Röportaja başlamadan önce “Normal bir hayatım var” dediniz ama kariyeriniz hiç de normal başlamadı. “Alacakaranlık”la gelen çok büyük bir şöhret, filme ve oyuncularına olağanüstü bir ilgi. “The Twilight Saga: Breaking Dawn” prömiyerini çok net hatırlıyorum. 2012’de Downtown Los Angeles’ta yapılmıştı ve dünyanın dört bir yanından gelen binlerce kişi günler öncesinden Nokia Theater’ın etrafını kamp alanına döndürmüştü. Biraz o günlerden bahseder misiniz?
- Dürüst olmam gerekirse harika günlerdi. “Alacakaranlık” süresince aklımızın ucundan geçmeyecek bir dünyadaydık. Öylesine büyük, öylesine görkemli, öylesine çılgın... Hem korkutucu hem de heyecan verici bir dönemdi. Özel hayat diye bir şey kesinlikle yoktu. O dönemde sinemaya gitmek, yemeğe çıkmak ya da sokakta yürümek imkansız gibi bir şeydi. Ama buna rağmen her dakikasından zevk aldım.
George Clooney’nin “Eğer şöhret erken yaşta gelseydi, baş etmek için yanımda sürekli uyuşturucu taşırdım” diye bir açıklaması var. Siz nasıl baş ettiniz?
- Ailem ve tüm yakın arkadaşlarım her zaman yanımdaydı. Ne zaman yolumu şaşırsam, ailem ayaklarımın yere basmasını sağladı. Her zaman kim olduğumu hatırlattılar bana
İÇ ÇAMAŞIRINI ÇIKARIP POPOSUNU İMZALAMAMI İSTEYENLER OLDU
◊ Hâlâ “Alacakaranlık”taki rol arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz?
- Pek mümkün olmuyor bu çünkü herkes çok meşgul. Dünyanın farklı yerlerinde çekimlerdeler. O setten en yakın arkadaşım Kristen (Stewart)... Bir tek onunla olabildiğince sık görüşüyoruz.
◊ “Alacakaranlık” döneminde başınıza gelen en çılgın, en garip şey neydi?
- Nereden başlasam, hangisini anlatsam... O kadar çok var ki... İmza almaya gelen kızlar, gözümün önünde iç çamaşırlarını çıkartıp popolarını imzalamamı istiyordu mesela... Bu oldukça çılgın gelmişti başlarda (gülüyor). Bir de seyahat maceram var. Kristen ve ben Brezilya’ya gitmiştik. Odamdayken 3000-4000 kadar genç kız oteli bastı. Otel yönetimi onları dışarı çıkarmak için polisi aramıştı. Çok çok fazla çılgın hatıra var.
◊ Sosyal medya hesapları kullanmaya yeni başladınız, yanılıyor muyum?
- Doğru... Önce Facebook açtım, 3-4 ay önce de Instagram... Alacakaranlık devam ederken Rob (Robert Pattinson), ben ve Kristen sosyal medya hesapları açmadık.
◊ Neden?
- Zaten o kadar göz önündeydik ki gerek duymadık, istemedik. Ama itiraf edeyim sosyal medyada çok eğleniyorum.
◊ Nasıl eğleniyorsunuz?
- Hayranlarımın yorumlarını okumak, onların hislerini, düşüncelerini öğrenmek çok eğlenceli. Eğer iyi günümdeysem ara sıra cevap da veriyorum. Bazı günler binlerce yorum geliyor selfie koy diye. Modumdaysam çekip “alın size selfie” de diyebiliyorum.
BENİM DE YARDIMA İHTİYACIM VAR ÇÜNKÜ DAHA ÇOK GENCİM
◊ Böyle çılgın bir dünyaya adım atınca çabuk mu büyüyor insan?
- Kesinlikle... Çok fazla şeyi kısa zamanda öğreniyorsun. Söylediğin ya da yaptığın bir şeyin insanları nasıl etkilediğini fark ediyorsun. Hayranlarımız yaptıklarımızı ciddiye alıyor, o yüzden yaptığım, söylediğim her şeye dikkat ediyorum. Bir de bu kadar sevilince bu sevgiyi paylaşmak istiyorsun. Oyunculuk dışında diğer tutkum insanlara yardım etmek... Yardım gecelerine katılıyorum, hastane ziyaretleri yapıyorum. İnsanları acı çekerken görmekten nefret ediyorum. Onları gördükçe içinde bulunduğum koşullar için her gün şükrediyorum. Evet daha çabuk büyüdük ama duygusal ve hassas bir insanım. Benim de yardıma ve desteğe ihtiyacım var çünkü hâlâ çok gencim aslında.
Şöhret nedir peki?
- Bilmiyorum! Kafa karıştırıcı bir şey. Nerede neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. Şöhret denilen şeye sahibim, tanınıyorum, insanlar hem özel hem de mesleki hayatımı takip ediyor. Benim tek isteğimse hayranlarımı pozitif bir şekilde etkilemek.
Kurt adamı oynadığınız “Alacakaranlık” bitti ama hâlâ çok fitsiniz...
- 16-20 yaş arası yani “Alacakaranlık” sürecinde hayatımda o kadar çok spor vardı ki... “Sanırım hayatımın sonuna kadar bir daha spor yapmayacağım, protein içecekleri içmeyeceğim “dedim ama bir müddet sonra tekrar başladım (gülüyor). Zorla olsa da gidip sporumu yapıyorum.
“ALACAKARANLIK” BİTTİĞİNDE PANİĞE KAPILDIM
◊ Sinemanın ardından televizyon dünyasına geçiş yaptınız. Başarılı bir seri ve rolden sonra, yeni roller seçmek zor oldu mu?
- Tabii ki oldu... Çünkü böyle bir iş sona erince “Bunun üstü yok, daha fazlasını başaramam” diyorsunuz. “Alacakaranlık”tan sonra kendi kendime şimdi ben ne yapacağım diye panik yaşadığım bir dönem oldu. Sonrasında o düşünceleri aşmayı başardım. İnsanlar beni “Alacakaranlık”taki rolümle hafızalarına kazıdılar ama artık farklı yönlerimi göstermem lazım. O yüzden bazı komedi rolleri kabul ettim. Artık farklı yönlerimi göstermek istiyorum, tek derdim bu...
◊ İkinci sezonunda “Scream Queens” ekibine dahil oldunuz. Nasıl karar verdiniz?
- Geçen sene menajerime Ryan Murphy’nin projelerini çok beğendiğimi ve gelecekte kendisiyle çalışmak istediğimi söylemiştim. Menajerim kendisini tanıyormuş, aramış ve yaptığı işlere hayranlığımdan bahsetmiş. Sonra bu teklif geldi. İlk saniyesinde kabul ettim. Ryan’ın sözüme önem vermesi ve ricamı değerlendirmesi gerçekten beni onurlandırdı.
◊ İpuçları var mı yeni sezonla ilgili?
- Yok (gülüyor)... Televizyonun en garip yönü bu. Diyelim dördüncü bölümü çekiyoruz, beşinci bölümde ne olacağı hakkında hiçbir bilgimiz yok. Senaryo dördüncü bölümü çekerken elden dağıtılıyor, e-mail bile atmıyorlar. Sonra meraktan herkes karavanına koşuyor, senaryoya bakıyor herhangi bir sürpriz var mı diye... Gerçekten çok eğlenceli.
KAN GÖRMEYE DAYANAMADIĞIM İÇİN AMELİYAT SAHNELERİ BENİ ZORLUYOR
◊ Televizyon mu yoksa sinema oyunculuğu mu daha zor?
- Bazı açılardan televizyon dizisinde oynamak daha zor. Sonuçta sinema filminde karakterin nasıl şekilleneceğini biliyorsun, kafanda bu evrimi zaten planlıyorsun. Ama televizyonda bir tarafın kör... Senaristler bilmeni istemiyorlar, biraz tahminlerle oynuyoruz.
◊ Siz kan görmekten pek hoşlanmadığınızı söylediniz ama dizide bir doktoru canlandırıyorsunuz. Nasıl geçiyor çekimler?
- Komik geçiyor. Zaten ürkek bir insanım, kan görmekten nefret ediyorum, medikal alanda da pek bir bilgim yok. Ameliyat sahnesi çekiyoruz diyelim, makyaj da olsa masada uzanan hastaya bakamıyorum bir müddet. Ama işimiz bu, çekmek zorundayız.
TAYLOR LAUTNER KİMDİR?
1992 doğumlu oyuncu, model ve sporcu... Daha çocuk yaşta karate federasyonunun dikkatini çekti, spor dünyasında yolu açıktı ama o spora devam etmek yerine oyunculuğu seçti. 2001-2007 yılları arasında çeşitli projelerde kendini gösterdi. Yıldızı 2008 yılında ilk filmi çekilen “Twilight” serisiyle parladı. 16 yaşında Hollywood’un en çok kazanan oyuncuları arasına girdi.
Barbaros Tapan / HÜRRİYET