Oyuncu Ozan Güven'in kendisinden 17 yaş küçük sevgilisi Deniz Bulutsuz'u darp ettiği iddia edilmişti. Magazin gündemini değiştiren olayda Deniz Bulutsuz, Güven'i savcılığa şikayet etmiş ve darp raporlarını sunmuştu. Ünlü oyuncu da karşı hamlede bulunup 'darp edilen benim' diyerek Bulutsuz'dan şikayetçi olmuştu.
Deniz Bulutsuz ve Ozan Güven'in ortak arkadaşı olan Serenay Sarıkaya şiddet olaylarına tepkisiz kalmıştı. Uzun süre sessizliğini koruyan Sarıkaya, sosyal medya hesabından isyan etti.
‘SINIRI AŞALI ÇOK OLDU’
Sarıkaya, Instagram hesabından şu mesajı yayınladı; “‘Neden beni ilgilendirmeyen konuların da ana kahramanı olmak zorundayım’ tepkisini gösteren Sarıkaya şu açıklamayı yaptı; yahu bir insanın bu kadar da üstüne gelinmez ki! Sesi çıkmıyor diye bu kadar da ileri gidilmez ki artık! Üstelik sonu gelmiyor, bitmiyor, bitmiyor. Daha birini iyileştiremeden, daha da serti zaten hazırda bekliyor. “Bu mesleği seçmenin bedellerinden, olacak o kadar ünlüsün. İsminin olduğu her şey çok okunuyor, dikkat çekiyor. Sesimizi çıkarmayalım büyümesin' deniyor. Kabul etmiyorum. Sınırı aşalı çok oldu! Ne kolay oldu insanların hayatına iftiralar atmak, sınır, etik, ahlak bilmeden saldırmak. . . Ben her iftiraya ‘yok öyle değil’ diyemem ki. Bu ne kadar yorucu. . .
‘BEN DE BİR İNSANIM’
Ama özellikle sosyal medyada bir sesin, varlık belirtin yoksa, sanki bütün varsayımlar gerçekmiş gibi bir de senelerce üzerine yapışıyor. Bir süre sonra senin başkaları tarafından bilinen kimliğin haline geliyor bütün bu saçmalık. Ben bunların hiçbiri değilim ki. . . Ben de bir insanım, benim de duygularım var. Sanatçı kişiliğini sebebiyle neden hep bir entrika olmak zorunda ismimin geçtiği her konuda.
‘NEYİN ARKASINDA DURDUĞUM BELLİ’
Neden beni ilgilendirmeyen konuların da ana kahramanı olmak zorundayım? Bunun usturuplu, ahlaklı bir yolu yok mu yahu? Halbuki her şeyim ortada, bir gizemim de yok ki. İşlerim ortada, duruşum ortada, ne yaşadığım belli, neye inandığım belli, neyi temsil ettiğim belli, neyin arkasında duyduğum belli.
Buna rağmen, seni olduğun gibi asla yansıtmayan varsayımların bir tezahürü olduğun yanılsamasına herkesin delilercesine inanma isteği neden? Bu çok eskide kalmadı mı artık?. Güzel olanı değil de, kötü olanı, yanlış olanı çoğaltmak mı güzele, iyiye taşıyacak bizi? Bu da şiddetin başka türlüsü değil mi? Yeter!”