Serap Paköz, TV8’de hafta içi her gün kayıp insanları ve cinayetleri araştıran ‘Gerçeğin Peşinde’ programının hazırlık sürecini kampa benzetti. Sunucu, “3.5 saatlik program için kanalda geçirdiğim süre sekiz saat... Futbolcu disipliniyle, kamp hayatı yaşıyorum” dedi.
TV8'deki programıyla ekrana dönen Serap Paköz'ün Milliyet'ten Aslı Topaloğlu'na verdiği röportaj şöyle:
Serap Paköz’le programı ‘Gerçeğin Peşinde’nin yanı sıra, uzun süre ekrana ara vermesi ve kanallar arasındaki rekabeti konuştuk.
- ‘Gerçeğin Peşinde’ ile ekranlara geri döndünüz. Neler hissediyorsunuz?
O kadar uzun süre aralıksız çalıştım ki... Nefes nefese kalmıştım. Ara vermek iyi geldi. Yeni bir başlangıç yaptım. İyi hissediyorum.
- Bu programı rakiplerinden ayıran şey ne?
Programları bir ürün olarak düşünürsek, önce konumlandırmayı doğru yapmak, hedef kitleyi iyi belirlemek gerekiyor. Kimliğinizi, sunumunuzu doğru planlamanız ve mesajınızı doğru vermeniz lazım. Bunları yaptıktan sonra seyirci zihninde sizi rakiplerinizden ayıran özellikleri algılar ve bulup çıkarır.
- Son dönemde böyle programlar artmaya başladı. Rekabet için neler düşünüyorsunuz?
Her programın bir rekabet stratejisi vardır, olmalıdır. Bu, kendini yeniliğe zorlar. Rekabetle başa çıkmanın yollarını aramaya yöneltir. Başarıyı yakalamak için yarıştırır. Yarışmak iyidir. Güçlü, iyi, samimi ve gerçek olan ayakta kalır. Günümüzde her alanda büyük bir rekabet var. Gücünüz kadar var olursunuz. Bu noktada takım olmak, güçlü bir ekipte yola çıkmak önem kazanır.
- Bir dönem ekrana ara verdiniz. O süreçte neler yaptınız?
Çalışırken insanın en çok istediği şey boş vakittir ama öyle bir vakit geldiğinde öylece kalırız, yapacak bir şey bulamayız. Neyse ki, çalışırken planlı ve disiplinli bir yaşam tarzına alışıyoruz. Bunu sürdürmek de zor olmuyor. Boş vakitlerimi işim için güç ve birikim toplamaya ayırdım. Okumak ve seyahat etmek, hiç bitmeyecek aktiviteler. İş yoğunluğunda bir süre ertelediğim sosyal hayata dönüş yaptım. İnsan, iç dünyası dışında bir dünya olduğunu unutuyor. Hiç iş konuşmadan sevdikle- rimle uzun ve kaliteli zaman geçirdim. Kendimi şarj ettim.
- Kayıpları bulmaya, cinayetleri çözmeye çalışıyorsunuz. Psikolojinizde ne gibi değişimler oldu?
Bence kayıpları olan, yakınlarını cinayete kurban vermiş insanların psikolojilerini konuşmak lazım. Tarifi imkansız acı çekiyorlar. Bende uyandırdığı en belirgin duygu, ‘Bu acıyı paylaşmalıyım’ oluyor. Bu da bazen empati dozunun artmasına sebep olabiliyor. Bu noktada kendimi korumam zorlaşıyor. Kendimde değişim varsa da farkında değilim.
- Programa nasıl hazırlanıyorsunuz?
Tam bir futbolcu disipliniyle kamp hayatı yaşıyorum. 3.5 saatlik program için kanalda geçirdiğim süre sekiz saat.
Kulisimin kapısı hep açık, sürekli gelen giden olur. Uzun toplantılar bana göre değil, odam her an kısa toplantıların yapıldığı bir mekan aynı zamanda. Her gün heyecan dozu yüksek saatler geçiririz.
‘Bir kadının kalbi asla boş değildir’
- Kadınların yayına çıkmadan önce en çok zorlandığı konu elbise seçimidir. Siz bir yardım alıyor musunuz?
Birkaç sponsor denemem oldu. En çok kendi gardırobumu tercih ediyorum. Haftanın beş günü zorluyor tabii insanı, bir de onu düşünmek istemiyorsunuz, ancak beni çok mutlu eden firmalar olmadı henüz.
- Yıllardır ekrandasınız ama hiç yaşlanmıyorsunuz. Neler yapıyorsunuz?
Yaşlanmayı durdurmak ve zamanı geri sarmak mümkün değil, böyle bir yöntem ne yazık ki yok. Ben de herkes gibi yaşlanıyorum elbette ama haklısınız iyi gidiyor. Düzenli bir hayatım var, kilomu korumaya özen gösteriyorum. Medikal 1-2 müdahale dışında majör dokunuşlar yaptırmadım. Kalan kısmını da ancak şanslı genlerimle açıklayabiliyorum.
- Aşk hayatınız nasıl? Kalbiniz dolu mu?
Bir kadının kalbi asla boş değildir.