Cumhuriyet gazetesi yazarı Sertaç Eş, bugün kaleme aldığı yazısında yüzde 23 oranında bir kararsız seçmen olduğuna işaret ederek söz konusu seçmen grubunun tamamına yakınının daha önceki seçimlerde AK Parti'ye oy verdiğini ifade etti. “İktidar, zayıfladığını artık kendisi de kabullenmeye başladı” diyen Eş, devamında şu ifadeleri kullandı: “Seçmeni AKP’yi terk ediyor. Geçen seçimde oy tercihi belli olmasına karşın, şu anda fikri sorulduğunda henüz düşüncesi netleşmemiş ciddi bir seçmen kitlesi var. İnandırıcılığı yüksek kaynaklar, “Askıda seçmenin” yüzde 23’ler düzeyinde olduğuna dikkat çekiyor. Kendisini askıda tutan bu seçmenin tamamına yakınının son genel seçimde tercihini iktidardan yana kullandığı da biliniyor. Bu nedenle iktidar ve muhalefetiyle siyasetin odaklandığı güncel nokta partisiz seçmen.”
Sertaç Eş’in ‘‘Kararsız seçmen’ mücadelesi’ başlıklı yazısından ilgili bölüm şöyle:
“Ekonomik dengelerin bozulması, özellikle fiyat artışlarının can yakmaya başlamasıyla iktidar, zayıfladığını artık kendisi de kabullenmeye başladı. Seçmeni AKP’yi terk ediyor. Geçen seçimde oy tercihi belli olmasına karşın, şu anda fikri sorulduğunda henüz düşüncesi netleşmemiş ciddi bir seçmen kitlesi var. İnandırıcılığı yüksek kaynaklar, “Askıda seçmenin” yüzde 23’ler düzeyinde olduğuna dikkat çekiyor. Kendisini askıda tutan bu seçmenin tamamına yakınının son genel seçimde tercihini iktidardan yana kullandığı da biliniyor. Bu nedenle iktidar ve muhalefetiyle siyasetin odaklandığı güncel nokta partisiz seçmen.
Bu seçmen grubu üzerine çok yoğun çalışmalar yapılıyor. Kararsız seçmenin kritik konumu, erken seçim tartışmalarını geri plana itmiş durumda. İkna girişiminde taraflardan birisinin sağlayacağı başarı kitlesel kaymayı gündeme getirebilir.
İktidarın tavrı şöyle: Kaçan seçmeni geri döndürmek için zaman kazanmak lazım. Seçmenin kararsızlaşmasını engelleyemedik, bu aşamadan sonra öncelikli olarak muhalefete, daha da önemlisi CHP’ye yönelmesini engellemek şart...
İktidar yanına, “hacmi büyük” medyasını da alarak elinden gelen her şeyi yapıyor. Sorunları çözmek yerine muhalefeti suçluyor. Son tartışma “Kürt sorunu” üzerine yürütülüyor. Kılıçdaroğlu, bu sorunu çözmek için “HDP’yi muhatap alıp, meşru organ” olarak nasıl görür? Eleştirilerin odak noktası, “HDP, PKK terör örgütünün siyasi uzantısı. Kapatma davası bunun kanıtı. PKK ile ortaklık ortaya çıktı” şeklinde.
“CHP bölücülerle anlaştı, ülkeyi bölüyor” havası estirilmeye çalışılıyor. Bir saniye, bir saniye... Benzer kaygıları yakın zamanda en derinden hisseden parti MHP. Bu kaygıları yaşatan da “Çözüm süreci”ni başlatan şu anki ortağı. Belleğimizi biraz geri sararsak, Oslo görüşmeleri, Habur’da mahkeme, İmralı görüşmeleri geliyor aklımıza. Abdullah Öcalan’a ilişkin olumlu değerlendirme yapan bakanlar da AKP’nindi... Ya sonra? Asker, jandarma ve polisin operasyonlarına izin verilmemesi, hendek çatışmaları, Sur, Nusaybin, Şırnak, Silopi, Yüksekova... Yüzlerce şehit, binin üzerinde yaralı... O dönemdeki iktidar halen işbaşında. O hataları mevcut iktidar yaptı. Sonuçlarına yine mevcut yönetim kadrosu neden oldu. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun değerlendirmesine gelen tepkiler hiç de akla yatkın durmuyor.
“Bütün sorunlarda olduğu gibi bu sorunun da görüşme zemini TBMM olmalı, gizli kapaklı görüşmeler yapılmamalı, İmralı-terör örgütü muhatap alınmamalı” diyordu Kılıçdaroğlu. Yine aynı noktada... Eğer iktidar, “O dönemde yaptıklarımız yanlıştı, bedeli ağır oldu” özeleştirisini yapıyorsa, Kılıçdaroğlu ve muhalefet bundan ayrıca yararlanacaktır.
Geçmişte HDP ile her türlü görüşme yapıldı. Bu süreçte devlet kurumlarının tabelalarından “TC” ibaresi bile kaldırıldı. Yapılan hata ve yanlışlara şimdi ana muhalefet liderinin düştüğü izlenimi yaratılmaya çalışılıyor, Kılıçdaroğlu suçlanıyor. Gerçekler ortadayken, bu konu üzeriden seçmeni iktidar saflarına döndürme girişimi pek gerçekçi değil.
ORTAK DİL
İktidarın yüklenmelerine karşı muhalefetin verdiği tepki ise gayet eşgüdümlü. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi hatta Deva ve Gelecek partilerinin tutumu, muhalefette çatlak oluşmasını umanların beklentisini boşa çıkardı.
Partiler kendi duyarlı oldukları noktaları da koruyarak aynı yanıtı verdiler: “Meşru olarak görmediğiniz partinin TBMM’de başkanvekili var. Bu başkanvekili TBMM’yi yönetirken siz el kaldırarak ondan söz hakkı istiyorsunuz...”
Bu ortak yaklaşım karşısında iktidar şaşırdı, HDP bocaladı.
Muhalefetin bu eşgüdümü sürdürmesi, umudu yükseltir...”