Onur Baştürk: Ben doğal buluyorum. Sonuçta ünlü olmayanlar da Instagram’da görüp beğendikleri insanları önce like’layıp sonra da sohbet etmeye başlamıyorlar mı? Günümüzde flört Instagram’da başladığına göre Arda’nın da oradan mesaj atması bana tuhaf gelmiyor.
Cengiz Semercioğlu:
Ya sen Arda Turan’sın, dünyanın en büyük kulübünün oyuncususun. Senin takım arkadaşların Shakira’yla evlilik yaparken sen izdivaç yarışmacılarının peşindesin! İster dünya çapında futbolcu olsun, ister ünlü popçu, Türk erkeği ilk gençliğinde karşı cinse hep ciğere bakar gibi baktığı için büyüyüp kasaba girince de kendini kaybediyor.
Melike Karakartal: Arda tüm vaktini bu işlere harcamıyordur umarım.
Hayatında futbol oynamak, kızlarla yazışmak ve PlayStation oynamak haricinde bir meşgalesi yok mu? Dünya çapındaki bir yıldız futbolcudan daha yüksek bir yaşam kültürü beklenir ama o bununla yetiniyor gibi görünüyor.
Ömür Gedik: Arda günde ona buna 1500 mesaj atacağına işine, futboluna konsantre olsun bence. Dünyanın önemli futbolcularından biri, onca para alıyor, Türkiye’yi yurtdışında temsil ediyor ama hâlâ aklı fikri sosyal medyadan kalitesiz çapkınlıklarda.
Konsantrasyon odağını acilen değiştirmeli, işine kaydırmalı.
Tarkan’ın albümü
Cem Yılmaz’ın filmi gibi
Tarkan albümünün ayak sesleri geldi. MFÖ albümü yolda. Ajda Pekkan-Bahadır Tatlıöz düeti gün sayıyor... Bu yıl Konsey’i en fazla heyecanlandıran çalışma hangisi? 2017’de kim kiminle düet yapsa “yılın düeti” olur?
Ömür Gedik: Tarkan’ın albümü tabii ki bekleniyor. Cem Yılmaz’ın “Arif v 216”sı kadar merakla hem de. Bir MFÖ albümüne de hasret kalmıştık. Üç dargın bir barışık olan üçlünün bu gelgitli enerjisi albüme ayrı bir dinamizm katmıştır diye düşünüyorum. Ateşli bir albüm gelebilir. Şimdiye dek bu yılın düeti değil düetleri vardı benim için; Harun Kolçak-Gökhan Türkmen ve Ümit Besen-Pamela düetleri mesela. Yeni işlere bakmak lazım. Düet yapan isimler kadar şarkı da önemli çünkü...
Cengiz Semercioğlu: Geçen gün Mazhar Alanson’la konuştum, “Yüreğimize su serptin” dedi. MFÖ albümünün Tarkan’la aynı dönemde çıkması onları da ciddi şekilde düşündürüyormuş. “Boşversene, MFÖ her zaman MFÖ’dür. Albüm de eminim Tarkan’a rağmen çok etkili olacaktır” dedim. Bu arada Tarkan’ın şarkılarının çok iyi olduğu söyleniyor. Benim bu yaz albümlerim; 1- Tarkan, 2- MFÖ’dür... Ayrıca Sıla’yla Erol Evgin’in “Ateşle Oynama” düetinin üzerine çıkacak kimseyi görmüyorum.
Melike Karakartal: MFÖ’nün albümünü heyecanla bekliyorum, son albümleri üzerinden 11 yıl geçti. Tarkan’ın albümü de büyük beklenti yarattı, “Ahde Vefa”yı saymazsak onun da son albümünden bu yana 7 yıl geçti, bu hayli uzun bir süre. Düet deyince...
Bizde düet demek “aynı tondan avaz avaz bağırmak” demek. İki yıldız bir şarkıda buluşunca bu bir güç yarışına dönüşüyor, bağırdıkça bağırıyorlar. Sıla ve Erol Evgin’in düetinde olduğu gibi güzel ve naif okuyamıyorlar.
Sakin sakin şarkı söyleyecek, mümkünse çift ses yapacak, popüler müziğe azıcık kulağı okşayan ezgiler katacak ilk düet benden bir hayır duası alacak!
Onur Baştürk: Yazın en çok heyecanlandıran albümü tabii ki Tarkan. Ama bazen öyle bir şarkı çıkıyor ki, hiç beklenmedik bir şekilde yükseliyor ve tüm starları altüst ediyor. Mesela “Bağdat” şarkısı. Bunu da unutmamak lazım. MFÖ albümü de belli bir kitleyi çok sevindirecektir. 2017 yazında hangi şarkıcı kiminle düet yapsa yılın düeti olur derseniz; ancak Tarkan ve Sezen Aksu derim. Onun dışında müzik sektörü düetin suyunu çıkardı. Şaşırmıyoruz artık isimlere. Herkes herkesle düet yapıyor.
Zuhal Olcay için evlilik
stresten başka bir şey yaratmaz
Mazlum Çimen’le evleneceği iddiasını yalanlayan Zuhal Olcay, “Bu yaşta evlilik yazın kürklü çizme giymek gibi. Üç kez evlenmiş biri olarak evliliğe sıcak bakmıyorum” dedi. Evliliğin yaşı olur mu? Çok evlenen bir daha evlenmez mi?
Cengiz Semercioğlu: Zuhal Olcay bugün 60 yaşında, boyu kadar kızı var 36 yaşında, kariyeri hep yerinde... İnsan bu saatten sonra düğünmüş, evlilikmiş, böyle boş şeylerle uğraşmaz ki... Hayat arkadaşıyla beraber daha dingin ve kaliteli yaşamın peşine düşer. Zuhal Olcay ve Mazlum Çimen’in yaptığı da bu, en doğrusu...
Ömür Gedik: Cengiz’e katılmıyorum. Yaşla evliliğin ne ilgisi var? Düğün neden boş iş olsun? Bir daha evlenmeyi istememek Zuhal Olcay’ın kişisel tercihidir, önceden yaşadıklarının etkisi vardır belki, saygı duyarım. Ama bunu genele yaymak, “Bu saatten sonra evlilik mi olur” demek yanlış olur.
Onur Baştürk: Bence burada Zuhal Olcay’ın söylemeye çalıştığı şey deneyimle ilgili. Evliliği artık o kadar çok deneyimlemiş ki, bir kez daha aynı şeyi denemek onda belli ki sıkıntı ve stresten başka bir şey yaratmayacak. Verdiği örnekle de bunu anlatmak istemiş.
Melike Karakartal:
Herkesin evliliği algılayışı ve konuya bakışı farklı, hayatın ilerleyen yıllarında karşılaşmış, evlenmeye karar vermiş ve pek güzel uyum sağlayabilmiş çiftler var. Evlilik meselesi yaştan ziyade evliliği algılayış şekline göre değişiyor. Tabii yaş ilerledikçe iyice köşeleri belli olmuş bir karakter, değişmeyen alışkanlık ve huylar, yüksek ego gibi etkenler devreye girebiliyor, öyle durumlarda evlilik sürdürmek zor iş.
Eser’le takılıp takılmamak
Murat Boz’un elindeydi
Aslı Enver-Murat Boz ayrılığında fatura Eser Yenenler’e kesildi. Demet Akalın bile sosyal medyadan “sevmiyorum” diye Yenenler’e yüklendi. Murat Boz kötü arkadaş kurbanı mı? Evli ya da ilişkisi olanların bekar ya da çapkın arkadaşlarıyla takılmasının etkilerini masaya yatıralım.
Melike Karakartal: Eser Yenenler artık bunun şakasını yapmaya başladı ama kimse ona “Çiftleri ayırmak için hain planlar yapan canavar arkadaş” demiyor ki... Murat Boz onun hayat tarzına ayak uydurunca günah keçisi oldu bir bakıma. Çapkın arkadaşla takılan adamın niyeti önemli. Çapkın tarafa ayak uydurma gayreti içine girerse onun sonu evde kavga...
Onur Baştürk: Murat Boz kendi kendinin kurbanı. Eser ya da başkasını suçlamak da hata olur. İnsan türlü türlü arkadaş gruplarıyla takılabilir ama benliğini unutmaz. Aynı kalır. Ama görünen o ki Boz unutuyor ya da unutmak istiyor.
Ömür Gedik: Ben erkeklerin eğilimlerinde arkadaş çevresinin etkili olduğunu düşünüyorum. Bir adamın sürekli takıldığı insanlar çapkınsa, etraflarında çok kadın varsa illa bir yerde o da o topa girer. Huzurlu ilişkisini bozmak istemeyen bir erkek çapkın arkadaşlarıyla gezip tozmamalı. Burada Eser’i suçlamıyorum ama. Onunla takılmayı tercih edip etmemek Murat Boz’un elindeydi.
Cengiz Semercioğlu: Bu üç arkadaş (3 Adam) Acun’un kanatları altında çok çabuk “olduk” havasına girdiler. Mutfak’tan villalara çok çabuk taşındılar. Ama yaptıkları programın seyircide etkili bir karşılığı olmadı. Hızla güç kaybederken bir de bu olaylarla gündeme gelince doğrudan hedef tahtasına oturtuldu Eser... Bekar adam, tek çapkınlık yapan o mu? Öyleyse “Neden ben bu kadar eleştiriliyorum?” sorusunu kendine sormalı...
Aldatan her erkek
eve bir servet bırakıyor
Coşkun Sabah’ın telefonundaki aşk mesajları kendisine pahalıya patladı. Boşanma protokolüne göre eşi Ceyda Sabah’a 4.5 milyon TL ödeyecek. Her boşanmada kadınların yüklü paralar almasına ne diyorsunuz? Çapkınlığın bedellerini konuşalım biraz da...
Ömür Gedik: Hayatta her şeyin bedeli var. Aldatmanın bedeli de dünyanın her yerinde en çok parayla ödeniyor. Her erkek bütçesine göre bir serveti bırakıp çıkıyor evden. Coşkun Sabah bu parayı verdiğine çok da üzülmesin bence, sonuçta ortada iki tane çocuk var.
Melike Karakartal: Aslında buna çapkınlığın bedeli değil, cezası demek lazım. Sadakatsizlik yapmayı, eşinden başka kadınlarla ilişki yaşamayı, yuvanın kutsallığını görmezden gelmeyi göze alan erkek, vaziyet ortaya çıktığında bir zahmet cezasını çeksin.
Cengiz Semercioğlu: Kısa süre evlilik yapıp korkunç tazminatlar alan kadınlara bakın... Sonuçta Ceyda Hanım 19 yıl evli kalmış Coşkun Sabah’la ve bu evlilikte iki çocuk sahibi olmuş. Bu yüzden 19 yılda Coşkun Sabah’ın yaptığı paranın yarısı da anasının ak sütü gibi hakkıdır. 4.5’sa 4.5... 10.5 milyonsa 10.5...
Onur Baştürk: Nasıl bir para bu? İnanılmaz! Bu boşanma işlerinden gerçekten anlamıyorum, ben pas geçiyorum.
Ülke arabeskin dibine vurdu
Pop müziğe yön veren isimlerden biri olan Levent Yüksel de arabesk modasına uydu. Yüksel’in Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses şarkılarını yorumladığı bir albüm çıkarmasına ne diyorsunuz? Arabesk yükselen değer mi?
Onur Baştürk: Levent’in sesinden o eski şarkıları dinlemek bence ilginç olacak. Bir yandan da evet, eski arabesk şarkıları habire değerleniyor. Bu furya bitmeyecek gibi.
Ömür Gedik: Arabesk şarkıları ancak elektro gitarla falan, rock kafasında çalınırsa dinleyebiliyorum. Ülke arabeskin dibine vurdu, ben hâlâ mesafeliyim yani. Levent Yüksel nasıl düzenlemelerle söylemiş bilmiyorum ama popçuların arabesk albümler yapmalarını da pek bağdaştıramıyorum doğrusu.
Cengiz Semercioğlu: Arabesk hepimizin ruhunda var, işte “Hayatta arabesk söylemem” diyen Levent Yüksel bile arabesk şarkıları yorumladı. Albümünü dinledim, sesinin rengine oturmayan şarkılar var gibi geldi bana... Ama biraz daha dinlemeliyim, sonuçta arabesk bu, burun kıvıran bile “Batsın Bu Dünya” deyince yerinde duramaz...
Melike Karakartal: Arabesk, içinde geleceğe dair umutsuzluk, derin bir mutsuzluk barındırır, bugünün ruhu da biraz o yönde. Yüksel, kendi alanından farklı bir müzik türü seçerken zamanın ruhuna en uygun olanı tercih etmiş. Arabesk müzik zaten alt kültür değil artık, popüler kültür sınırları içinde değerlendiriliyor. Zaten popüler müziğin hücrelerine işlemiş durumda. Bugün bir müzik kanalı açtığınızda kulağınıza çalınan hemen hemen her şarkıda vardır izleri. Arabeske yükselen değer diyemeyiz dolayısıyla, 80’ler itibarıyla yükseldi, popüler müziğin içine işledi, bu etki hâlâ sürüyor.
Beyaz
canlı yayın adamı
Mesut Yar’ın yazdığına göre “Beyaz Show” büyük ihtimalle son iki bölümünde canlı yayınlanacak. Beyaz canlı yayına dönmeli mi? Bant ve canlı şovları karşılaştıralım...
Cengiz Semercioğlu:
Hemen dönmeli. Bantmış, turneymiş, bu maceralara kalktığı hata... Geçen yıl yaşadığı “canlı yayın kazasından” sonra böyle bir karar aldı ama gereksiz bir maceraydı. Sezon sonunu bile beklememeli, hemen yapmalı. Çünkü Beyazıt “canlının” ve “stüdyonun” adamı...
Onur Baştürk: Zaten Beyaz son programların canlı yayınlanacağını söylüyordu en başta. Bu neden bu kadar büyütüldü anlamış değilim. Beyaz bant ya da canlı; Beyaz.
Ömür Gedik:
Canlı yayındaki sürekli tetikte olma hali tüm programın enerjisini yükseltiyor. Bantta enerjinin düşmesi bu gerginliğin olmamasından. Beyaz canlı yayının riskini göze alarak ama aynı zamanda tedbirleri de elden bırakmayarak hemen canlıya dönmeli. Reytinglere anında yansıyacaktır.
Melike Karakartal:
Canlı yayının enerjisi çok farklı, alışan izleyici yadırgıyor. Beklenmedik sürprizler yaşanmaması için daha güvenli bulunuyor banttan yayın ama canlı yayının tadı başka.
Bir defa adrenalin, programın kimyasını etkiliyor, Beyazıt Öztürk’ün mizacından da ötürü canlı yayında çok daha dinamik bir sonuç çıkıyordu ortaya. Benim oyum canlıdan yana, bu habere sevindim...