Aynı tarikatın ilçedeki erkek yurdunda kalan iki öğrenci, "Yurtta dayak diyoruz, bazen sabah kahvaltı verilmiyor, aç gidiyoruz okula" derken, öğrencinin annesi, "Toplandık ilçe milli eğitim müdürüne gittik, devlet yurdu istediğimizi söyledik. Müdürse bize tarikat yurdunu gösterdi, gidin orada kalın dedi” iddiasında bulundu. Torununu yitiren Bekir Göktaşoğlu, bir gün Süleymancılar tarikatından kişilerin köye geldiğini ve “Siz bize çocuklarınızı verin, biz sahip çıkarız” dediğini anlattı. Göktaşoğlu, gözyaşlarını tutamayarak “Sahip çıkacağız diye aldılar, kefen içinde verdiler” dedi.
Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancılar tarikatına bağlı yurtta çıkan yangında hayatını kaybeden öğrencilerden 6’sı Köprücük köyünde gözyaşları içerisinde toprağa verildi. Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre, yangında yaşamını yitiren Tuğba Aydoğdu’nun annesi Teslime Aydoğdu, "Çaresizlikten kızımı o yurda verdik. Yüreğimizi yaktılar" dedi. Aynı tarikatın ilçedeki erkek yurdunda kalan iki öğrenci, "Yurtta dayak diyoruz, bazen sabah kahvaltı verilmiyor, aç gidiyoruz okula" derken, öğrencinin annesi, "Toplandık ilçe milli eğitim müdürüne gittik, devlet yurdu istediğimizi söyledik. Müdürse bize tarikat yurdunu gösterdi, gidin orada kalın dedi” iddiasında bulundu.
Aladağ’daki özel yurt katliamında en çok kaybı, ilçeye bağlı Köprücük köyü verdi. 6 evladını kaybeden köy, Aladağ’ların tepesinde şehir merkezine 140 kilometre, ilçeye ise 2 saat uzaklıkta bulunuyor. Adana Asri Mezarlığı’nın morgunda tutulan cenazeler, sabah saatlerinde toprağa verilmek üzere Kışlak, Köprücük ve Karahan köylerine gönderildi. Köprücük’teki cenaze töreni, köylünün yaşadığı çaresizliği, yoksulluğu ortaya çıkardı.
Köye 2 saatlik yürüyüş
Uludağ'ın izlenimleri şöyle:
Köprücük’e çıkan dağ yolunun girişinde cenazeye gelen araçlar jandarma tarafından durduruldu. Yüzlerce araç, konvoy halinde köy yoluna gidemediği için bekliyordu. Yol toprak olduğu için sadece 4x4 araçların geçişine izin verildi. Bu nedenle normal otomobiller yola devam edemedi. Cenazeye gelen yüzlerce kişi, mıcır veya asfalt dökülmeyen 10 kilometrelik çamurlu köy yolunu yürüyerek kat etmek zorunda kaldı. Aladağ’ın eteklerinden zirveye doğru uzanan yoldan köye yürüyerek ulaşmamız 2 saat sürdü.
"Kızımı çaresizlikten verdim"
Yangında yaşamını yitiren öğrencilerden Sümeyye Yetim, Nurgül Pertek, Zeliha Avcı, Tuğba Aydoğdu, Bahtınur Baş ve Sevim Köylü için köy mezarlığının yanında cenaze töreni düzenlendi. Tuğba Aydoğdu’nun annesi Teslime Aydoğdu, ağıt yakarken, "Çaresizlikten verdim oraya. Kızımı yaktılar, ciğerimi yaktılar. Çıkamadı o ateşten" dedi.
Süleymancılar törende
Törene AB Bakanı Ömer Çelik, Adana Valisi, Belediye Başkanı ile bazı milletvekilleri katıldı. Bunun yanı sıra Süleymancılar tarikatından olduğu tahmin edilen çok sayıda kişinin de köye gelmesi dikkat çekti. Törenin ardından omuzlara alınan cenazeler, ağıtlar arasında mezarlığa götürülerek defnedildi. Cenaze namazını kıldıran Adana Müftüsü, yangını “kadere” bağlayan ve öğrencilerin ilim, irfan ve Kuran yolunda öldüklerini anlatarak, tarikat yurdunu normalleştiren bir konuşma yaptı.
"Kefenle verdiler"
Törenin ardından protokol, polis helikopteri ile köyden ayrılırken, gözü yaşlı köy halkı acılarıyla baş başa kaldı. Köyde kiminle konuşsak, çaresizlikten, devletin sorunlarına çare bulamadığını anlatıyor. Torununu yitiren Bekir Göktaşoğlu, bir gün Süleymancılar tarikatından kişilerin köye geldiğini ve “Siz bize çocuklarınızı verin, biz sahip çıkarız” dediğini anlattı. Aladağ’da devlet yurdu yıkıldığı için mecburen bunu kabul ettiklerini söyleyen Göktaşoğlu, gözyaşlarını tutamayarak “Sahip çıkacağız diye aldılar, kefen içinde verdiler” dedi.
"Yurtta dayak var"
Köyün ortaöğretim yaşındaki erkek çocukları da Aladağ’da yine Süleymancıların erkek yurdunda kalıyor. Adını yazmadığımız bir anne, şunları anlattı: “Biz okuyamadık, çocuklarımız okusun diye ilçeye götürdük. Çünkü burada ortaokul yok. İlçede bir devlet yurdu vardı. Onu yıktılar. Oğlum Süleymancıların erkek yurdunda kalıyor. 6. sınıf öğrencisi. Burada oğlum ve diğer çocuklar dayak yiyor. Yurt görevlileri, çocukları ailenize sakın anlatmayın diye tehdit ediyormuş.” Bu sırada annesinin yanına gelen 6. sınıf öğrencisi, yurtta yaşadıklarını anlatmak istiyor ama korkusu yüzüne yansıyor. Annesinin ısrarı üzerine ancak konuşabiliyor. Sabah okula gittiklerini, akşam 4’te yurda geldiklerini söyleyen bu öğrenci, “Yurtta etüt diye bize dini eğitim veriyorlar. Kuran derslerinde okuyamadığımızda yurt hocaları bize vuruyor. Terlikle kafamıza vurdukları oluyor. Birkaç defa da hocalar, ayaklarımızın üzerine çıkarak, kaç kiloyum söyle diyerek bizi cezalandırıyor. Akşam yurttaki bu dersler yüzünden 12’de, 1’de yatıyoruz” diye konuştu.
"Devlet yurdu istedik"
İlçedeki yurt sorunu nedeniyle köylüler olarak toplanıp Aladağ Milli Eğitim Müdürü’nün yanına gittiklerini söyleyen anne, “Müdür beye, biz devlet yurdu istiyoruz dedik. Milli Eğitim Müdürü ise yurt yok, özel yurda gidin, nasıl olsa orası da ücretsiz diyerek tarikat yurdunu gösterdi” dedi. Oğlu ile yanımıza gelen başka bir anne de erkek yurdundaki dayak olayını doğruluyor. Bu annenin oğlu da birkaç sabah kahvaltı verilmediği için okula aç gittiklerini söylüyor.
Tarikat valinin aracında
Dönüş yolunda helikopterle giden müftünün aracında kendimize yer bulabildik. Arkası açık 4+4 aracın kasasına bindiğimizde, yanımızdaki kişilerin Süleymancılar Tarikatı’ndan olduğunu konuşmalarından anladık. Yurt hizmetlerini övmeye çalışan bu kişiler, Köprücük köyüne Adana Valisi’nin aracıyla gittiklerini söyledi.
Okul, yol, elektrik yok
Aladağ’a bağlı Köprücük ve hemen yakınındaki Mengez köyünün sorunları dikkatlerden kaçmıyor. Köyün en önemli sorunu okul ve yol. Her iki köyde birer ilköğretim okulu var. 10’ar öğrencisi olan bu okullarda birer öğretmen görev yapıyor. Kadın olan bu öğretmenler, korktukları için beraber kalıyorlarmış. Köyde sık sık elektriklerin kesilmesi, kar yağdığında dış dünya ile iletişimlerin kesilmesi, yolların kapanması başlıca sorunları. Bunları çözmesi gereken vali, belediye başkanı ise bunca zamandır bir çözüm bulmamış. Köylü sahipsiz ve çaresiz olduklarını anlatıyor. Vali ve belediye başkanı da cenaze töreninin ardından köylünün sorunlarını dinlemeden helikopterle köyden “kaçtı.” Köylüler, akşamla birlikte çöken karanlık içinde acılarıyla baş başa, “kaderlerini” yaşamaya devam etti.