Doktor tavsiyelerini de göz önünde tutup geliştirdiği diyetle 117 kilodan 90 kiloya inen Savaş Ay: Doktor izin verdiği halde salataya yağ dökmedim. ’5 fındık yiyebilirsin’ dediler, ben 3’le yetindim. Simitçiye bile uğramıyorum
Ele avuca sığmayan usta gazeteci Savaş Ay, yaptığı diyetle üç ayda 30 kilo birden vererek, 117 kilodan 90 kiloya kadar indi. Bel ölçüsü de 102’ye kadar inceldi. Herkesin 6 ayda verebildiği kiloları hem de sağlıklı bir şekilde üç ayda veren Ay, diyetisyenleri bile şaşırtan ’erkek diyeti’ni ve zayıflama sürecinde yaşadıklarını Sabah’a anlattı:
OBEZ OLMUŞUM HABERİM YOK
Bana obez dediklerinde inanamadım, Obez diye Beyaz’ın vinçle çekilen obez tiplemesi aklıma geldi. Ama kilolarımdan kendi çorabımı giyemiyordum, bütün kıyafetlerim artık streç olmuştu. Arabada geri vitesi kullanamıyordum. 2 kat merdiveni çıkamıyordum, uyuyamıyordum. Yataktan kalkmak için birinin yardımına ihtiyacım vardı. Ben kendimi görmüyordum ama gerçekten de obez olmuştum.
İLK KEZ DİYET YAPMAYA KARAR VERDİM
Hayatımda ilk kez diyet yapmaya karar verdim. Diyetisyenlerin önerdiği diyet bana hafif geldi, kendi diyet formülümü buldum. Bana dayatılmış hiçbir şeyi kabul etmediğim için diyetisyenin elime tutuşturduğu liste de yabancı geldi. Bana biri Brad Pitt olacaksın diye söz verse ’Kalsın Anthony Quinn’ olayım derdim. Ama diyet listelerini yol haritası olarak gördüm, onlara bakıp kendi yolumu buldum.
Beş öğün tam tahıllı ekmek vardı. Ben yalnızca bir öğün bir dilim ekmeğin dörtte birini yedim. Salatalara bir kaşık yağ ekleniyordu, ben sıfır yağlı salataya alıştım. Yağ ihtiyacımı sabahları zeytinin yağına ekmek batırarak karşıladım. Bir ceviz 5 fındık öneriliyordu, ben yarım ceviz üç fındıkla yetindim. Sabahları ekmek yerine susamlı simit bile tavsiye ediliyordu. Ben üç aydır simitçinin yanına bile uğramıyorum.
VÜCUDUM ALARM VERİYORDU
Eskiden Şişli’de gece yarısı lahmacun ustasını evinden alıp restoran açtıran kişiyim. Bazen resmen aşererim. Kebap yemek için uçağa atlayıp Adana’ya giderdim. Markete girince poşet poşet torbalarla çıkardım. Afyon’dan kaymak, Van’dan bal gelir bana. Urfa’dan çiğ köfte gönderirler, bulgur gelir. Diyarbakır’dan Osman Baydemir (Belediye Başkanı) peynir gönderir. Ama şekerim sınıra dayanmıştı, kötü kolesterolüm gökyüzünde geziniyordu, koah (akciğer hastalığı) teşhisi koymuşlardı. Yani vücudum artık alarm veriyordu.
ÖNCE GÖZÜMÜ DOYURDUM
İlk 20 gün yedim ama yutmadım. Gözüm doymuyordu kebapları çiğniyordum ama yutmamaya çalışıyordum. Önce gözümü doyurdum çünkü anladım ki ben acıktığım için değil, alıştığım için yiyordum. Her şeyden yalnızca bir parça yutmaya başladım.
SİRKELİ SUYLA GÜNAYDIN
Sabahları limonlu su ya da sirkeli su içerek güne başlamaya alıştım, bu metabolizmayı hızlandırıyordu. Tadını beğenmediğimde burnumu kapatarak içtim. Kahvaltıdan hemen sonra iki bardak daha su içtim. Bir saat sonra hiç susamayı beklemeden iki bardak daha. Böylece bir litre suyu sabahları tüketmeye başladım. Gün içinde üç litre kadar su içtim. Sabah kahvaltılarımı komşularımla yapıyorum. Masada her şey oluyor ama ben domates, biber, 5 zeytin ve yumurta yiyerek kalkmayı öğrendim. Ben zaten sosyal içiçiydim. Ama diyette bıraktım. Gazlı içecek de içmedim. Yalnızca ayran ve su... İki üç bardak da çay içmeye başladım. Yeşil çayı sevdim, metabolizmayı hızlandırıyormuş.
TATLARINI BİLE UNUTTUM
Tatlıya çok düşkündüm. Ama üç ayda sütlü tatlı bile yemedim. Onun yerine akşamları yatmadan önce bir bardak tam yağlı süt içtim. Biliyor musunuz? Beynin tada karşı hafızası çok zayıf, balık hafızası gibi. Yemeye yemeye, o dayanamadığım tatlıların tadını bile unuttum. Şimdi aklıma tatlı dediğinde tadı gelmiyor. Kadayıf dendiğinde benim ağzım sulanmıyor. İlk hafta 4 kilo verince, çok keyiflendim. İkinci hafta verdiğim kilolar, 7’ye kadar yükseldi ama 110 kiloda takıldım. 10 gün uğraştım sonra bir kilo veremedim. İşte o noktada anladım ki hayatıma sporu da sokmam şart...