Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “sosyal medyada yalan terörüne yönelik yeni bir düzenleme yapılacağı” açıklaması, muhalefet ve hukukçuların tepkisine neden oldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, “İktidarın karnesini biliyoruz. Böyle başladıkları her girişim, özgürlüğü kısıtlama ile sonuçlanıyor” dedi. T24’ün sorularını yanıtlayan hukukçular da, “Hakaret, iftira gibi suçların TCK’da cezası var. ‘Yalan’ kavramı üzerinden, eleştiri hakkı engellenmek istiyor” görüşünde birleşti.
T24 Yazarı Eray Görgülü'nün haberine göre, Erdoğan’ın, son günlerde sık sık dile getirdiği “sosyal medyada yalan haberi önlemeye yönelik” düzenleme yapılacağı ifadesi tartışma konusu oldu. Anketlerle birlikte iktidarın korkusunun arttığını ve korku arttıkça da daha fazla baskı kurmaya çalıştığını belirten CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, şunları söyledi:
"Demokles’in kılıcını yaratmak istiyorlar"
“Baskı ile doğru söyleyenlerin susacağını sanıyor. Basın yayın organlarının çoğunu kontrolüne geçirdi. Bir bakın yandaş kanallara. Ekonomi sorunu yok. Gençler işsiz değil, iş beğenmiyor. Peki, vatandaşlar nereden doğru bilgiye ulaşıyor: Sosyal medyadan. Elbette burada manipülatif bilgi yok mu, var. Yalan yok mu, var. En az yandaş kanallar kadar yalan bilgi buralarda da dolaşıyor. Yalan habere imza atan yandaş kanallara kim dokunuyor? Ondan dolayı sosyal medyanın üstünde Demokles'in kılıcını yaratmak istiyorlar. Trolleri hakaret ediyor, ama her ne hikmetse bulunamıyor. Ancak Boğaziçili gençler gece yarısı apar topar alınıyor. Hudut namustur diyen gençlerin Terörle Mücadelede sorgusu yapılıyor. Nasıl güvenilir bu iktidara? Çünkü adaleti yok ettiler. Adalet yok olursa devlet çöker diye boşa demiyoruz.
"İktidarın karnesini biliyoruz"
Hakaret edene zaten gereği yapılmalı. Bunun için TCK'da düzenleme var. Eşit uygulanıyor mu? Yani iktidardan ya da onlara yakın birine yapılan en küçük eleştiriler bile hakaret kabul ediliyor. Tersi aynı biçimde kabul ediliyor mu? Genellikle hayır. İktidar sansür getirmek istiyor. Hakaretle yalan haberle mücadele edilmeli. Ama iktidarın karnesini biliyoruz. Böyle başladıkları her girişim, özgürlüğü kısıtlama ile sonuçlanıyor. Yasakları yok edeceğiz dediler, yasakların merkezi oldular. Ve yasakçı zihniyete bir somut katkı daha sunuyorlar. Ve biz ısrarla vurgulayacağız: Yasakçı iktidar!”
"Erişim engelleme kararlarında çifte standart"
Adalet Bakanlığında 5 sene bürokrat olarak görev yaptığını ve yasaların daha önce ‘devlet aklı’ ile hazırlandığını ifade eden Avukat Ruşen Gültekin de şunları söyledi:
“Şimdi hiç kimsenin haberi olmuyor, Parlamentonun dahi haberi yok. Bu şekilde yasa çıktığında da çok ciddi sıkıntılara neden oluyor. Bu durum, Türkiye’nin hukuk devleti olma ilkesini çok yıprattı. İktidar, geçen sene de sosyal medya düzenlemesine ilişkin temsilcilik açılması ve benzeri konularla ilgili tartışmaları başlatmıştı. Düzenlemenin olumlu yanı da vardı, olumsuz yanı da vardı. Ve bu tasarı yürürlüğe girdi. O gün de sosyal medyada yalanla mücadele dediğimiz çalışma vardı. Bu düzenleme o zaman neden yapılmadı? Öncelikle bunu sormak lazım. Seçim yaklaşıyor ve Türkiye sosyal medyayı en çok kullanan ülkelerden birisi. Türkiye, olağanüstü sansür uygulayan, olağanüstü erişim engelleme kararları veren ve bunu da çifte standartla yapan bir ülke. Geçmişteki örnekler bize gelecek tasarının aslında Türkiye’nin demokratikleşmesine katkıda bulunmayacağını aksine, siyasi iktidarın hoşuna gitmediği haberlerin engelleme çabasının olduğuna yönelik bir arka plan sunuyor.”
"Cumhurbaşkanı vekillere talimat veriyor"
İnsan Hakları Hukukçusu Kerem Altıparmak da, söz konusu düzenlemenin Anayasa’nın yanı sıra AİHM içtihatlarına aykırı olacağını belirterek, şöyle konuştu:
“Yeni sistemde yasaların hazırlanması ile ilgili garip bir durumla karşı karşıyayız. Eskiden yasa tasarısı Bakanlar Kurulu tarafından Meclis'e gelirdi. Yasanın nerede, ne şekilde yapıldığı bilinirdi. Şimdi yeni sistemde yasa tasarılarını milletvekilleri Meclis'e getiriyor. Ama bu yasa hangi iradeyle hazırlanıyor, gerçekten milletvekilleri yasa hazırlanma aşamasında iradelerini ortaya koyuyor mu bu belli değil. Cumhurbaşkanı talimat veriyor, milletvekilleri de yasa tasarılarını Meclis'e getiriyor.
"Yalanı kim neye göre ölçecek"
Sosyal medyada yalanın hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtiliyor. Gerçekten böyle bir niyet varsa öncelikle bu düzenleme Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırıdır. Yalanı kim ölçecek, neye göre ölçecek, kriterleri ne olacak? Cumhurbaşkanının son açıklamalarına baktığımızda da gerçek kişileri korumaktansa siyasi iktidarı korumaya yönelik bir tavrı ve bu yönde bir hazırlığı olduğunu görüyoruz. Sosyal medyada kişilerin sürü psikolojisi ile linç edilmesi alışkanlığı sadece Türkiye'ye özgü değil, bilinen ve üzerinde düşünülmesi gereken bir husus. Ancak bu düşünülürken iki unsuru unutmamak gerekir. Birincisi Türkiye'de mevzuat kişilerin haklarını korumak için bir çok araç sunuyor. Erişim engelleme, içerik çıkarma, hukuk davası açma, hakaret ve iftira suçlarından suç duyurusunda bulunma gibi. Yeni düzenlemenin bunların sunmadığı hangi imkânı sunması beklendiğinin açıklıkla ortaya konması gerekir.”
"Hukuk tekniği açısından mümkün değil"
Avukat Cesim Parlak da, ortaya atılan “yalan terörü” kavramının Türk Ceza Kanunu’nda bir karşılığı bulunmadığını ve bahsedilen düzenlemenin hukuk tekniği açısından mümkün olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
“Sosyal medya üzerinden, kişilik haklarına saldırı, iftira, terör propagandası ya da halkı kin ve nefrete sevk etme gibi suç işlendiğinde zaten Türk Ceza Kanunu’nda bu suçların karşılığı var. Diğer yandan söylenildiği gibi sosyal medyada yalan söylemeye yönelik hukuki bir düzenleme yapamazsınız. Çünkü, yalan söylemenin Türk Ceza Kanunu’nda bir karşılığı yok. Yalanı neye göre tespit edeceksiniz? Nasıl bir kriter ortaya koyacaksınız? Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin ve çıkışlarının toplumda özellikle sosyal medya üzerinden yükselen eleştirel sesleri törpülemek için yapıldığını düşünüyorum. Aynı şekilde eleştiri hakkını kullanmak isteyen vatandaşa gözdağı verilmek isteniyor.
"Toplumsal örgütlenmeyi engelleme çabası"
TCK’nın 125/2 maddesinde zaten hakaret suçu düzenlenmiş. 216. maddesinde de halkı kin ve nefret suçu düzenleniyor. Ayrıca 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesinden terör örgütünün propagandasını yapmak da suç olarak düzenlenmiş. Yeniden sosyal medya üzerinde yalan terörü diye bir kavram ortaya atarak, bir düzenleme yapmak hukuk tekniği açısından mümkün değil. Ayrıca Anayasanın 26. maddesine göre herkes düşüncesini ve kanaatini açıklama hakkına sahiptir. Bu tamamen toplumsal örgütlenmeyi ve toplumsal tepkileri dindirmek, bu konuda kaygı duyulmasına yönelik algı yönetimidir.”