Soner Yalçın'ın "İsmail Küçükkaya neden linç ediliyor" başlıklı yazısı:
Kolay şaşırmam…
Bu kez sahiden ne tepki göstereceğimi bilemiyorum.
İsmail Küçükkaya'nın başına gelenlerden bahsetmek istiyorum.
İsmail, gazeteci; başarılı televizyon habercisi.
Güvendiği haber kaynağının söylediklerini Fox TV ekranından paylaştı:
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın eşinde ByLock çıktı. Bunun üzerine Bakan Kaya eşiyle ayrılma noktasına geldi!”
Bu haber doğru mu, değil mi?
Bakan Kaya açıklama yaptı; “doğru değil” dedi.
Emniyet Genel Müdürlüğü açıklama yaptı; “iddialar gerçek dışı” dedi.
ByLock soruşturmalarının omurgasını oluşturan MİT'ten açıklama gelmedi! Neyse. Konumuz bu değil. Şu:
Biz gazetecilerin yazdıkları-söyledikleri konusunda iddiaya konu olanlar açıklama yapar. Gazeteci açıklamayı kamuoyuna duyurur.
İsmail de öyle yaptı.
Bunlar gazetecilik mesleğinde olağandır.
Evet, Bakan Kaya'nın açıklamasıyla konu kapatılabilirdi. Fakat. Öyle olmadı:
Adliye'den RTÜK'e, AKP'den Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kadar İsmail adeta linç edildi.
Ne oluyor?
Bu kadar büyük tepkinin sebebi ne?
Mesele neredeyse “kan davasına” dönüştürülmek üzere!
İşte…
Bu olağanüstü tepkiyi anlamakta güçlük çekiyorum.
Bu şiddetli tavır gazeteciler arasında şuna yol açmaz mı:
“ByLock soruşturması konusunda haber filan yapmayayım başım belaya girer!”
“Ucu AKP'ye dokunuyorsa ByLock konusuna hiç girmeyeyim!”
İsmail'e yapılan lincin amacı, FETÖ soruşturmasını haber yapan gazetecilerin gözünü korkutmak mı?
Hala “dokunan yanıyor” mu arkadaş?
Yoksa… Nedir bu derece celallenme?
Bir olay bu derece mi büyütülür?
Ne yani, “AKP'den ByLock çıkmaz” mı diyorsunuz?
Ne yani, “AKP'yi FETÖ ile ilişkilendirmeyin” mi diyorsunuz?
Ne yani, “FETÖ ile mücadele etmeyin” mi diyorsunuz?
Bir FETÖ iddiası bu derece öfkeyle karşılanmaz. “FETÖ ile mücadele konusundaki duyarlılığınıza teşekkür ederiz ama iddia doğru değil” dersiniz konu kapanır gider. Aksi halde…
Bu durum, FETÖ ile mücadele eden tüm gazetecilere gözdağıdır!
MURAT YETKİN
Murat Yetkin ile Ankara yıllarından beri “bin yıldır” arkadaşlık yaparız.
37 yıldır gazetecidir Murat.
Lafta değil sahiden “usta gazeteci”dir. Habercilik aşkı tartışılmaz. Analitik kafası vardır. Bilgilidir.
Az ama öz kitap yazar. Beşinci kitabı bu ay çıktı:
“Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı.”
Uluslararası gizli çalışmaların/hilelerin hedefi ya da sahnesi olan Türkiye'nin de içinde bulunduğu 10 olayın perde arkasını yazdı. Neler yok ki…
CIA'nın “istasyon şefi” Duane Clarridge'nin Türkiye'deki faaliyetleri pek bilinmez. Murat'ın kitabından Clarridge'nin kendisi gibi CIA ajanı olan Ruzi Nazar ile birlikte Alpaslan Türkeş'i Hindistan'da ziyaret ettiklerini öğrendim!
Dünyanın neresinde CIA'nın pis örtülü eylemleri varsa Clarridge orada görev yaptı. Zaten bu amaçla CIA'nın 1986'da kurulan Courter-terrorism Center başkanı oldu.
Kitapta Clarridge konusunda çok bilgi var. (Madem konu entrika Murat'a soru: ABD'li Motorola şirketinin Cem Uzan'dan alacakları için Clarridge devreye sokuldu mu? Enver Altaylı bu işin neresindeydi?) Bu arada…
Murat'ın kitabında ayrıldığımız yerler var. Örneğin:
Murat da, Stalin'in II. Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'den toprak istediği uydurmasına inanıyor! Oysa en son... Washington'daki Türkiye Araştırmaları Enstitüsü'nde uzun yıllar görev yapmış Stephen A. Cook, bu sayısında Foreign Policy dergisine bunu itiraf eden makale yazdı.
Bu örneği şu sebeple verdim:
Biz gazeteciler arasında benzeri tartışmalar hep olur. Bunlar iyidir, faydalıdır.
Ama. FETÖ/ByLock üzerinden İsmail Küçükkaya'yı linç etmek haksızlıktır.
NİLAY ÖRNEK
Madem konu şaşırmaktan açıldı.
Şunu yazmalıyım:
Nilay Örnek…
Gazeteci. 20 yıldır tanışırız. Her daim kitap yazmasını istediğim gazetecilerin başında gelir. Çünkü:
Bilgi arayışına, titizliğine, yorumuna ve üslubuna hayranımdır.
Şaşkınlığım şuna:
Nilay Örnek artık gazetelerde yok. Yazdırılmıyor. Maalesef işsiz.
Böylesine donanımlı gazeteciye nasıl teklif gelmiyor inanamıyorum. SÖZCÜ'nün Nilay ile yolunu ayırmasını zaten hiç kabullenemedim. Oysa. Gazeteye kalite katıyordu yazıları. Okumaktan mahrum oldum; eksikliğini hissediyorum…
Ancak.
İyi ki benim gibi düşünen, Nilay'a inanan İclal Aydın var. Nihayet Nilay'a kitap yazdırdı. Kitabın adı Nilay'ın ruh halini ele veriyor:
“Bütün İyiler Biraz Küskündür.”
Kitap bu ay başında çıkar çıkmaz ne oldu biliyor musunuz; 5 baskı yaptı.
Çünkü Nilay'ın kalemi herkese dokunuyor:
“On beş yılın bütün mevsimleri var bu kitapta. Sığındığım limanlar, binip gitsem dediğim gemiler, hayran olduğum, küstüğüm, kızdığım, yeniden sevdiğim insanlar, acımız ve umudumuzla tutunduğumuz topraklar, bir daha eskisi gibi olur mu diye baktığımız sokaklar, ayrılığa ve haksızlığa ağıtlarımız var bu sayfalarda…”