Star gazetesi yazarı Ardan Zentürk, yeni bir darbe girişiminin olacağını iddia ederek "Derin NATO sözde Kemalist bir saldırı planlıyor" ifadesini kullandı. Zentürk "Zaten, Ergenekon-Balyoz kumpas süreçleri, nasıl, NATO tarafından Soğuk Savaş yıllarında devletin içine yerleştirilmiş 'Atatürk ile ilişkisi olmayan, NATO’cu Kemalist' unsurların yani GLADIO-A’nın tasfiyesi ise, aynı unsur tarafından öne sürülen FETÖ, yani GLADIO-B de şu anda aynı akıbeti yaşamaktadır." diye yazdı.
Zentürk'ün "Derin NATO darbe yapabilir mi?" başlığıyla Star gazetesindeki ( 26 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Tarih, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ülkenin “demokrasi kahramanı, ulusal lideri” olma şansını 15 Temmuz’da verdi. Atatürk Havalimanı’nda darbe ile karşılaştığında, Erdoğan İstanbul’a doğru yoldaydı, bulunduğu yerden uzaklaşmak için koruma amiri vasıtasıyla darbecilerle pazarlık yapacağına, ilerler, bir tankın üzerine çıkar, oradaki milletle kucaklaşır ve adını, “tankın üzerine çıkmış ilk Türk siyasetçisi” olarak tarihe yazdırabilirdi.
O, bunu yapmadı, arabasına bindi, bir belediye başkanının evine saklanmayı tercih etti, orada darbenin gelişimine göre vaziyet kolladı, zaten Yenikapı’daki o dev “milli uyanış” mitingine de “kerhen” geldi...
Bakıyorum, “adalet” adını verdiği yürüyüşünü can-ı gönülden destekleyen kalemler, bugüne kadar bir satırlarında bile “bunu neden yapmadın” diye sormuş değil. Darbecilere ilişmeyen bir siyasinin, “diktatörden”(!) korkmadığını yazıp çiziyorlar. Oysa Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşü doğrudan Erdoğan’a yarıyor, bakmayın siz onun Kılıçdaroğlu’na laf dokundurmalarına, söyledikleri Bahçeli’nin söylediklerinin yanında “yumuşak polemik” kalır.
Hangi “diktatörlükte” bir muhalefet lideri ortaya çıkabilip, elinde pankartlarla yürüyüş yapabilmiş, geçiniz, bu yürüyüşe OHAL kapsamında müdahale etmeyip, herşeyin normalinde yürümesini sağlayan “devlet aklını” da tebrik ediyorum.
Kılıçdaroğlu durmayacak, yürüyecek...
Kılıçdaroğlu’nun kulağına fısıldanan “kontrollü kaos” çıkarma senaryolarının birinci perdesi bu “devlet aklının” devreye girmesiyle sonuçsuz kaldı, bu nedenle, hedefine ulaşana kadar yürümeyi sürdürecek, toplumsal cepheleşmenin yeniden yapılanmasını sağlamaya çalışacaktır.
Belli ki, görevlerinden biri de 15 Temmuz emperyalist saldırısının üstünü örtmeye çalışmaktır. Bunun sonunda “sivil siyaset” açısından bir başarı öyküsüne sahip olur mu, mümkün değil, toplum, FETÖ-PKK ile “siyasi iltisak” kurmuş bir muhalefet liderine “milli tepkisini” her zaman demokrasinin meşru zemininde, yani sandıkta tabii ki gösterecektir.
Ama, anladığımız dert başkadır...
Yeni darbe arayışları...
Yargının FETÖ olarak adlandırdığı “asimetrik savaş aracı”, istihbaratçı sözlüğüyle “deşifre” olmuş yapılanmadır. Süreç, 17-25 Aralık ile başlamış, örgütün “deşifre olmasından” sonra 15 Temmuz saldırı çılgınlığına kadar varmıştır.Bu yapıyı inşa edip bugünlere kadar getiren emperyal güç açısından ise, “son kullanım tarihi” 17 Aralık-15 Temmuz arasında sonlandı.
Zaten, Ergenekon-Balyoz kumpas süreçleri, nasıl, NATO tarafından Soğuk Savaş yıllarında devletin içine yerleştirilmiş “Atatürk ile ilişkisi olmayan, NATO’cu Kemalist” unsurların yani GLADIO-A’nın tasfiyesi ise, aynı unsur tarafından öne sürülen FETÖ, yani GLADIO-B de şu anda aynı akıbeti yaşamaktadır.
Emperyalistin oyunu bitmez, eğer hedef “Erdoğan’sız” Türkiye’nin kontrol altına alınmasıysa, bilin ki, GLADIO-C bir yerlerde hazırlanmaktadır.
Yüzde 48.6’yı kullanma sevdası...
Kılıçdaroğlu’nun tanktan kaçıp bir yıl sonra da kendini İstanbul yoluna vurması asla tesadüf değildir, GLADIO-C’nin yeni atağını hazırlayan emperyalizm, demokrasi içinde tercihini özgürce kullanıp oylarını yüzde 48.6’da birleştiren fakat bu tür kumpaslarla hiç alakası olmayan kitleyi “kullanma” sevdasına düştü.
Kılıçdaroğlu bu emperyal planın sıradan piyonudur.
“Derin NATO”,“Erdoğan düşmanlığında” birleşen GLADIO-A ile GLADIO-B’nin uzlaşan unsurlarından “sözde Kemalist” yeni bir saldırının planlaması içindedir, ülkenin anti-emperyalist “gerçek Atatürk takipçilerinin” asla işinin olmayacağı yeni bir sürecin zorlamasıdır yaşanılan...
“FETÖ ve PKK ile meselesi olmadığı”anlaşılan Kılıçdaroğlu’na karşı Erdoğan’ın yanında duran Bahçeli’nin engin siyasi deneyimi ile önceden fark edip, hemen sert tepki gösterdiği bir plandır bu...
MHPnin anti-emperyalist cephede kararlı duruşu da Türkiye açısından şanstır.
İleride tarih, “NATO’cu Kemalist”lerle “NATO’cu imamların” ittifakı için çaba gösteren “sözde sol” siyaset ve kalem erbabını yazacak kuşkusuz... Allah torunlarına kolaylık versin...
Tehlike var mıdır, vardır. Yeni bir “NATO’cu melez atakla” karşılaşabilir miyiz, karşılaşabiliriz... Buna cevabı yine, kuşkusuz TSK içindeki vatanseverler ve millet verir, ama, dikkat!..