Emin Çölaşan'ın Sözcü'de Dünya Liderimizi Kim Oyuna Getirdi başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Sevgili okuyucularım, bizim topraklarımızda “Dünya lideri” pek kolay yetişmez. Şimdi başımızda çok sayın ve muhterem cumhurbaşkanımız var ki, onunla gurur duymaktayız.
Anayasayı açıp okuduğunuz takdirde kendisinin yetki ve görevlerini daha iyi anlamış olursunuz.
Ancak istediği kadar yetki sahibi olsun, bir cumhurbaşkanının dünya lideri olması kolay değildir.
Her alanda ve dünyanın her yerinde sesini duyurması, gerektiğinde yabancı ülkeleri baştan sona korkutup sindirmesi gerekir.
Bizim muhterem işte böyle biri.
Ağzını açtı mı, ABD, AB, Rusya, Almanya dahil herkese kaçacak delik aratır!
* * *
Ancak hepimiz insanız, hata yapabiliriz. Büyüğümüzün de
arada sırada falso yapması mümkündür çünkü başkalarının, özellikle de yakın çevresinin oyununa gelebilir.
İki gün önceki Lozan çelişkisi bu açıdan kafamı karıştırdı!
Sen 24 Temmuz 2016 günü Lozan Antlaşması'na övgüler düzeceksin, “Bu antlaşma yeni kurulan devletimizin tapusudur. Antlaşmanın mimarı olan tüm devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum”
diyeceksin…
Burada hemen bir parantez açayım…
Bu gibi mesajları sayın ve muhterem büyüklerimiz oturup kendileri yazmaz.
Danışman kadroları vardır… Onlar belli olayların yıldönümü tarihlerini takip eder ve günü gelince mesaj
metni hazırlayıp örneğin dünya liderimizin imzasıyla kamuoyuna servis eder.
Dolayısıyla temmuz ayındaki o övgü dolu Lozan mesajını yazıp imzalatan da o danışmanlardan biridir.
O danışman her kim ise kendisini kutluyorum zira yazdıkları doğrudur, imzamı atarım.
Yani egemenliğimiz ve bağımsızlığımız bütün dünya tarafından Lozan sonrasında resmen tanınmıştır.
* * *
Peki önceki gün ne oldu?.. Sayın dünya liderimiz sarayında topladığı bir takım mahalle muhtarlarına nutuk atarken niçin tam tersini söyledi?
Dikkat ederseniz, çok muhterem Recep Bey, her zaman ve her yerde yaptığı konuşmaları önündeki aygıttan okur.
Bu aygıtın adına prompter denir.
Hani televizyon spikerlerinin kullandığı alet!..
Yazılar ve söylenecek sözler oraya kaydedilir, sonra sayın büyüklerimiz prompterin önüne geçip akan yazıları okumaya başlar.
Recep Bey da aynı yöntemi kullanır.
* * *
Koskoca cumhurbaşkanı herhalde konuşma metnini kendisi hazırlayacak değildir. Okuyacağı sözleri onun adına başkaları yazar, alete yükler…
Danışmanları vesairesi!..
Ve ona da sadece hata
yapmadan okumak düşer ki, bu işin ustasıdır.
Recep Bey, bundan iki ay önce övgüyle söz ettiği Lozan Antlaşması'na bu kez çok fena bindirip ülke gündemini değiştirmeyi başardı!..
Ege adalarını yabancı ülkelere (Yunanistan'a) bu antlaşma ile bırakmışız falan filan…
* * *
Dünkü yazımda şöyle demiştim:
“Bırakın adaları bir yana, Lozan'da yabancı ülkelere bir karış bile toprak vermedik. Verildiğini iddia ediyorsa nereleri olduğunu açıkça söylesin ama söyleyemez…”
Dün yazım çıkınca bütün gün endişeyle bekledim…
Kendi kendime dedim ki “Eyvah, beyefendi tarih konusunda çok bilgili biridir. Üstelik Türk Milleti'ne yalan yanlış şeyler söylemeyecek kadar devlet ciddiyetine sahiptir…Ya şimdi çıkıp ortaya Lozan'da verdiğimiz, ancak bizim bilmediğimiz toprakları ve özellikle de Ege adalarını açıklarsa ne yaparız biz!..”
* * *
Böyle bir durumda rezil olmak işten bile değildir.
Devlet büyüğümüz şamar gibi indirir senin suratına o tarih gerçeklerini, feleğini şaşırırsın!
Büyüğümüz bizi elbette muhatap kabul etmez, adam yerine koymaz!..
Yalanlamayı kendi medyasına, yaptırır… Danışmanlarını konuşturur…
Onlar da der ki “Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür. Bilgisizliğin ortaya çıktı ey Emin Çölaşan. Hiç utanmadan okuyucularını yalan söyleyip kandırmaya kalkışıyorsun. İsmet Paşa Atatürk'ün de onayını alarak Lozan'da şu adaları ve toprakları elimizden çıkarmadı mı? Derhal istifa et!”
Vallahi yapacak ve diyecek hiçbir şeyim kalmaz…
Belki böylesine bir rezil olma sonrasında mesleği bile bırakmak zorunda kalırım.
Yani dün bütün gün bekledim, böyle bir açıklama gelmeyince rahatladım!
* * *
Sevgili okuyucularım, bir cumhurbaşkanı, hele de bir dünya lideri ise, o kişi iki ay içerisinde böylesine çelişkili sözler söyleyemez. Asla mümkün değildir.
İki ay önce Lozan Antlaşması'nın yıldönümü mesajında övgüler düzeceksin, devletimizin tapusudur diyeceksin…
İki ay sonra ise aynı antlaşmayı yerin dibine batıracaksın!
Yani dün ak dediğine bugün kara diyeceksin.
Normal koşullarda böyle bir şey olmaz, olamaz.
* * *
Benim cahil kafam bu durumda ister istemez bazı kuşkular üretiyor.
– Bu ikinci metni yazanlar acaba sayın dünya liderimizi oyuna mı getirdi?
– Recep Bey'in o yanlış ve çelişkili laflara önceden göz atmayacağını, sadece muhtarlar toplantısı sırasında prompter aletinden okuyacağını elbette biliyorlardı ve bu yalanları araya sıkıştırdılar.
– Kendisine bu tezgahı yakın çevresinden kim, kimler kurdu?
– Kumpasçılar, okuyacağı o metnin doğru olmadığını, Lozan'da adaları falan vermediğimizi de biliyorlardı. Her halde istediler ki dünya liderimiz oyuna gelsin, bu inanılmaz çelişki sonrasında dünyada ve Türkiye'de küçük düşsün.
Bence sayın dünya liderimizin en yakın çevresinde bile kendisini yanıltmayı amaçlayan birileri var.
* * *
FETÖ'nün son kırıntıları saraya falan da sızmış olabilir!
Aman Sayın Recep Bey önlemini şimdiden alınız, bunları bulup yanınızdan derhal şutlayınız!
Siz bu tür oyunlara gelecek adam değilsiniz yani.
Başarılarınızın devamını dilerim.