Soner Yalçın, ''Küçük ile artık telefonda konuşamıyoruz. Geçen aylarda eşi Temren Hanım telefon etti. “Kara Kutu” kitabımı Yalçın Küçük'e ithaf ettiğim için teşekkür etti. Fırsat bulabilirse bizi konuşturacağını söyledi. O fırsat gerçekleşmedi. Yalçın Küçük, kendini dünyaya kapattı… Yalçın Küçük, insanlarla ilişkisini kopardı'' dedi.
İşte Yalçın'ın yazısının iligili kısmı:
Tarih: 26 Aralık 2011
316 gündür hapisteyim…
O gün, ilk kez Odatv Davası sanığı olarak mahkeme huzuruna çıkarıldım…
İddianameye göre, “Ergenekon örgütün yönetici kadrosu ile girift ilişkiler içerisindeydim!” Ki çoğunu tanımıyordum. Tanıdıklarım arasında Prof. Yalçın Küçük vardı…
İddianamede şu yazılıydı:
“Yalçın Küçük ve Soner Yalçın'ın aralarında hiyerarşik bir yapı olduğu; örgütün yönetici kadrosunda bulunan Yalçın Küçük'ün örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda yayın yapmaları konusunda Soner Yalçın'ı yönlendirdiği, Soner Yalçın'ın da bu talimatlara göre hareket ettiği…”
Savunmamda dedim ki:
-“Körlük öyle bir noktaya gelir ki, gülünçleşir. Sayın Savcılar, insanın görüş/fikir belirtmesiyle bir işi yaptırması arasındaki farkı bilmezlikten geliyor. Üzülerek söyleyebilirim ki, -iddianame gösterdi ki- savcıların bilgi birikimleri, tecrübeleri bu davanın çok altında kalmış görülmektedir. Bizi; her türlü etik ilkeden yoksun, cemaat müridi yandaş gazetecilerle karıştırıyorlar. Kimse bize emir, buyruk veremez. Bu kimsenin haddine değildir… Sayın Savcılar, kim hangi mesleği yaparsa yapsın insanın sözünde, yazısında, iddiasında ölçü olur; ölçüsüzlük sığlıktır…”
Yalçın Küçük ile “örgütsel irtibatımın delili olarak” yasadışı dinledikleri telefon görüşmeleri gösterilince duruşmada Yalçın Küçük'ten özür diledim!
Şöyle:
GÖZLERİM DOLUYOR
Savunmamda dedim ki:
“Yalçın Küçük'le son üç yılda 9 telefon görüşmesi yapmışız. Avukatım Feza Yalçın hesaplamış; yılda ortalama 7 bin 500 telefon görüşmesi yapıyorum. Üç yılda 22 bin 500 telefon görüşmesi eder. Yani, 22 bin 500 telefondan dokuzunu Yalçın Küçük'le yapmışız! Bu rakamları, hesaplamaları yapmamın nedeni hiç tahmin ettiğiniz değil. Huzurunuzda Yalçın Küçük'ten özür dilemek için.
Evet, Sayın Hocam, sizi son yıllarda çok az aradığım için lütfen kusuruma bakmayınız. Keşke sizinle 9 kez değil 999 kez konuşsaydık. Telefon tapelerine bakınca çok utandım…”
Telefon görüşmelerinde neler konuştuğumuzu da açıkladım savunmamda:
“Sizden kuzenime Londra'da iş bulmanız için yardım istemişim… Odatv'ye röportaj vermeniz için telefon etmişim… Odatv'ye dış haber konusunda yazı yazacak biri var mı diye aramışım… Ankara'da Sevil Yurdakul'un cenazesine katıldıktan sonra onun anısına rakı içmek için lokantaya gittiğimizi söyleyip sizi davet etmişim…
Siz de beni Hürriyet'teki bir yazımı tebrik için aramışsınız… Duruşmaya gittiğiniz Silivri Mahkemesi konusunda bilgi vermek için aramışsınız… Vatan, Milliyet gazetelerinin ve Star TV'nin satılmak üzere olduğunu haber vermek için aramışsınız. (Bu arada bu üç medya organı da satıldı; öngörünüz için sizi tebrik ederim.) Bir de cep telefonunuza çok para yazmasın, ‘evdeyseniz evden arayım' sözlerim dinlemeye takılmış! Tüm konuşmalarımız bunlar…
Söz, eğer görüşmelerimiz suçsa şimdiden itiraf ediyorum; Hocam çıkınca sizi daha çok arayacağım. Güzel bir restorana davet edip kendimi affettireceğim!”
Bugün… Bu satırları yazarken gözlerim doluyor. Çünkü:
PARLAK BİLİNÇ
Yalçın Küçük ile artık telefonda konuşamıyoruz.
Geçen aylarda eşi Temren Hanım telefon etti. “Kara Kutu” kitabımı Yalçın Küçük'e ithaf ettiğim için teşekkür etti. Fırsat bulabilirse bizi konuşturacağını söyledi. O fırsat gerçekleşmedi…
Yalçın Küçük, kendini dünyaya kapattı…
Yalçın Küçük, insanlarla ilişkisini kopardı…
Yazının devamı için TIKLAYIN