korumayı, esnafı korumayı öğrenir.
Tribüne yakışan adamlar, zaten aralarından sıyrılır. Sarı Başkanımız zaten onları yanında alıp gezdirirken, insanlara tanıttığı zaman, büyük küçük herkes saygı gösterir, anlaşılır; o adam zaten sıyrılır aradan.
Sıyrıldığı zaman ise o insana büyük küçük herkes saygı duyar, tribün lideri olarak, amigo olarak yavaş yavaş çıkmaya başlar. Devir gibidir, büyüklerimiz gelir, senelerce kovalar, belli bir yaşa gelirler, artık yavaş yavaş tribünde sağ ve sol tarafa doğru kaymaya başlarlar ve yeni genç nesil çıkmaya başlar.
- Amigoluktan para kazanıyor musunuz?
Bakü: Yok, hiçbir çıkarımız yok. Biz Beşiktaş sevdasına geldik buralara. Bir anda işte arkadaşlarımızın desteğiyle kendimizi o demirde bulduk. Hiçbir anlamda bu işten çıkar ilişkisi ya da para kazanan yok yani.
Sarı Murat: Gelir dediğin, işte herkes kendi işinde gücünde. Kendi aramızda yardımlaşıyoruz, ona göre çoğu arkadaşımıza, kardeşlerimize yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Apoçino: Bizim genelde hepimiz, yüzde 80'imiz çalıştığımız için, ya da geliri olanlar var, çalışanlar var… Çoğumuz çalıştığı için gelir kaynağımız belli bir seviyededir. Beşiktaş'ın maçı olduğu zaman iş yerinde çalışan bir arkadaş da olsa patronu bilir; işçi emekçi kardeşimiz de olsa bilir; 'Beşiktaş maçı varsa ben bu adamı burada tutamam.' O maça gidecek o adam yani, tribüne gidecek, orada takımını destekleyecek, ertesi günü işine, hayatına devam edecek.
Bizim toplantı yaptığımız günlerde, sosyal medyadan vs. arkadaşlarımıza bilgiler verilir. Onda sonra bir araya geldiğimiz zaman, müsait olanlar gelir, gelemeyenlerle de zaten maç günü zaten bir aradayız biz. Hep omuz omuzayız.
Bakü: Herkes işine gücüne bakıyor. Ben mesela çalışıyorum, ben de işime gücüme bakıyorum. Arkadaşlarım; tribündeki çocuklar da öyle. Tabi geriye kalan zamanımızda tribünü konuşuyoruz, bu pandeminin bitmesini bekliyoruz, Beşiktaş'ın maçlarına gitmek istiyoruz. Artık bir seneden fazla bir özlem oldu.
Bizim abilerimiz, arkadaşlarımız var Passolig almadı. Passolig'i çıktığı günden beri almadı. Onların şimdi ne çektiğini daha iyi anlıyoruz. Onlar maçlara Passolig'den dolayı gidemiyordu, bizde hastalıktan, pandemiden dolayı gidemiyoruz. Özlem, hasret… Stada gidiyoruz, pankart aşlıyor, o yapılıyor, bu yapılıyor ama o maçın havası başka. Sabahın 8'inde kalkıyorsun, o havaya bürünüyorsun, o gün maç var, parkta toplanıyorsun, arkadaşlarla iletişime geçiyorsun, bir arkadaşın bilet eksiği var o bileti bulmaya çalışıyorsun, yeri geldiğinde 20'şer 30'ar lira koyup bilet alıyorsun. O heyecanı insan özlüyor tabi. Beşiktaş'ı çok özledik.
Apoçino: Diğer amigolarımızla da, Fenerbahçe olsun, Galatasaray olsun, Trabzonlu olsun…
Sarı Murat: Dost olanla görüşüyoruz tabi. Bize yakın olanlarla. Dostane gelenle görüşüyoruz.
Apoçino: Diğer takım tribün liderleriyle görüştüğümüz zaman zaten onlar da söyler “Çarşı grubu en etkin taraftar grubu” diye. Bunları kendileri de kabul etmişlerdir zaten. Onlarla da iyi bir dostluğumuz var, iyi insanlar. Onlar da biliyorlar tabi. Takım olarak vermem yanlış olur, çünkü biz Türkiye'nin genelinde, Anadolu'da İstanbul'da iyi bir taraftar grubuyuz. Diğer taraftar gruplarıyla da arkadaşızdır. İyi dostluklarımız vardır.
Görüşüyoruz da. Önümüzde Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi var, derbi öncesi yine görüşeceğiz, buluşacağız. Buluşuruz sohbetimizi de ederiz. Birbirimize başarılar dileriz. Ama onlar bizi gittiğimiz zaman her zaman gerçekten de saygıyla karşılamışlardır.
Bakü: Biz zaten Beşiktaş Çarşı’yız. Biz herkesten iyiyiz. Bizi tüm dünya biliyor Allah’a çok şükür. Bizim kendimizi veya tribünümüzü ispatlamamız gereken bir şey yok. Biz Beşiktaş Çarşı’yız.
Bazı yerlere hamur tutmaz ya, bazı tutmayan hamurlar oluyor. Maalesef artık herkes sosyal medyadan dönüyor. Atıyorum biri bir tweet atıyor, biri bir paylaşım yapıyor, oradan bakıyoprsun yüzlerce kişi tweet atmış, olaylar büyüyor.
Artık yönetim de, Beşiktaş yönetimi ve diğer takım yönetimi için de bu geçerli; “Fener’den Cimbom’dan topçu almayın” diye bizim yıllar önce tribünde söylediğimiz beste var.
Öyle futbolcular var ki Beşiktaş’tan gitse belki Fenerbahçe’nin taraftarı da kabul etmez, Galatasaray’dan da gelse biz kabul etmeyiz… Bazı öyle futbolcular var. Bunu artık yönetimlerin de bilmesi lazım. Zaten biliyorlar. Yani hamurun tutmadığı futbolcular tabi oluyor.
Sarı Murat: Yanlışını görürsek elimizden geldiğini yapıyoruz. Yanlışını görürsek biz de ona göre hareket ediyoruz.
Bakü: O dönem gelen futbolculardan da bazıları istenmedi. Abdullah Avcı da kabul görmedi. Camia içinde bir kabullenmeme oldu yani. Taraftar istemedi. Takımın da kötü gidişi bir yerde etkili oldu.
Sergen Yalçın’ın mesela Beşiktaş tribününde de yönetiminde de kredisi çok fazla bence. Sonuçta öz kaynak, Beşiktaş’ın çocuğu. Beşiktaş’ı bir sene şampiyon yapmasa kredisi var. Belki iki sene de yapmasa var.
Çünkü o gönül bağı denilen şey var ya, Türkiye’de bir daha hiçbir zaman olur mu olmaz mı bilmiyorum. Bir hocanın imza törenine 25 bin taraftar geldi. Bu az bir rakam değil. 25 bin taraftar oradaydı yani. Sergen Yalçın hocamız da kendi kredisinin farkında bence.
Şampiyonluk ne bakımdan önemli, tabi önemli. Şampiyonluk geldi mi bu durdurduğunuz alanda 50 kişi belki duruyor. O kadar iç içe şampiyonluk kutlaması yapılıyor bu semtte.
Biz hiçbir zaman Beşiktaş’ı şampiyonluk için sevmedik ki! Biz hiçbir zaman Beşiktaş şampiyon olsun, kupaları kaldırsın diye sevmedik yani. Yıllar önce de biz doğmadan önce de Beşiktaş’ın yıllarca şampiyon olmadığı dönemler oldu bizim abilerimizin gördüğü. Bizim de şampiyonluk görmediğimiz dönemler oldu.
Şampiyonluk bizim için önemli değil. Ama biz Beşiktaş’ın kupa kaldırmasını, en yükseklerde lider olmasını her zaman isteyeniz. Bizim gönlümüzün zaten lideri. Ligde de şampiyon olsun, kupada da olsun. İnşallah Avrupa’dan da kupa getirsin Beşiktaş. Biz bunu da istiyoruz yani. Allah’ın izniyle niye olmasın...
Şampiyonluk Avrupa’ya açılan kapı sonuçta. Kazanılan milyonlarca dolar para geliyor sonuçta, Yayıncı Kuruluş’tan olsun, TFF’den olsun… Büyük bir kazanç yani şampiyonluk.
O enerjiyi bilmen lazım. Takım illa 1-0 geriye de düşebilir, 2-0 geriye de düşebilir; o tirbün o enerjiyi düşürmeyecek. Ne zaman neye bağırması gerektiğini bilen bir toplum olduğu sürece o enerjiyi topluyorsun. Var olan bir enerji var. O enerjiyi kaybetmemek lazım.
Atıyorum ne zaman, nerde hangi besteyi gireceğini bilmek lazım. Takım 2-0 önde, laylayloma başarsın, bir anda takım gol yer. O enerjiyi bileceksin. 2-0’ken de ‘saldır, bastır Kartal’ devam ettikten sonra, 3-0 olduktan sonra laylaylom yap.
Sonuçta şimdi 1-0’da yaparsan takımın da enerjisi düşüyor. Sonuçta takım, taraftardan güç alıyor. Bir d biz Beşiktaş Çarşı grubuyuz. Bizim etkimizi dünya biliyor çok şükür, o anlamda o enerjiyi sağlamak lazım.
Tribünlerin küfür sorunu…
Yani küfür var, küfür var… Şimdi küfür var bir de tatlılık var. Ben öyle bir küfür ettiğimizi biliyorum ki deplasman tribününde, -küfür demeyeyim de mizansen bir şey söyledik tabi içinde küfür vardı- o kulübün başkanı bile bize bakıp güldü. Hangi kulüp başkanı olduğunu söyleyeceğim şimdi tabi ama bize bakıp güldüğünü biliyorum locadan.
Şimdi küfür tabi olmaması lazım. Ama önüne de geçemezsin. Bir yerden sonra önüne geçemezsin bu işin. Yok, engellenemez. Bir yerden sonra engellenemez. Çünkü sonuçta bazı bestelerin içinde var yani.
Gittiğimiz deplasmanda 50 bin kişi bize bir anda küfrediyor mesela atıyorum, 2 bin 500 kişiyiz bizde, biz de o anda küfrediyoruz. Geliyorlar deplasmana küfür oluyor, biz de küfrediyoruz. Küfür keşke hiç olmasa da ama maalesef küfür hayatımızın içine oturmuş bir şey.
Atıyorum siz bile belki hayatınızda, arkadaşlarınızla otururken, anlamsız bir şekilde ağzınızdan küfür çıkabiliyor. Ortamın getirdiği durumdan dolayı maalesef oluyor yani küfür. Olmaması lazım da…
- Galatasaray, Fenerbahçe’nin Avrupa’da büyük bir başarı elde etmesini destekler mi bu tribünler? Oradan feyz alıyor mu yani?..
Bizim Beşiktaş haricinde destekleyeceğimiz, ben kendi açımdan söyleyeyim, Azerbaycan Milli Takımı’dır, Türkiye Milli Takımı’dır.
- Tribünler?
Tribünlerde ben desteklemem ya. Bizim Beşiktaş taraftarının da destekleyeceğini düşünmüyorum yani.
Sarı Murat: Beşiktaş için, her şey Beşiktaş için yani. Beşiktaş olmasa zaten biz de olmazdık, Çarşı da olmazdı